• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Murat Alan
Murat Alan
TÜM YAZILARI

Vatanseverlik ve Çokonat..

05 Temmuz 2025
A


Murat Alan İletişim: [email protected]

Vatanseverlik ve Çokonat..

MURAT ALAN

Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vurmuş birçok işadamı var. Ama bazılarını yalnızca sanayici olarak değil, taşıdıkları değerler ve miras bıraktıkları ahlaki duruşla da anmak lazım. 

Merhum Sabri Ülker, işte bu nadir isimlerden biridir. O sadece Ülker markasının kurucusu değildi; aynı zamanda alın terine, yerli üretime, Türk çiftçisine ve ülkesinin itibarına gönülden bağlı bir vatanseverdi. 

Geçtiğimiz hafta Yıldız Holding Onursal Başkanı Sabri Ülker’in anma programındaydık. Oğlu Murat Ülker’in samimi, duygulu ve yer yer gülümseten anlatımıyla, hep birlikte geçmişe gittik.

Bisküvi kokulu yıllara, borç harç kurulan küçük bir atölyeden dünya markasına uzanan zorlu yolculuğa tanıklık ettik. 

Ama bu hikâyeyi diğerlerinden ayıran şey, arkasındaki yürekti. Çünkü Sabri Ülker’in hikâyesi sadece iş değil, aynı zamanda ahlak, sorumluluk ve memlekete duyulan büyük sevginin hikâyesiydi.

Bu sevdanın en çarpıcı örneklerinden biri ise, bugün market raflarında sıradan bir gofret gibi görünen ama gerçekte Türkiye’nin üretim tarihine geçmiş bir ürünün doğuş hikâyesinde gizli. 

Ülker’in bir dönem tepe yöneticilerinden Necdet Buzbaş’ın yıllar önce anlattığı ve programda tekrar hatırlatılan o olay, Sabri Ülker’in vatanperverliğinin ne denli derin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Buzbaş şöyle anlatıyor: “Türkiye fındık ihraç edemiyor. Elindeki stokları tüketemiyor. Devlet, ürünleri öğrencilere dağıtıyor ama yine de elde kalan var. Fiskobirlik Genel Müdürü yurtdışına çıkmadan önce Ülker’e uğruyor. Çantasında kalan, bozulmaya yüz tutmuş fındık numunelerini gösterip, ‘Bunları Brezilya’ya götüreceğim, orada satabilir miyiz, bakacağım’ diyor. Sabri Bey, ‘Yapmayın bunu, Türkiye’nin adını kötülemeyin yurtdışında. Bu fındıkları götürmeyin oraya, Türk malını karalamayın’ diyor. Sonra da ‘Ben bunları değerlendirecek bir şey yapacağım’ diyerek yola koyuluyor. Ve sonuçta ortaya o meşhur ürün çıkıyor. Çokonat böyle doğdu. Türk fındığını depoda çürütmemek için, ihraç ürününe dönüştürmek için yaptık.”

Bu kısa ama çok derinlikli hikâyede birden fazla boyut var. 

Devlet elinde kalan ürünü elden çıkarmaya çalışıyor. Fiskobirlik çaresiz. Fındıkların bozulmaması ve ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Ama Sabri Ülker bu tabloya sadece ticari bir gözle bakmıyor. Onun penceresinden bakınca mesele başka: “Türkiye’nin itibarı. Türk malı algısı. Üreticinin alın teri.” Ve bunları korumak için elini taşın altına koymak.

Sabri Ülker, “Bu fındık bozulmasın da nasıl kâr ederim” demiyor. “Yurt dışına çıkmasın, ülkemizi küçük düşürmesin” diyor. Ve ardından, üreticinin alın teri, Türkiye’nin itibarı olan o fındıklara hayat verecek, onları katma değerli bir ürüne dönüştürecek formülü buluyor. İşte bugün herkesin bildiği, içi fındık dolu o meşhur ürün böyle doğuyor. Herkesin sevdiği o tadın ardında yatan vatan sevgisini kaç kişi biliyor?

Bu olay, Sabri Ülker’in ticari başarısından daha fazlasını ortaya koyuyor. 

O, krizleri fırsata çevirmekten önce, değerleri korumayı ilke edinmişti. 

“İyi ürün”, onun için sadece kalite standardı değil, millete verilen bir sözdü. Üretim onun için sadece sanayi değil, aynı zamanda ahlaki bir duruştu.

İşte bu yüzden, bugün dünyaya açılan bir markadan bahsederken, bu markanın sadece makinelerle, finansal yatırımlarla, dağıtım ağlarıyla değil; yürekle, inançla ve millî hassasiyetle inşa edildiğini görmek gerekir. Ülker işte böyle sağlam temeller üzerine inşa edilmiş, imanlı ve yürekli bir ekibin ürünü..

Bugün “marka olmak” üzerine sayfalarca konuşma yapılır. Ama Sabri Ülker bunu, ne reklam kampanyalarıyla ne de sosyal medya stratejileriyle yaptı. Onun en büyük kampanyası, dürüstlüğüydü. En etkili mesajı ise işine duyduğu saygıydı. En değerli mesajı da vatanseverliğiydi. 

Sabri Ülker’in ortaya koyduğu bu anlayışı, bugünün Türkiye’sinde ne yazık ki pek çok alanda göremiyoruz. Siyasette hesaplar, çoğu zaman milletin menfaatinin önüne geçiyor. Sanayide kısa vadeli kazançlar, kalitenin ve ahlakın yerini alıyor. 

Medyada sorumluluk yerine sansasyon, bilgi yerine spekülasyon tercih ediliyor. Oysa Sabri Ülker gibi düşünen, üretirken değerleri koruyan, ülkesinin itibarını kendi kazancından önde tutan insanlar çoğalsa, Türkiye çok daha güçlü bir noktada olurdu.

Sabri Ülker’in bize bıraktığı asıl miras, bir holding değil; bir duruştur. 

Ahlak, sadakat, çalışkanlık, tevazu ve en önemlisi vatan sevgisidir bu mirasın taşları.

Onun gibi insanlar sayesinde bu topraklara bereket geldi. Emek karşılık buldu, üretim kutsal sayıldı. Bugün o değerlerin üzerine yeni şeyler inşa edebiliyorsak, temelleri sağlam attığı içindir.

Unutmayalım: Gerçek başarı sadece büyümek değil, doğru ahlaklı büyümektir. Sadece kazanmak değil, kazanırken kazandırmaktır. Ve en önemlisi, hem çalışmak hem de değerleri çiğnememektir. Sabri Ülker, işte bu anlayışın adıdır. Rahmetle anıyoruz, o ve onun gibileri..  

İzinden gidenlere de selam ediyoruz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Dediğin ürünün fiyatı na yazsaydin

MUZAFFER...

ELFATIH, MÜSLÜMAN BUDUR İŞTE ESER LERİ ISBATITIR MÜSLÜMAN, ALLAH C.C RAZI OLSUN HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SAV KOMŞU EYLEYE AMİN.....VATAN SEVGİSİ MAYA GİBİDİR SÜTÜ BOZUK OLANLARDA TUTMAZ.....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23