Yüzyılın anlaşması mı yüzyılın ihaneti mi?
ABD başkanı Trump’ın ve ekibinin başkanlığı boyunca üzerinde çalıştığı en önemli dosya olan “Yüzyılın anlaşması” olarak bilinen projeye yönelik diplomatik trafik son günlerde bir hayli hızlanmış durumda. ABD ve İsrailli heyet Filistin meselesinin sonuçlandırılmasını amaçladıkları bu dosyada artık son aşamada olduklarını açıkladılar.
Beyaz Saray danışmanı aynı zamanda Trump’ın damadı Jared Koşner, Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt ve ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman’ın yönetiminde Yahudilerden oluşan beş kişilik bir ekip ile bütün tarafların anlaşmaya yönelik senaryoda rol almaları için son görüşmeler yapılıyor.
Bazı medya kaynaklarına göre anlaşma Sina çölünün kuzeyinden başlayarak Gazze Şeridi, Batı Yaka’da Abbas yönetimindeki A bölgesi ve İsrail ile ortak yönetilen B bölgelerinin yanı sıra tamamen İsrail’in işgalinde bulunan C Bölgesinin az bir kısmını içeren alanda bir Filistin devletinin kurulmasını içeriyor.
Anlaşma Kudüs’ün tamamen İsrail’e ilhak edilmesi, Filistinli mültecilerin dönüş hakkının iptal edilmesi, Batı Yaka’daki yerleşimlerin işgal gücüne ilhak edilmesi gibi Filistin davasının tasfiyesini amaçlayan çok yönlü bir proje.
Aslında 1991-1993 yılları arasında FKÖ lideri Yasir Arafat ile İsrail arasında gerçekleştirilen Oslo antlaşmasıyla Filistin topraklarının % 78’inin İsrail’e devredilmesi kabul edilmişti. Her yapılan sözde barış antlaşması giderek Yahudilerin daha fazla işgal alanı kurmasına yardımcı oldu. Şimdi bu anlaşma ile geriye kalan yüzde yirmilik bir alan üzerinde sözde Filistin devleti kurulacak geriye kalan alanlar İsrail’in işgalinde kalacak ve iki tarafın da bunu resmen kabul etmesi sonrası uluslararası alanda resmileştirilmesi planlanıyor.
Elbette böyle bir planın kusursuz işlemesi için öncelikle bölgedeki etkin ülkelerin yönetimlerinin tamamen razı olması ve planın aktif bir tarafı olması gerekiyor.
İsrail’in Haaretz gazetesi, isimleri açıklanmayan İsrailli kaynaklardan alıntı yaparak, Gazze Şeridi’ni kalkındırma(!) amaçlı projelere yüz milyonlarca dolarlık yatırım yapmak için Arap ülkelerini ikna etmeye çalışan Amerikalı bir delegasyonun çalışmalarında sona yaklaştığını söyledi.
Jared Koşner ve Jason Greenblatt bu hafta başından itibaren ziyaretlerine Mısır ve Ürdün ile başladılar. İsrail’de yayın yapan bazı medya kaynakları geçen hafta Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman ile İsrailli yetkililerin Amman’da gizli bir görüşme gerçekleştirdiğini iddia etti.
Yetkililerden alınan bilgiye göre Filistinlileri anlaşmanın dışında tutarak, siyasi ve ekonomik şartların neredeyse tüm tarafların ittifakıyla kabul edildiğini açıkladı. Sadece mali kaynağın da son aşamada olduğunu ve yaklaşık 1 milyar 500 milyon dolarlık maliyetin son tur görüşmeler ile taraflara bölüştürüldükten sonra önümüzdeki haftalarda planın bütün yönleriyle ilan edileceğini belirttiler.
Ayrıca Muhammed bin Selman’ın anlaşmanın tamamını finanse etmek için açık bir taahhütte bulunduğunu, bunun mümkün olan pratik çözümlerin sunulması koşuluyla, anlaşmanın finansmanı için gereken miktarın Trump’ın isteği doğrultusunda başta BAE-Suudi gibi haliç ülkeleri olmak üzere diğer Arap ve Avrupa ülkelerinden sağlanacağına dikkat çektiler.
İsrail medyasına göre ayrıca Hamas’ın elinde esir olarak bulunan iki İsrail askerinin iade edilmesi koşuluyla İsrail›in Gazze’ye mal aktarımı için Kıbrıs’ta bir deniz limanı kurulmasını da ilkesel olarak kabul ettiğini ekliyorlar.
Planı bütünüyle reddettiğini daha önceden açıklayan Hamas’a karşılık Abbas yönetimi de planın bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyeceğini ve asıl amacın kendi yönetimlerini devirmek olduğunu açıkladılar. Oysa Abbas yönetimi bir yandan İsrail’in Gazze’ye yönelik abluka politikasını destekliyor, öte yandan İsrail güvenlik güçleriyle ortak çalışmalar yaparak Gazze’ye yönelik destek açıklaması yapan Filistinlileri tutukluyor. Böylece iki yönlü bir politika izleyerek aslında ABD-İsrail planına sahada örtülü destek vermiş oluyor.