Suudi yönetim hakkında iki portre
ABD Başkanı Donald Trump, evvelki gün yaptığı bir mitingde Suudi Arabistan Kralı Selman ile yaptığı son telefon görüşmesi hakkında “ABD’nin desteği olmadan iki hafta bile iktidarda kalamazsınız” ifadeleriyle kralı nasıl küçük düşürdüğünü alaycı bir üslupla dinleyicileriyle paylaştı.
“Suudi Arabistan’ı biz koruyoruz. Zengin olduklarını söyleyebilirsiniz. Kral Salman’ı seviyorum. Ama krala, ‘Sizi biz koruyoruz. Biz olmadan orada iki hafta bile kalamazsınız. Bundan dolayı askeri harcamalar için para ödemek zorundasınız’ dedim” şeklinde konuşan Trump, geçen cumartesi günü Batı Virginia’da yaptığı mitingde de “Kral Selman harika biri, bu sabah onunla konuştum. Dedim ki “Kral, trilyonlarca doların var. Biz olmasak ne olacağını kim bilir… Bizimleyken tamamen güvendeler. Ancak biz almamız gerekenleri alamıyoruz.”
Bunlar Trump’ın Suudi Arabistan’ı dünya karşısında aşağıladığı ilk ifadeleri değil, seçim kampanyası döneminde ve başkan seçildikten sonra da her fırsatta Suudi Arabistan’ı himaye etme karşılığında defalarca ABD’ye ödeme talebinde bulunmuş ve krallığı “süt ineği” olarak tanımlamıştı.
Riyad yönetimi Trump’ın bu küçümseyici üslubuna tek kelimeyle cevap vermek bir yana 20 Mayıs 2017’de, Trump ve Suudi krallığın ev sahipliğinde düzenlenen zirvede 460 milyar dolarlık silah anlaşması ve ekonomik sözleşme yapılmıştı.
Bir yandan ABD başta olmak üzere İslam coğrafyasında her türlü terör faaliyeti ve karışıklığa sebebiyet veren ülkelere sonsuz kredi açarken, bu tür uygulamalara itiraz eden veya etmesi muhtemel kişilere de her türlü hukuksuz muameleyi reva görmekten geri durmuyor.
Hali hazırda Suudi zindanlarında Kâbe imamları, alimler, davetçi şahsiyetler, kanaat önderi ve iş adamları tutuklu bulunuyor. Birçoğu Suudi Arabistan’da tutuklanırken, krallık dostu Arap rejimleriyle işbirliği yapılarak yurtdışından getirilenler vardı.
Bu konuda son skandal İstanbul’da yaşandı. Suudi Arabistan’ın yeni yönetiminin yanlış politikalarına sert eleştirileriyle tanınan dünyaca ünlü Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evvelki gün ülkesinin İstanbul Levent’te bulunan Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda resmi işlemlerini hallederken girdiği konsolosluk binasından dışarı çıkamadı.
Ortadoğu’nun en etkin gazetecilerinden biri olarak bilinen Kaşıkçı, önceki dönem Suudi yönetimine danışmanlık yapıyordu.
Suudi Arabistan’da yaşanan tutuklama zinciri nedeniyle kendisi hakkında da yazı yazma kısıtlaması uygulanmasının ardından ülkesinden ayrılma kararı vererek İstanbul, Londra ve Washington hattında yaşamaya başlamış, bu süreçte zaten hakkında tutuklama kararı çıkartılmıştı. Kaşıkçı, Washington Post gazetesinde Veliaht prens Muhammed bin Selman aleyhinde etkili yazılar yazmaya başlamıştı.
Türk hükümeti, Kaşıkçı’nın Suudi konsolosluk içinde tutuklanmasıyla ilgili sorular hakkında henüz bir yorum yapmadı ancak yetkililer olayı üst düzeyce takip ettiklerini ve olayla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdular.
El Cezire’nin verdiği bilgiye göre konsolosluğun kameralarını inceleyen Türk polisler Kaşıkçı’nın 20 dakika sonra binadan çıktığını tespit ettiler. Ancak dış kapıda kendisini bekleyen yakını dışarı çıkmadığını belirtti. Kaşıkçı’nın kaybolmasının medyaya düşmesinden kısa bir süre sonra Suudi yetkililer resmi sayfalarında Cemal Kaşıkçı’nın İnterpol kararıyla arandığı bilgisini paylaştılar. Bu gelişmeler Kaşıkçı’nın Suudi istihbaratı tarafından kaçırıldığı ihtimalini güçlendiriyor.