Mekke ve Medine Suudi ailesinin kişisel mülkü mü?
Her yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın dört bir yanından milyonlarca Müslüman hac vazifesini eda etmek için mukaddes topraklara akın etti.
Ancak mübarek topraklara hükmeden Suudi krallığı Müslümanlar arasında ayrımcılık yaparak hac farizasına keyfi engeller koyuyor.
ABD yanlısı bir siyaset izleyen Suudi yönetimi haccı siyasileştirerek kendi politikalarına karşı olan ülkelerin vatandaşlarına “hac ambargosu” uygulamaya başladı.
Suudi Arabistan Enformasyon Bakanı Awad bin Saleh el-Awad birkaç gün önce krallık adına, Allah’ın evinin misafirleri olan “tüm Müslümanları” memnuniyetle karşıladığını belirten bir açıklama yaptı. Açıklamasında ülkesinin hacıları kategorize ederek ibadeti siyasileştirme iddialarını şiddetle reddetti.
Bakan bu şekilde açıklama yapsa da vakıa durumun hiç de söylendiği gibi olmadığını ortaya koyuyor. Bu siyasallaşmanın en yeni örneklerinden biri, Katarlı hacıların hac ibadetine iki yıldan beri yasak konulmasıdır.
Bir yılı aşkın bir süredir Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır’ın başını çektiği ülkelerin Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini dondurması, hava sahalarını, kara ve deniz ulaşımını Doha’ya kapatmalarıyla başlayan krize Riyad yönetimi, hac farizasını da engelleyerek daha ileri bir seviyeye çıkardı.
Yasak yetmiyormuş gibi Suudi Arabistan medyası ve abluka altındaki ülkeler Katar’ı vatandaşlarının Hacca gitmesini önlemekle suçladılar. Bir şekilde Hac veya umre için mukaddes topraklara girmeyi başaran az sayıdaki Katar vatandaşlarının bazılarının da fiziki veya psikolojik işkenceye, mülk ve mülklerini zorla kaybetmelerine, zarara uğramasına ve el koyulmasına maruz kalmaktadır.
Fransız Le Monde gazetesi dahil olmak üzere bazı yabancı gazetelere göre, Suudi Arabistan Katar’la bağları koparmaları için Müslüman bir çoğunluğa sahip olan Afrika ülkelerine Hac ve Umre vize prosedürlerini karmaşık hale getirerek şantaj aracı olarak kullandı. Katarla ilişkilerini kesmeleri durumunda bütün işlemlerin kolaylaştırılacağını vadetti.
Bu muamele sadece Katarlı hacılarla sınırlı değil elbette. Suudi yönetimi hangi kesim ile siyasi bir ihtilaf yaşıyorsa aynı işlemlere tabi tutuyor.
Bilindiği gibi Suud yönetim Libya’da Halifa Hafter’i destekliyor. Suudlu güvenlik güçleri, Umre ibadetinin gerçekleştirilmesi esnasında General Halifa Hafter’e karşı olduğunu tespit ettiği Libya’lı hacıları tutuklayarak sorguladılar, birtakım aşağılayıcı muamele sonrasında geldikleri gibi sınır dışı ettiler.
En son Kanada ile diplomatik kriz yaşayan Suudi Arabistan, Kanada vatandaşlarına da hac vazifesini engelledi. Kanada’da bir grup Müslüman, Suudi makamlarının hacca gitmelerini engelleme kararına karşı hac kıyafetlerini giyip meydana Kâbe’nin maketini koyarak öfkelerini dile getirip protesto ettiler.
Suudi ailesinin Mekke ve Medine’yi tekeline alma girişimlerine sosyal medya üzerinden de bir hayli tepki yağdı. Hindistan’dan Moritanya’ya, Malezya’dan Batı ülkelerinde başlatılan kınama açıklamalarına gazeteciler, düşünürler, vatandaşlar, uluslararası örgütler katılarak tepkilerini dile getirdiler.
Krallığı tüm Müslümanlar için mukaddes olan Mekke ve Medine’yi hanedanın kişisel mülkü olarak ele almaya son vermeleri çağrısında bulundular.
Suudi Arabistan Krallığı’nı Uluslararası Gözetim Organizasyonu yaptığı açıklamada Riyad yönetiminin siyasi kazanımlar elde etmek için Hac dosyasının yönetimini tekelleştirdiğini ve uzun süredir Müslüman düşünürler arasında tartışılan Hac ibadetinin yönetiminde bağımsız kurumların, hükümetlerin ve Müslüman uzmanların dahil edilme zamanının geldiğini söyledi.
Bu vesileyle, tüm İslam âleminin Kurban Bayramı’nı tebrik ederken, haccımızın ve kurbanımızın dirilişimize ve yakınlaşmamıza vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Bayramımızın; başta ‘Özgür Kudüs’ olmak üzere tüm İslam coğrafyasında zulümlerin bitmesine vesile olmasını diliyorum.