Çare belli
Çare belli
MUHAMMET SEYFULLAH MADEN
Allah’ın adıyla…
*
Sözcü’nün başyazarı Rahmi Turan, “Hukukun üstün olmadığı bir ülkede, o ülkenin geleceği karanlık demektir” diye yazdı.
Doğru… Doğru olmasına doğru da…
Mansur Yavaş’ı savunurken yazdı bunu.
Yanlış olan bu…
“Hukuk varsa Mansur Yavaş’a dokunulmaz” demeye getirdi.
Ucuz bir taktik.
Ankara’daki yolsuzluk operasyonunda itirafçı olanların, “Her şey başkanın bilgisi dahilinde yapıldı” ifadesinin üstünü örtmek istiyorlar anlaşılan.
Turan ve diğer kemalistler Mansur Yavaş’ı aklamaya çalışadursun…
Benim değinmek istediğim konu başka…
Rahmi Turan ile aynı gün, aynı gazetenin kalemşörü Emin Çölaşan ne yazdı, biliyor musunuz?
“Tayyipgiller bastırdı, Aydın Doğan bize dava açtı, mahkeme lehimize karar verdi.”
Turan, “hukuk yok” iması yaparken; Çölaşan, “hukuk var” diyordu.
Muhaliflerin hukuktan anladıkları, kendi lehlerine karar verilmesi.
Ne halt ederlerse etsinler, onların lehine karar çıkarsa hukuk var, çıkmazsa hukuk yok.
Bu sadece kemalist muhalifler için geçerli değil.
Mütedeyyin görünen kompleksliler için de durum aynı.
Zira YRP’nin başındaki zât, Fatih Erbakan, geçtiğimiz günlerde SP’nin başındaki zât ile görüştü.
İttifak sinyali verdiler.
AK Parti’yi devirmek için ellerinden geleni yapacaklarını söylediler.
Düşman kardeşler bir araya geliyor anlayacağınız.
Onların da dilinde hukuk vardı.
Erbakan dedi ki: “Türkiye’deki ekonomik koşullar, bununla beraber adalet noktasındaki problemler (...) ele alındı. Adaletle ilgili problemler had safhada. (…) Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi olarak bundan sonraki süreçte temasımızı daha sıkı tutmak ve daha sık bir araya gelerek sürdürme konusunda bir fikir birliğine vardık.”
Aynı gün ne oldu biliyor musunuz?
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı’nın “ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmını doğrudan etkileyen kararlar alma” yetkisi veren maddeyi iptal etti.
Bundan tam 1 ay önce… Partisinin Sakarya 3. Olağan İl Kongresi’nde konuşan Erbakan şunları söylemişti:
“İktidara ayrı muamele, muhalefete ayrı muamele; adamına göre kararlar var. Çifte standart var, adaletsizlik var.”
Hem yargı adamına göre muamele edecek, yani AK Partilileri, Erdoğan’ı savunacak…
Hem de aynı yargı, Erdoğan’ın yetkilerini kısıtlayacak…
Peh…
Kemalistlerin de komplekslilerin de çelişkilerini uzattıkça uzatabiliriz…
Ama değmez.
Hem zannedilmesin ki biz adaletin tam tesis edildiğini savunuyoruz…
Bir defa, bin yıllık tarihini inkâr eden batı mukallidi ve toplama bir anayasa ile adalet tesis etmek mümkün değildir.
Hadi kemalistleri geç… Onlar seksen senede bir baltaya sap olamadılar, bundan sonra da olamayacakları aşikâr…
Ancak bizim mahallenin abileri şunu bir söylesinler…
Siz adaleti tesis etmek için ne yapacaksınız?..
Bekâra karı boşamak kolay…
Beylik laflarla, papağan gibi ezbere sözlerle, ona buna sallamak kolay…
560 milyar liralık yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklananlara operasyon yapıldığı zaman, “hukukun kapıları kırıldı” diyen Erbakan…
İl Başkanı’nın, “Biz Saadet Partisi olarak Sayın İmamoğlu’nun bu şekilde gözaltına alınmasının doğru olmadığını söylüyoruz, çok net buna karşı duruş koyduğumuzu ifade ediyoruz” açıklaması yaptığı partiyle ittifak kurup, neyin adaletini tesis edecek?
Salın gitsin tüm hırsızlık, yolsuzluk şüphelilerini… bu mu mantığınız?
Sol/kemalist kafa “lehime sonuç varsa adalet var, aleyhime sonuç varsa adalet yok” derken…
Mütedeyyin muhaliflerin neyi savundukları bile belli değil.
Yolsuzluğa karşı mücadele edeceğiz diyorlar, yolsuzluk operasyonlarına karşı geliyorlar.
Evet, adaletsizlik var.
Evet, yargı hantal. Hem de çok hantal.
Ama şunu söyleyin mahallemizin abileri…
İktidara gelince hırsızın elini mi keseceksiniz, yoksa, “Biz zaten tutuklanmamanız gerektiğini savunduk” deyip tüm şüphelileri serbest mi bırakacaksınız?..
Katile kısas uygulayacak mısınız?..
Had cezalarını, tazir cezalarını belirleyecek misiniz?..
Yoksa sizi kuyruk yapan kemalistler gibi devşirme yasalarla devam mı edeceksiniz?..
Yeni, sivil, yerli bir anayasa çalışmalarına beylik laflarla karşı çıkanlar…
Somut konuşun, planlarınızı anlatın, vaatlerinizi sıralayın…
Bakın, kemalistler birbirlerini nasıl koruyor…
Allah katında, kemalistler kadar bile olamamanın hesabını nasıl vereceksiniz, bunu düşünün…
Şahsi görüşüme gelince…
Allah’ın kanunlarıyla idare edilmeyen devletlerde adalet idarecilerin vicdanlarına kalır.
Türkiye’de yıllarca vicdansızların iki dudaklarının arasından çıkan kararlarla hem azınlıkların hem de Müslümanların canına okundu. Beyaz Türkler ise günlerini gün etti.
Bugün vicdanlı bir yönetim olduğuna bakmayın. Yine de adalet tam tesis edilemedi, edilemiyor.
Çare belli.
Ve minellâhi’t-Tevfîk.