• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Siyasal sistem üzerine

06 Eylül 2025
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Siyasal sistem üzerine

LATİF ERDOĞAN

Türkiye’nin ve dünyanın gündeminden düşmeyen müşterek mesele “siyasal sistem”dir.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi vesileyle Çin Başkanı Şii tarafından şeref konuğu sıfatıyla Çin’e davet edilmesi sistem konusunu tekrar gündeme taşıdı.

Konuyla ilgili pek çok makale yazıldı, televizyon kanallarında konu uzun uzun tartışıldı. Bu vesileyle bizde şahsi görüşlerimizi sizinle paylaşalım istedik.

Latin ve Grek kökünden gelen bir kavram olan sistemle ilgili pek çok tanım var. Fakat bizim de benimsediğimiz tanım: ”Birbirine karşılıklı bağımlılık ilişkileriyle bağlı parçalardan oluşan bütüne verilen addır.”


Elbette bu parçaların neler olduğu ya da neler olması gerektiği hususunda bir konsensüs yoktur. Öyle olmadığı için de genel kabul görmüş bir sistemden bahsetmek zordur.

Dünyayı tek kutuplu yönetmeye alışmış mevcut sistemin alternatifi kesinlikle çok kutuplu bir dünya düzeni öngören sistem olmamalıdır. Projelendirilmesi gereken sistem kutupsuz bir dünya düzeni teklif etmelidir. Fıtri ve kalıcı olan da ancak böyle bir sistemdir. O da evrensel normlardan oluşmak durumundadır.

“Sistemin en önemli özelliği en ufak bir parçası bile değişse bütünün bundan etkilenmesi ve değişmesinin kaçınılmaz olmasıdır.” Bu tespit bizim de aynen kabul ettiğimiz bir tespittir. Onun için de sistemi, bölünemez, parçalanamaz bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini söylemekteyiz. 

Sistem ile rejim çok kere birbirine karıştırılan iki kavramdır. Hem sistemin hem de rejimin ulusal ve uluslararası ölçekte ele alınması gerekir. Ulusal rejim, devleti meydana getiren unsurları müşterek bir düşünce ve idealde bir araya getirme ve bir arada tutma faaliyetidir. Ulusal sistem ise ulusal ölçekli rejimi uygulamaya koyma kabiliyetidir.



 

Uluslararası rejim, birden çok devleti çıkar ya da kaygı merkezli bir araya getirme ve bir arada tutma faaliyetidir. Uluslararası sistem ise uluslararası rejimi uygulamaya koyma kabiliyetidir. Sistem soyut rejim ise göreceli de olsa somut bir kavramdır. Yani rejim, sistemin ete kemiğe bürünmüş halidir. Rejim ceset ise sistem ruhtur. İkisi bir arada olduğunda hayat bulmuş olurlar. Ve bunlar asla ikisi birlikte ve birbiriyle uyumlu olmadan işlevsel varlık gösteremezler.

İnşada önce sistem sonra rejim gelir. Sistem olmadan rejimden bahsedilemez. Sistemsiz rejimin yaşama şansı yoktur.

Sistemin ontolojik özneleri, ilim, ahlak, adalet, dindir. Sosyolojik öğeleri ise, bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset, spor, sanat ve estetik kavramlarıdır.

Bir sistem bunların bütününü yöresel bazda temsil ediyorsa ulusal sistem, evrensel ölçekte temsil ediyorsa uluslararası sistem olma hüviyetini kazanır.


 


Otuz sene kadar önce bir vesileyle tanıştığımız Rus Şarkiyat Enstitüsü Başkanı Rostivlav Rıbakov, bana, “otuz senedir Rusya, Çin ve Hindistan olarak yeni bir sistem üzerine çalışıyoruz” demişti. Demek şimdilerde bu çalışma altmış yılını doldurdu. Şanghay bu çalışmanın bir ürünü mü bilmiyorum. Eğer öyleyse çok mesafe alınamadığı ortada. Rıbakov’a din olarak ne düşünüyorsunuz, diye sormuştum. Budizm’i, demişti. İslam’ı düşünüyor olsaydınız, ben de çalışmalarınıza iştirak ederdim, dedim. Cevap vermedi, sadece “yaptığımız sohbetten anladığıma göre biz daha bu konuda sizin geldiğiniz seviyeye ulaşamadık. Sizi Rusya’ya davet edelim, gelme imkanınız olursa bütün çalışmalarımızı sizinle de paylaşabiliriz” dedi.


 

Kur’an-ı Kerim’deki “Millet-i İbrahim” kavramı bize insanlığın üzerinde uzlaşabileceği nihai evrensel sistemin ipuçlarını verir. Onu oluşturan özne ve öğeler ise Hz. İbrahim’in sınandığı kelimelerdir. Bu kelimelerin neler olduğu ise bir başka yazı hatta yazıların konusudur. Dediklerimin İbrahimi dinler projesiyle uzaktan yakından hiçbir ilgisinin olmadığını da bu arada dermeyan etmiş olayım.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Evlad-ı Fatihan: Latif Erdoğan

Çin ile Hindistan’ın arasındaki düşmanlığı körüklemek ABD-İsrail siyasetinin ana hedefi değil mi? Kuzey Kore-Güney Kore örneği gibi. SIO’nün (Şangay I. Ö.) bu oyuna karşı kurulmadı mı? Yazıda geçen Budizm eksenli sistem Hindistan halkının güçlü bir şekilde dahil edilmesini hedefler diyebilir miyiz? Dünyanın İsrail kontrolündeki ABD tarafından kontrol edilmesi tam bir felaket. İşte Gazze ve Ukrayna. “İsrail bize saldırmaz” diyenler aklı evvel aptal değilse kalbi bozuk fitneci olabilirler. Teşekkürler muhlis ve müstakim yazara. Efkarı kıymetlidir ve ilgiyle okuyoruz.

not:

tik-b.k’tan gönderi yapan sağcı arkadaşların dikkatlerine= boşuna yorulmayın, tik-b.k’u telefonuma indirmeyeceğim.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23