• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Muhalif güçleri bekleyen kutsal vazife

14 Aralık 2024
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Zulmün her çeşidiyle donatılmış bir rejimin, zalimliğin her çeşidine sahip bir lider tarafından temsil edilmesinin faturasını önce Irak, sonra da Suriye en acı tecrübelerle yaşadı. Saddam Hüseyin tam bir zalimdi. Hafız Esed onu aratmayacak derecede zalimliğini yaptıklarıyla tescilledi. Beşşar ise zalim oğlu zalim olduğu için çıtayı oldukça yükselterek zalimliğini ispat etti.

Baas Rejimi denilen, insan fıtratıyla, zerre kadar münasebeti bulunmayan, biraz oradan, biraz buradan çalıntı düşüncelerle örülmüş rejim tamamen çöktü; tarihin çöplüğüne atıldı. Artık bu sefil düşünceler sade insanlara çektirdikleri acılarla, aklı durduracak, beyni donduracak anekdotlarla anılacak, hatırlanacak, her defasında binbir lanetle kendisinden söz ettirecek.   

On dört asır İslam güneşinin ışık ve ısıları altında yıkanmış, temizlenmiş, refahın, mutluluğun, medeniyetin bütün asli varidatıyla tanış olmuş bir topluluğu sönmüş yıldızların ışıklarıyla oyalamanın akıbeti budur ve onlar için hüsrandan başka akıbet de yoktur. Sosyalizm, komünizm gibi nesepsiz düşüncelerin insanlığa yaşattığı dram, din ile dünyayı ayırt ederek, dini, içtimai hayattan tecrit eden aynı zihniyete dayalı bütün çırak rejimlerle insanlık dramı ortak paydasında buluşur; insanlığa olan nefret ve kinini zulüm araçlarıyla kusar ve sonunda da kendi kusmuklarıyla dolu hendeklerde boğulur. İşte Beşşar ve temsil ettiği rejim böyle bir hendekte boğulmuştur.

Sadece Sedneya Hapishanesinde yaşananları kalbinizin dayanma gücü varsa izleyin, dinleyin. Beşşar’ın ve babası Hafız’ın nasıl birer zalim olduklarını görün, birinin yüzüne diğerinin ölüsüne tükürün.

Her zalim aynı zamanda korkaktır. Korktukça zulmeder, zulmettikçe korkusu artar. Bu fasit daire yüz binlerce masumun, mazlumun, mağdurun, iniltisiyle, gözyaşıyla, feryadıyla beslenir, döner durur.

Her zalim devlet başkanının bir yalancı cenneti, bir de hakiki cehennemi aratmayacak bir yalancı cehennemi bulunur. Kendi bağlılarına cenneti, muhaliflerine de cehennemi yaşatır. Ayeti kerime, bu öğreti adına bize Firavunun şu sözünü aktarır: “Ey kavmim! Mısır saltanatı ve buyruğumun altında akıp duran şu nehirler benim değil mi, görmüyor musunuz?” (Zuhruf, 51)

Beşşar da böylesi firavunlardan, deccal kütüğüne kayıtlı zalimlerden biriydi. Arap Baharı denilen günlerde duvara “Sıra doktorda” yazdı diye on üç yaşındaki bir çocuğu evinden aldırmış, işkence ile öldürtmüş ve cesedini ailesine teslim ettirmişti. Çünkü ona muhalefet edenin tek hakkı işkence edilerek ölmek, ya da cehennemde yaşar gibi sefalet içinde yaşamaktı.

Her korkak zalim gibi Beşşar da kaçtı. Ülkesini terk etti. Milyarlarca doları alarak kaçtı. Arkasında, yaşadığı mütref hayatın, görenin midesini bulandıracak sayıda onlarca lüks arabanın, villanın, sarayın tiksindirici izlerini bırakarak kaçtı. Rusya, ailece kendilerine sığındıklarını dillendirdi. Belki de asıl sığındığı ülkeyi gizlemek için böyle bir açıklama yapıldı.

Belli ki, Şam düşmeden birkaç gün önce Beşşar yola düşmüştü. Sanırım İran’a gitti. İran senelerce himaye ettiği Beşşar’ı milyarlarca dolar mal varlığı ile başka ülkeye kaptırmayacak kadar tilki bir ülkedir. İran, her zaman Beşşar’ı Ortadoğu’da bir tehdit unsuru olarak kullanacaktır. Onun için de bu coğrafyada kalması onlar açısından akıllıca bir taktiktir.

Baas rejiminin yıkılması elbette çok önemlidir; fakat ondan daha önemlisi yeni inşa edilecek rejimin kimliğidir. Baas rejimi, kendi toplumunu İslam’dan uzaklaştırarak kimliksiz hale getirdi. Muhalif Güçler elde ettikleri muhteşem zaferi, kendi toplumuna kendi öz kimliğini kazandırarak taçlandırabilecek mi? Bütün mesele budur, Ümmet-i Muhammed’in kendilerinden beklentileri de bu soruya olumlu cevap verileceği merkezindedir.

Şam uleması, tam teşekküllü bir İslam Devleti kurulmasının alt yapısını oluşturma noktasında istenen ölçüde bilgi ve müktesebata sahiptir. Orada kurulacak, Türkiye ile dostane ilişkileri kesintisiz devam edecek; İran’a, İsrail’e mesafeli bir İslam Devleti, adı cumhuriyet de olabilir, ümmet için bir örnek- model olma rolünü üstlenebilecek durumdadır. Diğer Arap ülkelerinin de kurulacak yeni devletten esinleneceği şüphesizdir. Bu noktadan bakıldığında Suriye’nin fethi, bütün Arap ülkelerinin de fethi anlamına gelecektir. Muhalif Güçleri böyle kutsal bir vazife bekliyor…

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Uluçınar

Yazıdaki beklentilere aynen katılıyorum ve olacağına da yürekten inanıyorum. Ebu Muhammet Kolani bizden biridir. Asla terörist değildir.

Filozof

Dinin muamelat kısmının da hayata geçirildiği bir devlet elbette en kutsal hizmettir. Suriye’nin tarihi alt yapısı bu kapasiteye sahiptir. Yazıda da belirtildiği gibi Şam uleması bu işin üstesinden çok rahat gelir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23