Gündem okumaları: Amerika-Rusya-Çin-terörsüz Türkiye
Gündem okumaları: Amerika-Rusya-Çin-terörsüz Türkiye
LATİF ERDOĞAN
Amerika, Rusya ve Çin, üç emperyalist güç olarak dünyayı kendi aralarında paylaşmak peşinde. Amerika ile Rusya arasındaki yakınlaşmayı böyle okumamız gerekiyor. Muhtemel paylaşımda kıta Amerika’sı ve Avrupa, ABD’nin; Asya Rusya’nın; Afrika ise Çin’in olacak.
Ukrayna-Rusya savaşı, bu paylaşımı erteleyen en önemli kurtarıcı simit. Ukrayna, Rusya timsahının önüne vakit kazanmak için Avrupa tarafından atılmış av. Rusya’yı ne kadar meşgul ederse, Avrupa bu bölüşümün karşısında direnebilme adına vakit kazanacak. Amerika’nın acelesi var. Ukrayna-Rusya savaşı dursun biz de esas işimize odaklanalım modundalar.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yaptığı malum görüşmede her türlü protokol teamülünü aşındıran ve seviyesi yerlerde sürünen davranışlarının esas sebebi de bu acele. Yoksa oldukça abes davranışlarına gerekçe gösterdiği Ukrayna’da ölen insanlar onun umurunda bile değil. Gazze’de katledilen binlerce masum insan karşısında sergilediği vurdumduymazlık; Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de yakın geçmişte yaptıkları mezalim Amerika’nın bu konulardaki sicilini anlamamız bakımından yeterli.
Ukrayna-Rusya savaşındaki fiili tarafsızlığımızı korumakla birlikte, Rusya-Amerika ve Çin üçlü ittifakına karşı direnmekte müşterek bir çizgide buluşan oluşumlara entelektüel katkıda bulunmamızda siyaseten fayda var. Devletimiz de zaten bunu yapıyor.
Bu üçlü emperyalist gücün kötü niyetli emelleri kuvveden fiile çıkmadan çok yönlü tedbirler almak zorundayız. Dış siyasetin ana dinamiği kendi çıkarını öncelemektir. Tehlike kapımıza dayanmadan bu üç ülkeyle olan ilişkilerimizi; diğer ülkelerle olan ekonomik ve siyasi bağlantılarımızı yeniden gözden geçirmek durumundayız. Nitekim dış siyasetimiz bu mecra üzere ilerliyor.
Trump’ın sergilediği tavır, Amerika ile müttefik durumda olan ve bu ittifaka hiçbir rezerv koymadan kayıtsız şartsız bağlanan her ülke için uyarıcı ve öğretici olmuştur. Diğer iki ülke için de durum farklı değildir. Hangi ırktan olursa olsun emperyalist güç hep aynı dili konuşur; hep aynı tepkiyi gösterir. Gurur, kibir, muhatabını aşağılama, kendinden başka herkesi aptal yerine koyma, doyma bilmeyen ihtiras bu ortak tepkilerden sadece bir kaçıdır.
Dünya beşten büyüktür derken, kısa bir zaman sonra dünya üçten büyüktür demek zorunda kalacağımızı görmek için kahin olmaya gerek yok. Kartlar açık oynanıyor. Ve kıyamet öncesi büyük tehlike ben geliyorum, diyor.
Fakat bu büyük tehlikeden en çok nasiplenecek olanlar yine bu büyük tehlikeye sebebiyet veren söz konusu üç ülke olacak. Eğer aralarındaki gizli protokolü pratiğe dökmeye teşebbüs ederlerse, Avrupa Amerika’yı; Asya Rusya’yı; Afrika Çin’i yutacağa benziyor.
Türkiye, kadim devlet olmanın ferasetiyle bu tehlikeyi çok erken sezmiş; içte ve dışta elini güçlendirme adına alınması gereken tedbirleri almıştır. Bu cümleden olarak, Terörsüz Türkiye üst başlığında yaptığı hamleler de söz konusu tedbirler arasında önemli bir kalemdir. Devletin emir ve buyruğunu, teröristbaşı Öcalan çok iyi anlamış ve çarnaçar gereğini yaparak PKK’ya kendini lağvetme çağrısında bulunmuştur. Bu çağrı, sözü sahiplenmesi gereken muhataplarda karşılık da görmüştür. Kayıt dışı hiçbir pazarlık da söz konusu değildir.
Devlet istediğini elde etmiş ve terör bitmiştir. Armudun sapı var, üzümün çöpü var diyerek işi sulandırmak isteyenlerin çok da iyi niyetli olmadıkları açıktır. PKK ve DEM Partililer, bu girişimde samimi olmak zorundalar. Teröristlerin önlerinde iki seçenekten başka alternatif kalmamıştır. Ya silahlarıyla birlikte gömülecekler, ya da silahlarını bırakıp adalete teslim olacaklar.
Düşüncemiz, fikrimiz, siyasi yelpazemiz ne olursa olsun, devlet aklıyla başlatılan bu süreci milletçe desteklemeli, aksi düşünce ve davranışlara asla geçit vermemeliyiz.