Golanlı Fatih Ebu Muhammed
Golanlı Fatih Ebu Muhammed
LATİF ERDOĞAN
İçimizdeki eski tüfek, yeni versiyon ne kadar “kızılcık” varsa, Esed rejiminin çöküşünden fevkalade rahatsızlar. Sosyalist dürtülerin onları nerelere savurduğu ise başka bir travmatik konu. Ağıt gibi konuşuyor, mersiye gibi ağlaşıyorlar. Kendi bilecekleri iş, ne yaparsa yapsınlar…
Ne yaparlarsa yapsınlar da, ülkelerini bir zalimin elinden, kendi insanlarını insanlık dışı işkencelerden, hapishanelerden, sürgünlerden kurtarmak uğruna canlarını, mallarını, bütün geleceklerini ortaya koyan mücahitleri, yalan, iftira ve tezviratla terörist olarak yaftalamasınlar, henüz devlete ait hiçbir icraatları söz konusu değilken, kendi uydurdukları varsayımlarla büyük zaferi gölgeleme derdine düşmesinler.
İnandığı değerlerle geçmişinden bu yana yaptıkları ve yaşadıkları değerler arasında birbiriyle çelişkisi bulunmayan; yüzlerce defa samimiyet testinden geçmiş ve Suriyelilerin kahir ekseriyetinin kabulüne mazhar olmuş bir lideri, bağlamından koparılmış söz ve cümlelerle mahkum etmeye çalışmak; onu gözden düşürmek için özel çaba göstermek; deve kuşu sendromu yaşamaktan başka bir mana ifade etmez; Golanlı Fatih Ebu Muhammed, ilk seçimlerde başa geçer, askeri başarısına bir de devlet başarısını ekler, ülkesini yeniden derler toplar, kısa zamanda Suriye’yi ayağa kaldırır, Ortadoğu’nun hatırı sayılır ülkelerinden biri haline getirir. Allah ömür verirse uzun süre de ülkesine hizmet eder.
Kemal Öztürk’e verdiği tarihi röportajda rotasını açıkça belli eden; demokratik, tam bağımsız bir ülke modelini dillendiren; Türkiye ile ilişkilerinin devamından yana olduğunu, ülkesinde terörist guruplara asla taviz verilmeyeceğini; İran halkına değil ama rejimine karşı rezerv koyacağını; Kürt halkıyla PKK ve uzantılarının asla aynı kefeye konulmaması gerektiğini ilke edinen, Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarının giderilmesini, İsrail’in işgal girişimlerinin durdurulmasını önceleyen; ütopyaya değil reel politik düşüncelere sahip bulunan Golanlı Fatih Ebu Muhammed’i, gönülden desteklemememiz ve ona daim hayır dua etmememiz için öne sürülebilecek hiçbir haklı gerekçe yoktur ve öyle inanıyorum ki hiçbir zaman da olmayacaktır.
Asıl adı, Ahmed Hüseyin eş- Şara olan Golanlı Ebu Muhammed, 1982 yılında Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde dünyaya gelmiş. Babası Hüseyin eş Şara orada petrol mühendisi olarak çalışıyormuş. Annesi, ise coğrafya öğretmeniymiş. Ailesi 1989 yılında Suriye’ye geri dönmüş, Şam’a yerleşmiş.
Ahmed eş- Şara’nın ailesi Suriye’deki Golan Tepelerinden gelmiş. 1967’de Altı Gün Savaşı sırasında İsrail işgalinin ardından yerlerinden edilmiş. Takma adındaki Golani nispeti Golan Tepelerine bir göndermeymiş.
Ahmed eş- Şara, 2006’daki Irak iç savaşının patlak vermesinden önce Amerikan güçleri tarafından tutuklanmış, beş yıla yakın çeşitli hapishanelerde hapsedilmiş. 2017 yılında kısaltması HTŞ olan Heyetü Tahriri’ş- Şam’ı kurmuş. Dört yıl kadar İdlib bölgesini yönetmiş.
Ötesi malum: 27 Kasımda başlattığı kara harekâtıyla Şam’a ilerledi. 12 günlük ilerleme sonucu 8 Aralık 2024’te diğer muhalif güçlerle birlikte Şam’ı fethederek, Esed Rejimini devirdi.
Recep Tayyip Erdoğan işin başından beri tarihin doğru tarafında durdu. Esed’in zalimliğine göz yumulmaması gerektiği tezini savundu ve bunda haklı da çıktı. Mülteci Suriyelilere Ensar şuuru içinde ev sahipliği yapılmasını teşvik etti; kendisi de bu çerçevede devletin bütün imkânlarını kullanarak mülteci kardeşlerimize sahip çıktı. Şimdi hadiseler onu doğruladı; ona muhalefet edenleri haksız çıkardı. Suriye’de yaşananlar, aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan’ın ileri görüşlü bir dünya lideri olduğunu da tescilledi. CHP’nin hazmedemediği de zaten işin burası. DEM’in derdi ise yanı başımızda bir terör devleti kurma hayalinin suya düşmesi. Kızılcıkların tasası orada bir model İslam Devletinin kurulacak olması.
Şam’ın fethini, 17-25 Aralık olaylarıyla, MİT tırları meselesiyle, Hakan Fidan hadisesiyle, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehit edilmesi vakasıyla ve de 15 Temmuz hain darbe girişimiyle birlikte okumanın tam zamanıdır. Eğer FETÖ biri hariç diğerlerinde de başarılı olsaydı bugün Şam’ın fethinden, Baas rejiminin bitişinden bahsedilemezdi. Sanırım, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Emevi Camiinde kıldığı şükür namazı bütün bu ilahi lütufları da içeriyordu. Hiç kuşkunuz olmasın, yakın zamanda bu ilahi lütuflara, Golanlı Fatih eliyle Golan Tepelerinin geri alınışı ve bir başka güçlü elle de Kudüs’ün fethi ilave edilecektir.