Asimetrik altı tehlike (2)
Asimetrik altı tehlike (2)
LATİF ERDOĞAN
Geçen haftaki yazımızda Bediüzzaman Hazretlerinin Hücumat-ı Sitte isimli eserinde bahse konu edilen, dava adamlarını, hizmet erlerini yollarından çevirmek için insi-cinni şeytanların gerçekleştirdiği altı asimetrik tehlikeden üçünü arz etmiştik. Bugünkü yazımızda da diğer üç tehlikeyi arz etmiş olalım.
Dördüncü tehlike ırkçılıktır. İslam ırkçılığın her çeşidini ret eder. O, insanlığı aynı ana babaya dayandırır. Bütün insanlar Adem ve Havva’nın çocuklarıdır. Durum böyle olunca da hiçbir ırkın bir başka ırka üstünlüğü söz konusu değildir. İnsanlık üst başlığında eşitlenen her bir insan ferdi; alt başlıklardaki farklılıklar sebebiyle ayrımcılığa tabi tutulamaz.
İslam üstünlüğü takvada görür. Yani kim Allah’ın tekvini ve teşrii emirlerine uygun davranırsa o, öyle olmayanlara kıyasla daha üstündür. Bu da yaradılışa uygun fıtri bir neticedir. Nasıl ki, bilenlerle bilmeyenler bir kabul edilmiyorsa, Allah’ın tekvini ve teşrii emirlerine uygun davrananlarla ona muhalefet edenler bir ve eşit kabul edilemezler. Takva, insanın bütün istidat ve kabiliyetiyle, bütün his ve duygularıyla yani onu meydana getiren maddi manevi mahiyetinin bütünüyle Allah’a kullukta bulunmaktır. Öyle olamayanlara üstünlüğü de bu ayrıcalığı sebebiyledir. Bir farkla ki, takva dünyaya değil ahirete taliptir. Ayrıcalığın adresi de dünya değil ahirettir.
Soy, sop ve asalet iddiası dinlerine mühtedi kabul etmeyen Yahudilerin dinlerini istismar ederek insanlığın içine attıkları en büyük fitnedir ve bu fitnenin bedelini bütün dünya ödemektedir. Her ırkçılık hareketi insanlığı aynı kötü akıbete götürür. Onlar yapıyorlar öyleyse biz de yapalım gibi bir yanlış mukabele; hasmının onulmaz bir hastalığını talep manasında anlamsız bir harekettir. Sonucu ise baştan bellidir.
Bediüzzaman Hazretleri, 26. Mektup Üçüncü Mebhas’ta genel hatlarıyla ve derinlemesine işlediği ırkçılık konusunu Hucumat-ı Sitte adlı eserinde biraz daha özele çekerek değerlendirir. Kendisinin Kürt olduğunu serrişte ederek, dile dolayarak talebelerini ondan soğutmak isteyen şovenistlere Eski Said dilini kullanarak ilzam edici cevaplar verir. Bu bölüm özetlenemeyecek kadar bir bütünlük arz eder. Onun için mutlaka bütünüyle kendi kaynağından okunmalıdır.
Beşinci tehlike enaniyettir. “Hakikaten insanda en tehlikeli damar enaniyettir ve en zayıf damarı da odur. Onu okşamakla çok fena şeyleri yaptırabilirler.
Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz sizi enaniyetle vurmasınlar, onunla sizi avlamasınlar. Hem biliniz ki; şu asırda ehl-i dalalet eneye binmiş, dalalet vadilerinde koşuyor. Ehl-i Hak bilmecburiye eneyi terk etmekle hakka hizmet edebilir. Enenin istimalinde haklı dahi olsa mademki ötekilere benzer ve onlar da onları kendileri gibi nefisperest zannederler, hakkın hizmetine karşı bir haksızlıktır.
Bununla beraber etrafına toplandığımız hizmet-i Kuraniye, eneyi kabul etmiyor “Nahnü” istiyor. ”Ben demeyiniz, biz deyiniz” diyor. Elbette kanaatiniz gelmiş ki; bu fakir kardeşiniz ene ile meydana çıkmamış. Sizi enesine hadim yapmıyor. Belki, enesiz bir hadim-i Kurani olarak kendini sizlere göstermiş… Ve kendini beğenmemeyi ve nefsine taraftar olmamayı meslek ittihaz etmiş.
Bir şey daha kaldı, en tehlikelisi odur ki, içinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazı da olsa o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyeti bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da nefsi, o ilmi enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hatta yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımni bir adavet besler gibi Sözler’in kıymetlerinin tenzilini arzu eder.. ta ki kendi mahsulat-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Hâlbuki bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:
Bu dürus-u Kuraniye’nin dairesi içinde olanlar, allame ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri –ulumu imaniye cihetinde- yalnız şu Sözler’in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. (Buradaki ruhsat sadece allame ve müçtehitlerle sınırlıdır. Başkaları için böyle bir ruhsat söz konusu değildir. L. E) Çünkü çok emarelerle anlamışız ki, bu ulumu imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile şerh ve izah haricinde bir şey yazsa; soğuk bir muaraza veya nakıs bir taklitçilik hükmüne geçer.”
Altıncı tehlike tembelliktir. Dava adamı için tembellik ölümden beter hale düşmektir. Varlık gayesini unutmak, kazanma kuşağında kaybetmektir. Onları lüzumsuz meşguliyetlerle oyalamak; hizmet etmeye fırsat bırakmamak da bu meyanda insi-cinni şeytanların onlara kurdukları tehlikeli tuzaklardandır.
Ariza: Hucümat-ı Sitte, çok yönlü önemli, dine hizmet hassasiyeti olan herkese hitap eden bir risaledir. Mutlaka okunmalı ve istifadeye çalışılmalıdır.