• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Kıvanç Tığlı Bulut
Kıvanç Tığlı Bulut
TÜM YAZILARI

Çocuklarda tırnak koparma

26 Ocak 2020
A


Kıvanç Tığlı Bulut İletişim: ,

Değerli okuyucular, tırnak koparma davranışı özellikle çocukluk döneminde sık rastlanmakta olan, erişkin dönemde de çeşitli psikolojik bozukluklarla beraber görülebilen bir durumdur. Tırnak koparma davranışının genellikle anksiyete ya da duygusal gerginlik ile ilişkili olduğu varsayılır; ancak bu konuda yeterli araştırma bulunmamaktadır. Obsesif kompulsif bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, Tourette Sendromu gibi hastalıkların bulgusu olarak da karşımıza çıkabilmektedir. 

Danışmanlık merkezine getirilen 4 yaş 9 aylık Can’ın bir erkek kardeşi vardı. Öyküsünde bir yıl önce parkta oyun oynadığı sırada annesi çocuğunun kaybolduğunu düşünerek yüksek endişeyle çocuğuna öfke ve şiddet ile bağırmış. Bu olay sonrasında Can tırnak koparmaya başlamış. Bu davranış özellikle televizyon izlerken, bilgisayar oynarken ve heyecanlandığında artış göstermekteymiş. Doğum öyküsüne bakıldığında Can zamanında ve normal doğumla doğmuş. Beslenme öyküsünde sorun olmayan Can’ın geçirilmiş ciddi hastalık öyküsü ya da kronik hastalığı yoktu. Anne, baba ve bir erkek kardeşi ile yaşamakta olan Can’ın soy geçmişinde herhangi bir hastalık öyküsü olmadığı ve ailede başka tırnak koparma problemi olan bireyin bulunmadığı öğrenildi.

Anneyle yapılan bireysel görüşme seansından alınan öyküye göre Can ebeveynler için plansız bir bebekti. Anne her iki bebeğini de kolay kabullendiğini, doğum sonrası annelik hüznü yaşadığını ancak bunun birkaç günde sonlandığını belirtti. Can bir yaşından beri kreşe gitmekteydi. Kendisinden 15 ay büyük olan ağabeyi anaokuluna gidiyordu. Anne hemşireydi ve nöbetleri yoktu. Can bir yaşında olduğunda izni bitmiş yeniden işe başlamıştı. Can annenin çalıştığı kurumun kreşine baştan beri tam zamanlı gidiyor, anne eve dönerken çocuklarını alıp eve geliyordu. Can’ın ağabeyi aynı kurumun kreşinin bir üst yaş grubuna devam ediyordu. Baba mühendis olarak çok yoğun çalıştığı için ve genellikle eve geldiğinde çocuklar uyumuş olduğundan, hafta içi baba ile çocukların pek görüşemediği belirtildi. Sadece sabah kahvaltıda ve bazı pazar günleri ailece vakit geçirebiliyorlardı. Evde çocuklarla ilgilenmek ve kuralları belirlemek annenin işi olarak görülmekte idi; baba çocuklara kural koymuyordu. Anne eşiyle arasında bu durumun problem oluşturmadığı görüşündeydi ancak genel olarak çocuklar ile eşinin birlikte vakit geçirememelerinden şikayetçiydi. Anne ve baba çocukların bakımında tutum birliği içinde olarak değerlendirildi. Anne çocuklara “hayır” dediğinde baba müdahale etmiyor, sessiz kalmayı tercih ediyordu. Anne ve baba birlikte çocuklarla fazla zaman geçiremese de, anne günlük işlerde çocuklara odayı toplama, sofrayı kurmaya yardım etme gibi sorumluluklar veriyordu.

Öyküde Can’ın bir yıl önce parkta oyun oynarken 10 dakika süreyle annesinin görüş alanından uzaklaştığı, bunun üzerine annesinin onu endişe ile aradığı ve bulduğunda bir daha yanından ayrılmaması için ona bağırdığı ve korkuttuğu öğrenildi. Bu olay sonrası Can da tırnak koparma davranışının başladığı belirlendi. Ailede başka tırnak koparma öyküsü olmadığını ve oğlunun bu davranışı konusunda oldukça endişeli olduğunu belirten anne, oğlunu bu konuda sürekli uyardığını, acı oje sürerek bu davranışı durdurmaya çalıştığını ancak buna rağmen davranışın devam ettiğini söyledi. Aile maddi ödüller ile de davranışı durdurmaya çalışmış ancak başarılı olamamış idi. Babanın bu durumu fazla önemsemediği anne tarafından belirtildi. 

Can’ın öyküsünde belirlenen tırnak koparma davranışı parktaki olay sonrası yaşanan stres ve kaygı ile başlamış, annenin tırnak koparmaması için sık sık uyarması ile pekişmişti. Anneye tırnak koparma davranışıyla ilgili yapılan uyarıcı / baskıcı tutumun bırakılması, evde bu konuyla ilgili konuşulmaması, baba ile çocukların oyun oynaması ve ailece aktivite yapılması önerildi. Yaklaşımda ebeveynlere etkili ve olumlu anne-baba tutumları kazandırma hedeflendi. 

Can’la yapılan bireysel görüşmede ve aile içi iletişimi, okul ilişkilerini irdelemek için ‘Bir İnsan Çiz Testi’ ve ‘Aile Çiz Testi’ ile projektif çalışmalar yapıldı. Değerlendirme sonucu çocuğun okulda stres kaynaklı kaygı ve arkadaşları ile çatışma yaşamadığı, anneyi güçlü bulduğu ve anneyle özdeşime girdiği, ağabeyiyle rekabet içerisinde olduğu, babası ve ağabeyini daha yakın bulduğu, evde stres etkeni olduğu, kastrasyon anksiyetesi yaşadığı anlaşıldı. 

İki hafta sonra anne ile yalnız yapılan üçüncü seansta Can’da saptanan kaygılar ve stres etkenleri değerlendirildi. Baba görüşmelere çağrıldığı halde gelmedi ancak önerimiz doğrultusunda çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmiş olduğu öğrenildi. Anneye babanın bu yaklaşımının devam etmesi gerektiği belirtildi. Can’ın ağabeyi ile çatışma yaşayıp yaşamadığı sorulduğunda, Can’ın rekabeti sevdiğini ancak ağabeyine göre gelişiminin daha iyi olduğunu, ağabeyinin çok duygusal olduğunu, oğlunun ağabeyine göre okulda daha başarılı olmasını beklediklerini ve bu yüzden 5 yaşında olmasına rağmen onu da ağabeyi gibi 1. sınıfa yazdırmak istedikleri öğrenildi. Anneye çocukların yanında bu gözlemlerinin sesli dille getirilmemesi gerektiği anlatıldı. Ayrıca danışanın 6 yaşında 1. sınıfa başlaması önerildi ancak anne bu konuda kararlı olduğunu belirtti. Ebeveynlerin oğullarından yüksek akademik başarı beklentisi olduğu ve bundan dolayı Can ile ağabeyi ile arasında yıkıcı rekabet algısının tetiklendiği anlaşıldı. Anneye Can ile ağabeyinin aynı sınıfa verilmemesi önerildi. 

Kastrasyon anksiyetesi irdelendiğinde; ağabeyin doğmadan sünnet olduğu öğrenildi ve bu olayın Can’ı etkilemediği ancak aile büyüklerinin sünneti evde cezalandırma yolu gibi sözel olarak kullandıkları belirlendi. Evde bu konuyla ilgili şaka yapılmaması, ceza ya da tehdit amaçlı bu konunun kullanılmaması gerektiği anlatıldı. Ayrıca Can sünnet olmadan önce uzman desteği alınması önerildi. 

Can deneyimsel oyun terapisi görmeye başladı Üçüncü seanstan sonra kendine daha çok güvenmeye başladı, stresi azaldı, tırnak koparma davranışı yok oldu.

Çocuklarınızla güvenli bağlar kurmanız duasıyla Allah (c.c )’a emanet olunuz.

Danışma tel: 0212 503 79 95- 0 506 401 79 91

Kaynak: Eğitim ve İnsani Bilimler Dergisinden Sn. Melike METE, Sn. Aylin YETİM, Sn. Gülbin GÖKÇAY, Sn. Behiye ALYANAK’ın makalesi.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

mert

aynı sorunu benim kızım ana sınıfına başlayınca yaşadı,kızım bazı harfleri söylemediği için anasınıfında bazı arkadaşları alay etmişler evde dikkat etttim söyleyemediği lve r harflerini üstüne bastırarak söyleyip defalarca tekrar ediyordu,durumu farkedicinde tiyattro repliği gibi bazı kelimmeleri r ve l harfi yerine y harfi ile söyleme oyunu oynadık ,seslerimizi çizgi filim karakteri gibi incelttik kalınlaştık ve bir ay geçmeden kızım bunun bir sorun olmadığını alay etmenin kötü olduğunu anladı ve r ve l harfini tam söyleyemesede bazı kelimelerde heceler yerdeğiştirsede oyun ve taklit yöntemiyle sorunu aştık ,şu anda kızım tırnakkoparmıyor

Dertliyim

Benim kızımda birinci sınıfın yarısından sonra başladı hâlen devam bı ara bıraktı gibi yapıyor yine dvm çok kafama takıyorum stresten hasta oluyrm o derece ne nededysem olmadı biter mi bu kâbus
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23