• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Kıvanç Tığlı Bulut
Kıvanç Tığlı Bulut
TÜM YAZILARI

İlkokulda ders çalışma isteksizliği

27 Kasım 2022
A


Kıvanç Tığlı Bulut İletişim: ,

Çalıştığım danışmanlık merkezine anne ve babasıyla gelen Yağız, üçüncü sınıfta okuyordu. Yağız’ın kendinden iki yaş küçük erkek kardeşi vardı. Yağız, okula başlamadan önce bir sene ana sınıfına gitmişti. Yağız’ın anasınıfına başlaması, tam da kardeşinin doğduğu zamana denk gelmişti. Yağız, anaokulunu ve öğretmenini sevdiği halde aklı hep evde oluyordu. Annesi ve kardeşini düşünüyordu, annesinin kendini, kardeşiyle daha rahat ilgilenmek için anasınıfına gönderdiğini düşünüyordu. Her sabah okula giderken zor kalkıyordu, genelde her gün karnı ağrıyordu, sürekli annesine sorun çıkartıyordu. Anaokulunda öğretmeni hikâye anlatırken veya faaliyet yaptırırken sık sık dalıp gidiyordu. Okulda oyun saatlerinde de daha çok yalnız olarak bir köşede oynuyordu. Sonrasında, Yağız büyüdü ve birinci sınıfa başladı, danışanımın öğretmeni katı bir disipline sahipti ve mükemmeliyetçi biriydi. Yağız’ın sınıfındaki öğrencilerin birçoğu çok çalışkandı ve öğretmen çalışkan öğrencilere daha çok önem veriyordu. Yağız da boyu uzun olduğu için arka sırada oturuyordu. Ancak danışanımda dikkat eksikliği sorunu vardı, bu yüzden dersi anlamakta ve tahtada yazılanları görmekte zorlanıyordu. Bu yüzden ders başarısı da düşmeye başlamıştı. Okuma yazmada diğer öğrencilerden geride kalmıştı. Öğretmeni bir gün, Yağız’a matematikten bir soru sormuştu, danışan heyecanlanıp, kekeleyip, tahtada yazan soruyu çözemeyince, arkadaşları ona gülüp, dalga geçmişlerdi. Yağız, yerin dibine girmişti, çok utanmıştı, kendini başarısız ve zeki olmayan biri olarak görmüştü. O günden sonra ders çalışmak istemedi ve verilen ödevleri yapmamaya başladı. 

Öğretmeni danışanımın annesini görüşmeye çağırdı ve öğrencisini rehber öğretmene yönlendirdi. Rehber öğretmen, Yağız ve anneyle görüşmeler yaptı ve Yağız’da dikkat eksikliği problemi olabileceğinden şüphelendiğini söyledi. Gerçekten de Yağız, ders dinlemekte zorlanıyor, dersi dinlerken çabuk sıkılıyor ve sınavlarda dikkatsizlik yüzünden soruları tam olarak çözemiyordu. Ancak, tablette oyun oynarken saatlerce başından kalkmadan oyun oynayabiliyordu.

Danışanım Yağız, üçüncü sınıfta okurken ders çalışma konusunda isteksizlik, ödevlerini yaparken zorlanma, kapasitesini tam olarak kullanamama, dikkat eksikliği ve kendine güven eksikliği, sınavlarda aşırı kaygılanma, performans kaygısı problemleriyle danışmanlık merkezine anne babasıyla geldi. Önce ebeveynlerden, oğullarının gelişim öyküsünü ve travma geçmişini dinledim. Sonra Yağız ile kısa bir tanışmadan sonra ona, “C.A.T Psikanalitik hikâyeler testi” uyguladım. Bir sonraki seansta anne babaya test sonuçlarını anlattım ve deneyimsel oyun terapisi hakkında bilgi verdim. Bir sonraki seansta Yağız’a “Moxo dikkat testi” uyguladık. Öğretmenine doldurması için, dikkat eksikliği ile ilgili bazı ölçekler verdik. Yağız’da test sonuçlarına göre, hafif düzeyde dikkat eksikliği vardı, zamanlama, hiperaktivite, dürtüsellik puanları yaşıtları seviyesindeydi. Yağız’ın dikkatini geliştirmek için, aileye “Dikkat geliştirme seti” önerildi.

Yağız’la ileriki günlerde, oyun seanslarına başladık, danışanım ilk birkaç seans bana terapist olarak güveninceye kadar normal oyunlar oynadı. Daha sonraki seanslarda kardeş kıskançlığı ve annesinin onu kardeşi doğduktan sonra anasınıfına vermesiyle ilgili, onu rahatsız eden temaları oyuncaklarla canlandırdı. İleriki seanslarda bana da değişik roller vererek birinci sınıfta yaşamış olduğu ve bugün ders çalışma isteksizliğine yol açan travmasını canlandırdı. Ebeveynler ile her seanstan sonra onar dakikalık psikoeğitim seansları yaptık. Yağız, yaklaşık on seans sonra kendine daha çok güvenmeye, sınıfta daha çok söz almaya, daha girişken olmaya ve sınavlarda kaygısını yöneterek daha başarılı olmaya başladı.

Değerli okuyucular; çocuklar, yetişkinler gibi kendilerini ifade edemedikleri ve iletişimde kelimeleri kullanamadıkları için, kendilerini oyuncaklar aracılığıyla oyunlarla ifade ederler. Bu yüzden günlük hayatta kafa karışıklığı yaşadıklarında, duyguları ve düşünceleriyle ilgili yoğun karmaşa yaşadıklarında farklı şekillerde dışarı yansıtırlar. Bu karmaşalar genellikle ebeveynler tarafından “problem yaşayan çocuk” olarak tanımlanır. Ebeveynler ise farkında olmadan bu problemli olarak tanımladıkları durumlarla baş etmeye çalıştıkça bazen istemeden iletişimi ve ilişkiyi güç hale dönüştürebilirler. 

Deneyimsel Oyun Terapisi’yle çocuklar, olumsuz deneyimlerini, travmalarını, başa çıkamadıklarını, yaşadıkları sorunları, ifade edemediklerini, risk alabilecekleri korunaklı bir alanda deneyimleyebilme ve çözümleyebilme becerilerini geliştirirler. Bütün bunları yaparken, kendilerini ifade edebilecekleri, sosyal kuralları ve sınırları öğrenebilecekleri, tüm hatalarıyla, eksiklikleriyle kısaca varlığıyla koşulsuz kabullenildiği ve yargılanmadığı güvenli bir ortamda olurlar. Çocuk Oyun Terapi Odasında, dağarcığındaki hayal kırıklıklarını, başa çıkamadıklarını yeniden canlandırır. Bu konteynırda (güvenli alanda) farklı şekillerde baş etme yollarını öğrenir. Bu da kendisine güvenini arttırır. Kendine özsaygısını kazanan ve kendine güvenen çocuk, problemleriyle baş edebilecek ve sağlıklı çözümler üretebilecektir. Problemleriyle yüzleşemeyen çocuklar problemlerini çözemezler.

Çocuklarımızın kendine yetebilen ve kendine güvenen bireyler olarak yetişmesi duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.

PSİKOTERAPİST KIVANÇ TIĞLI BULUT

DNŞ. TEL: 0212 503 79 95- 

0506 401 79 91

Instagram adresim: @psikologkivancc hesabımdan psikolojiyle ilgili paylaşımlarımı, videolarımı takip edebilirsiniz.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Cengiz

22 yıllık öğretmenim. Anadolu öğretmen lisesinde, eğitim fakültesinde ve atanmak için aldığım sınıf öğretmenliği sertifikasında toplam 3 kez pedagojik formasyon eğitimi aldım üzerine tezli yüksek lisans yaptım. Şu an eğitim sisteminin bir numaralı sorunu bence sonuca yönelik olmamasıdır. Ya da eskilerin tabiriyle okuyup da ne olacak sorusunun cevabıdır. İlkokulda eğitime yönelik coşku 6.sınıftan sonra lgs denilen ve öğrencinin yüzde 90nını atıl hale getiren sınav sistemi ile yok olmaktadır. İl milli eğitimler başarı arttırmak için okullara baskı yaparken, çoğu okul çözümü veli ve öğrenciyi sınava girmemeye ikna etmekte görmektedir çünkü kontenjan bellidir. Zaten tıp ve ilk 10 bine giren öğrenci haricinde üniversiteler kimseye gelecekle ilgili ümit vermezken hatta ülkeyi yönetenlerin dahi diplomanın yeterlilik olmadığını dile getirirken kim niye okusun. Bu arada şanslı azınlık yani babasının işini devam ettirme şansı olanların yanında çok çok daha iyi öğrencilerin işçi olarak çalışması ya da getir götür işi yapmasına tanıklık ettikçe okumanın anlamını ben de sorgulamaktayım. Her ne kadar eğitimde fırsat eşitliği var denilse de ortalama zekaya sahip çocuklar arasında koleje giden, özel ders takviyesi alan çocukların diğerlerine fark attığını görmek de son derece üzücü. An itibariyle milli eğitim geleceği matematikten ibaret görmekte sözel yeteneği ve muazzam yorum gücü olan çocukları da bu yanlış çarkın içinde yok etmektedir. Bir diğer mesele ki bence çok vahim aldığı maaşı yeterli görmeyen birçok öğretmen borsa ve kripto para gibi işlerle ilgilenmekten eğitimi 2. hatta 3. sıraya atmaktadır. Rağbet gören branş öğretmenleri okulda 40, 50 lira için ek derse girmek yerine 10 kat daha fazlasına özel derslere girmeyi tercih etmekte okulla olan ilişiğini minimumuma indirmektedir. Sözün kısası çok daha genel problemler var yazı yazılabilecek. Saygılar.

sadık

HER ŞEYDEN ÖNCE DERS derste ve OKULDA ÖĞRENİLİR VE OKULDA ÖĞRENİLMELİDİR. EVDE DES ÇALIŞILMAZ. ders çocuğun kendi kendine çalışıp yapacağı bir şey olsaydı okullara ve öğretmenlere gerek olmazdı. DERSİ SEVDİRMEK VE İSTEK VE ARZU UYANDIRMAK İSE DOĞRUDAN DOĞRUYA ÖĞRETMENİN GÖREVİ, YETENEĞİ, GÖREVİNE SAYGISI SEVEREK YAPMASI, KENDİNİ YETİŞTİRMİŞ OLMASIYLA DOĞRDAN BAĞLANTILIDIR. medrese siteminde (şimdi batıda böyle bizden çaldı) evde ders çalışma yok. her şey okulda biter. okul dışı çocuğun sosyalleşmesini fiziki gelişimini tamamlaması için kullanmaları gereken özel alandır. ÇOCUKLARI EVDE ÖDEV YAPMAYA DERS ÇALIŞMAYA ZORLAMAK BİR İNSALIK SUÇUDUR, bir işkence, BİR CEZADIR. zaten pedagojik olarak da ödev vermek yasak. onun için "herkes gider mersine, biz gideriz tersine." "her kes aya, biz hala yaya." zaten 1940 dan sonra yapılan gizli anlaşmalarla ve fulbgarght gereği mandayız eğitim sistemimiz tamamen düşmanlarımızın elinde onlarda ülkenin geriye gitmesi için sistemi böyle kurgulamışlar. hiç bir milli manevi değer içermeyen, menfaatperestliğe, bencilliğe, egoistliğe, öğren unuta dayalı, hiç bir işe yaramayan, kuru içi boş, yalan, iftira, düşmanların bilgi ve reklamı birlilerle dolu. HERŞEYDEN ÖNCE SEVDİRMEK GEREKİR. bu bilgileri öğrenmek insana ne kadar cazip çekici hoş sevecen gelebilir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23