Tayyip Erdoğan elini niye öptürdü?
Tayyip Erdoğan elini niye öptürdü?
İDRİS GÜNAYDIN
“Bazı insanlar gülün niçin dikeni olduğundan şikayet ederler. Ben ise dikenlerin gülü olduğuna şükrederim” diyor bir kanaat önderi.
Tayyip Erdoğan’ın hayatının orta gençlik ve yaşlılık yılları gözümüzün önünde geçti, geçiyor. Dünyada Putin, Maduro ve kendisi… Var mı daha kıdemlisi? Yok.
Biz biliyoruz ki Tayyip Erdoğan elini öptürmekten memnun olmaz. Ama “İyilik Ödül” töreninde, kendisinden daha yaşlı birinden, elini öpmeye davranacağını hiç beklemediği için boş bulundu, elini öptürdü. Sonra da onun elini öptü.
Bunu diline dolayıp, onu küçümsemeye çalışanlar var. Hey gidi çapsızlar.
Ben, keşke Fatih Sultan Mehmet devrinde yaşasaydım da onun elini öpen birisi olsaydım. Ben ölsem bile torunlarım bu kadarcık jest ile övünür dururlardı.
Kabul edelim ki; Recep Tayyip Erdoğan bin yılın lideridir ve Fatih’den daha büyüktür. Onun elini öpmek bir şereftir. Buna imkan bulsam, öptürmese de zorla öperim. Onca çapsız eli öpmüşüz de ne olmuş. Bu defa öpmüşken adam gibi adamın elini öperdim.
Kabul edilsin veya edilmesin; küçümsensin veya hakkın teslim edilsin; Recep Tayyip Erdoğan Türk Tarihinin en büyüğüdür.
Bazıları da onun manda yoğurdu yediğinden, kestane balı yediğinden söz ederek onu eleştiriyorlar. İnsanların en alçağı başkasının yediğine göz dikendir.
Mandalar yoğurdu sadece Tayyip Beye mi yaparlar. Giresun’un en ufak ilçelerinden Dereli’de de manda yoğurdu satılıyor. Tayyip Bey mi alıyor bu yoğurdu? Hayır. Kim alıyor? Dereli’nin işçisi, memuru, esnafı…
Dereli gibi küçük bir yerin memuru manda yoğurdu yerken Türkiye’nin bir numarası yediğinde nasıl alçakların diline düşüyor. Bu kadar alçaklık olur mu?
Kestane Balı yiyormuş. Ne mühim şey… Anzer Balı da değil. Kestane Balı... Ben de üretiyordum yakına kadar. Zor mu üretmek. Gittiği market senin gittiğin market. Semt Pazarı gittiğin yer. Senin aldığın patlıcandan o da alıyor. Biberden o da alıyor.
Eğer Jüpiter’den, Satürn’den gelse; dersin; bu ne israf. Yemeğini yapan meleklerden bir aşçı olsa; bu ne israf dersin. İnsandan, senin benim gibi bir adam. Bunu diline dolayıp hakaret etmek ancak şahsiyetsiz ve alçakların ahlakı olabilir.
Mustafa Kemal’in aldığı maaşın sekizde birini alıyor. Biri varlık zamanında cumhurbaşkanı diğeri yokluk zamanında. Biri Türkiye’yi dünyanın dört ülkesinden biri yapmış diğeri sefalet içinde bir ülkede bulunmuş. Biri servetine maaşından başka bir şey ilave etmemiş öbürünün, miras kalmadığı halde sadece yüzlerce dönüm arazisi var. Ne diyeceğiz şimdi. Yine de bu cumhurbaşkanı kötü.
Neden? Çünkü geçmiş iktidarların yapamadıklarının hesabı da bundan soruluyor.
O yapar deniliyor. Niye yapmıyor…
Muhalefette olan ve iktidara en yakın olan CHP hırsızlıkla, yalanlarla, sahtekarlıklarla boğuşuyor. Umut yok.
İzmir İzmir olalı böyle pislik, İstanbul İstanbul olalı böyle çöp görmemişe benziyor. Ama CHP’nin müzmin seçmenine göre çöpte otursunlar, pisliği koklasınlar; yeter ki, onların büst ve heykellerine dokunulmasın. Kuş pislesin, albatros pislesin; lazım değil; onlara bir şey olmasın.
Bana iktidarın yalakası diyenler çıkıyor. Elhamdülillah… Doğrunun yanındayım. Bir kuruş bu yazıdan gelirim yok ama hakikatin müdafiiyim. Partiden de bir kuruşluk menfaatim yok ama Türkiye’nin bu kafayla daha büyüyeceğine inanıyorum.
Çok şükür; vatanımı ve milletimi seviyorum. Tavizsiz, amasız, fakatsız seviyorum. Ancak Müslüman kimliği ile yönetilirse daha büyüyeceğine inananlardanım.
ODTÜ’DE NELER OLUYOR?
ODTÜ, benim de bir zamanlar üç yıl fahri vaizlik yaptığım bir mekan olarak orayla ilgili haberlere kayıtsız kalamıyorum.
Vaktiyle üç mescidi vardı. İkisinde Cuma kılınır birinde de vakit namazı eda edilirdi.. Çok şuurlu ve gayretli bir imamı var. Hem İngilizce hem Türkçe hutbe okuyor. Ramazan Ayında iftarlar veriyor öğrencilere. Aldığım bilgiye göre 1200 öğrenciyi buluyormuş iftara katılan.
Öğrenciler Filistin’e destek mitingi yapıyorlar. Ayrıca kitleler halinde iftara koşuyorlar. Yeni olarak 5 adet mescid açılmış.
Bunları izlerken gözlerim sulandı.
ODTÜ’nün gazete dağıtımını yapan şirketin sahibi beni bir hafta üniversiteden merkeze, Balgat’a götürüyordu. Arabayı bir yerde durdurdu. Dedi ki: “Hocam. İsmail Özdağlar’ın bir grup arkadaşıyla burada okuduğu yıllardı. Ben “Babıalide Bugün” Gazetesini onlar için bir ruloya sarar ve buraya gazete getirirken onların gazetesini buradan aşağıya, ormanın içine atardım. Onlar bu durumu bildikleri için gelir alır ve okurlardı.”
Eeeh! Nereden nereye?
İmam Nizamettin Şahin’in anlattığı ilginç bir olay var. Bir öğrenci bir arkadaşına, “gel bu akşam iftara gidelim mescide” diyor. O öğrenci de “ben oruçlu değilim. Oruç tutayım da öyle gideriz” diye cevap veriyor. Çocuk denileni yapıyor ve oruç tutuyor. İftara geliyor. Hatta annemin çok hoşuna gider diyerek, fotoğraflar çekip annesine gönderiyor.
Bizim insanımızın mayasında bunlar var. Yeter ki üzerinin külü sıyrılsın. Şu laiklik denen melanet bu derece insanımızın ahlakını bozmasa idi daha güzel olacaktı. Ama o da geldiği gibi gidecek bir gün. Vesselam.