• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İbrahim Karataş
İbrahim Karataş
TÜM YAZILARI

Milliyetçiliğin yeniden yükselişi

05 Kasım 2018
A


İbrahim Karataş İletişim: [email protected]

Ulusal kalkışmalar milliyetçiliğin ulus (etnik grup) içinde yayılmasıyla başlar. Milliyetçilikte amaç ulusun yaşadığı mekânları sınırlayan bir alan içinde bir devlet kurmaktır. 1800’lü yılların başında sadece bir düzine devlet varken şu anda 193 ülkenin olması milliyetçiliğin sonucudur. Yakın zamana kadar bağımsızlığını talep eden uluslar sömürgeci ülkelerle savaşarak ya da başka bir ülkenin bir parçası ise daha büyük ulusun kontrol ettiği devlete başkaldırarak özgürlüklerini kazandılar.

Ulusların çoğu bağımsızlığını kazandığı için milliyetçi dalgaların da azalması bekleniyordu (ve nitekim son yıllarda azalmıştı) ama son dönemde tekrar canlanmaya başladı. Başta Trump ve en son Filistin düşmanlığıyla bilinen Brezilya’nın yeni başkanı Bolsonaro olmak üzere birçok milliyetçi şahıs son birkaç yılda iktidara geldi. Milliyetçiliğin arttığı ülkelerde ne bir bağımsızlık savaşı ne de bir dış tehdit var. Mezkûr ülkelerin gelişmiş olması diğer bir çelişki. Irkçı liderler mültecileri bahane ediyorlar ama ulusal güvenliği tehdit edecek kadar mülteci akını da yok. 

Yeni dönem milliyetçiliğin artmasında ters giden bir şey var. Kimlikler başka bir kimlik veya kimlikler varsa ortaya çıkarlar. Türkiye’de Türkçülüğün ya da Kürtçülüğün artması anlaşılabilir durumdur. Çünkü ikisi birbirini karşılıklı olarak üretir. Amerika örneğinde Amerikalılık gibi birçok ırktan meydana gelmiş bir millet içinde milliyetçiliğin artışına rakip millet(ler) sebep olmuyor. Komşu Meksikalılar ya da Kanadalılar da ulusal bir tehdit değiller. Geriye sebep olarak bir tek yabancı göçmenler kalıyor.

Gerek savaştan ve baskılardan kaçan, gerekse de iş bulmak için daha güvenli ve gelişmiş ülkelere göçen insanlar yeni tip milliyetçiliğin ana sebebini oluşturuyorlar. Yabancı düşmanlığı yapılan bu insanların en önemli özelliği hayati tehlike içinde olmalarıdır. Doğduğu ülkede kalması açlıktan ölmesi, hakim güçlerce öldürülmesi veya işkence edilmesi demektir. Geçmişte insanlar özgürlük için milliyetçi olurdu ve milliyetçilik ateşini esaret altındakiler yakardı. Günümüzde ise milliyetçilik sömüren tarafta büyümekte ve ırkçılığa dönüşmektedir. Diğer bir husus, göçmenlerin eski sömürge ülkelerinden gelmeleridir. Onbinlerce insandan oluşan karınca sürüsü misali mülteci, adeta ellerinden alınan kaynaklarını geri almak üzere Batılı ülkelere doğru yol alıyorlar. Şayet sömürgeci ülkeler Asya’yı, Afrika’yı ve Amerika’yı hiç sömürmemiş olsalardı, onları medenileştirme girişiminde bulunmamış olsalardı ve tüm bunlar için güç kullanmamış olsalardı belki de bugünkü göç sorunu ve onun sebep olduğu yabancı düşmanlığı olmayacaktı. 

Özetlersek; milliyetçiliğe iki millet arasındaki çekişme değil, tek bir milletle çok milletli göçmenler arasındaki çekişme neden oluyor. Daha derinlerdeyse milliyetçiliğin maskelediği zengin ile fakirin savaşı var. Varlıklı dünya yoksul dünyaya karşı özünü ve özgürlüğünü korumaktan çok refahını korumaya çalışıyor. Avrupa’ya göç eden Müslüman mülteciler neyse de Amerika’ya ulaşmaya çalışan göçmenlerin çoğu Latin Amerikalı, Hristiyan ve asimile olmaya razılar. Fakat Batı dünyası kendi ırkından olan fakiri bile dışlayabiliyor. 

Derler ki; Allah’ın tüm kullarına verdiği rızkın miktarı bellidir. Fakat insanoğlunun dağıtımı adaletsiz olduğu için kimisi israf ederken kimisi de aç kalır. Onun için denir ki fakirin ihtiyacı olan yiyecek zenginin israf ettiği kadardır. Milliyetçilik adıyla tezahür eden aç-tok çekişmesi Trump gibi güç sarhoşları yüzünden, literatürdeki siyasi, sosyal ve ekonomik sistemlerin yeniden tanımlanacağı ve pratiğe konulacağı bir zaman çizgisinin üzerinde yürüyoruz. Geçmişte Marksizm’in çare olmadığı görüldü. Acaba İslami bir düzen olur mu? İslam’ın emrettiği zekât, israftan kaçınma ve fakiri doyurma gibi kavramlar kurumsallaşırsa insanlığın yaralarına çare olacağı muhakkaktır. Bu konuda çalışmalar yapmanın vakti gelmiştir. Müslüman akademisyenler sonu milliyetçilikle biten sosyal adaletsizliği çözmek için alternatif iktisat teorileri geliştirmeli. Böyle bir çalışmayı bile önce Batılılar yapmasın. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23