• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İbrahim Karataş
İbrahim Karataş
TÜM YAZILARI

Gazetecinin maktulü, tecavüzcüsü ve hadımı

22 Ekim 2018
A


İbrahim Karataş İletişim: [email protected]

Papaz Brunson Trump’ın omuzuna kolunu dayayıp önündeki kağıttan dua okuduğunda, duanın içeriğinin dünyevi olduğunu pek az kişi fark etti. Amerika’yı iyi bilenler onların cenneti bu dünyada yaşamak istediklerini ve ahireti önemsemediklerini, dolayısıyla duada onlar için bir anormallik olmadığını söylüyorlar. Brunson’ın manevi duası genel olarak Batı zihniyetinin maddi dünyasının kodlarını veriyor. Ne kadar tehlikeli bir ruh halinden bahsettiğimizi anlamak için Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katline bakın. 

Kaşıkçı’nın ölümü teyit edilmesine rağmen Trump yönetimi hâlâ Suudilerin paralarını kaybetmeden nasıl tepki vereceklerini düşünüyorlar. Aslında öldürülen başka bir Suudi gazeteci olsaydı cılız bir kınamayla vaziyeti kurtarabilirlerdi. Ancak öldürülen kişi Washington Post’ta yazıyordu. Medya sahip çıkınca Trump köşeye sıkıştı. Şimdi 110 milyar dolarlık silah satışı iptal edilmeden mevzudan nasıl kurtulabileceklerini hesap ediyorlar. 

Demek ki bir gazetecinin ölümü, eğer Amerikalı değilse Amerikalılar için bir şey ifade etmiyor. Avrupalılar için de durum aynı olmalı ki onlardan da pek ses çıkmıyor. Bakmayın öyle Suudi Arabistan’da düzenlenen iş forumlarına katılmamalarına. Bir ay sonra her şey unutulunca Arabistan’ın yolunu tutarlar yine. Suudilere sessiz kalmak kendilerinin bileceği iş. Ancak mevzu Türkiye olunca birden özgür basından ve  özgür düşünceden bahsetmeleri bizleri çıldırtıyor. 

Can Dündar gibi bir hainden tutun birçok FETÖ’cü ve PKK yanlısı sözde gazeteci Avrupa’da huzur içinde yaşıyor. Kaçamayıp hapsi boylayanlar içinse Türkiye aleyhinde her türlü kara propagandalar yapılıyor. Oysa suçlu bulunan gazetecilerin bir kısmı bomba taşıdığı, bir kısmı darbenin içinde olması, bir kısmı da devletin gizli belgelerini yayınladığı için tutuklandı. Mevzubahis kişiler suç işlediler ve cezalarını çekiyorlar. Ama Kaşıkçı’ya susan Amerikalı ve Avrupalılar ısrarla gazetecilikten hapis yattıklarını söylüyorlar. 

Oysa Kaşıkçı olayında görüldüğü gibi gazetecilik çok da umurlarında değil. Türkiye’deki hapisteki gazeteciler anti-Batıcı olsalardı yine umurlarında olmazdı. Hem zannedilmesin ki sadece Suudiler gazeteci öldürüyorlar. Udo Ulfkotte isminde bir Alman gazeteci vardı. Şimdi yok. Ulfkotte gazete editörlüğü yaparken CIA’nın kendisine gelip Libya ile ilgili yalan yanlış haberler yaptırdığını itiraf etmişti. Ayrıca tüm Alman medyasının istihbaratın kontrolünde olduğunu söylemişti. Daha sonra bir de kitap yazdı. Sonra faili meçhul bir şekilde öldürüldü. 

Kaşıkçı ile Ulfkotte arasındaki tek fark öldürenlerin öldürmede kat ettikleri gelişmişlikti. Birisi bedevi bir metotla konsolosluğun içinde ve hiç kimseden gizlenmeden öldürülürken, diğeri kimseye hissettirilmeden normal bir ölüm süsü vererek öldürüldü. Almanya ile Suudi Arabistan arasındaki gelişmişlik farkı kendini cinayette de belli etmişti. Suudiler vahşetlerine kılıf bulamadılar ama Almanlar buldular. Hatta daha da ileri gidip profesyonelliğin verdiği özgüvenle Türkiye’deki gazetecilerin haklarını savunmaya çalıştılar. 

Türkiye ki devletin gazeteciye değil gazetecinin devlete meydan okuduğu bir ülke. Şu anda hapiste ya da kaçak olan gazetecilerin darbe öncesi söylediklerine bakın. Hesap soracağını söyleyenler, Menderes’in akıbetini hatırlatanlar, Erdoğan’ın yurtdışına kaçacağını söyleyenler, hapis yolunu gösterenler vs. vs… Ne söyledilerse aynısının başlarına gelmesi bir yana, şimdilerde ağlayıp gazeteci oldukları için cezalandırıldıklarını söylüyorlar. 

Öte yandan; Batıdaki basın özgürlüğü devleti karşısına almayı içermez. Devlet adamını eleştirirler ama devleti sahiplenirler. Gizli belge yayınlayamazlar. Yayınlarlarsa ölmemek için Rusya’ya kaçarlar (bkz. Edward Snowden). Ya da gazetelere baskın düzenlenir (bkz. The Guardian). Türkiye’de ise bazı gazeteciler yakın zamana kadar gerek devlete gerekse de belli kesimlere yolunu kaybetmiş muamelesi yaptı.  Son dönemde zihnen tecavüzcü bu grup tasfiye olunca basın özgürlüğünden dem vurdular. Eleştirel ve muhalif gazeteciliğe eyvallah ama gazetecilik maskeli terörizm ve ideolojik propaganda yapanların fikri özgürlük bağlamında hadım edilmesinde beis yoktur. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23