• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Tarım ve hayvancılık bir istiklal meselesidir (1)

05 Mayıs 2022
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Aklıselim sahibi insanlarımızın sıkça belirttiği gibi tarım ve hayvancılık, bağımsızlığının ve istikbalimizin baki kalabilmesi için olmazsa olmaz şartlarımızdandır.

Bu hakikatin anlaşılması için önce millet ve devlet bütünlüğümüzün istiklaline inanmakla birlikte, yaşaması için mücadele etmek gerekir.

Biz tarım toplumuyuz. Elbet sanayi toplumu da olmalıyız. Sanayide ve teknolojide, ileri ülkeleri geçmeliyiz ama tarımı ve hayvancılığı asla ihmal edemeyiz.

Şimdi tarım konusunda geçmişe kısa bir yolculuk yapalım. Sonra söyleyeceklerimiz var onları da yarına paylaşalım.

Geniş coğrafyamızdan bugüne kalan 780 bin metrekarelik vatan toprağımızda tarım ilk insanla başlar. Mezopotamya tarımla tanışan ilk topraklardır.

M.Ö önce ve sonrasında Anadolu, her çeşit tarımın yapıldığı nice uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır.

Coğrafyamızdaki iklim çeşitliliği sebebiyle tarım ürünlerindeki zenginlik, başka ülkelerin topraklarında bulunmaz ve yetişmez denilmektedir.

Mesela Asurlular, Hititler, Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar, tarım ve hayvancılıkta zirveye ulaşmışlardır. Tarım ürünlerinde devrin ticaret yolları bizim coğrafyamıza göre düzenlenmiş ve Anadolu ticaret merkezi haline gelmiştir.

Toprağın dilini anlayan toplumlar, tarım ve hayvancılık konusunda kimseye muhtaç olmadan yaşamışlardır. Bu coğrafyada bir dönem kendi kendimize yettiğimiz gibi dünyaya da tarım ve hayvancılık ürünleri ihraç edilmiştir.

Ekonomimizi sanayi ve teknoloji sahasında geliştirirken, mutlaka tarım ve hayvancılığa dair de geliştirmek mecburiyetindeyiz. Hem de hiç vakit kaybetmeden.

Acaba nüfusumuzun kaçta kaçı; buğdayı, arpayı, çavdarı, yulafı, mercimeği, fiği, nohudu bilir. Hiç tarlada görmüş ve dokunmuş mudur?

Bunlar beslenmemizde önemli ürünlerdir. Daha sebze ve meyveleri saymayalım. Kimin aklına nasıl bir meyve-sebze geliyorsa, hepsinin topraklarımızda alası yetişebilir.

Atalarımız Osmanlı, bir coğrafyayı vatan edinirken, üç nimete çok dikkat etmiş ve mutlaka yetişmesini sağlamışlardır.

“İncir, Zeytin ve Üzüm”! Geniş Osmanlı coğrafyasının neresine gidersek gidelim. Beslenmede vazgeçilmeyen üçünü mutlaka buluruz.

Bunların ardından; buğday, pirinç, pamuk yetiştiriciliğine önem verilmiş, hayvancılıkta ise keçi, koyun, sığır ve at yetiştiriciliğinden hiç vazgeçilmemiştir.

Hayvancılığın başta gelen ürünlerinden birisi elbet dokumacılık ve dericilik olmuştur!

Örneğin, yakın tarihe kadar Malatya’da kumaş dokuyan 12 bin tezgâhın bulunduğu belirtilir. Ülkemizde üretilen ipeklerin, Avrupa’da “Seta Turchia” olarak tanındığını da ilave edelim.

Selçuklu ve Osmanlı’nın son zamanlarına kadar Anadolu, halıcılığın ikinci vatanı olarak bilinmektedir. Pek çok Anadolu şehrinde dokuma ve boya sanayileri kurulmuştur.

Mesela Ankara tiftik keçisinin yünleri, 13. yüzyılda İngiltere ve Fransa’ya ihraç edilmekteymiş. Bugün İngiliz kumaşları denilen kumaşlar, İngilizlerin buradan götürerek yetiştirdiği bizim keçilerden üretilen kumaşlardır.

Ezcümle:

Sözü, kime ait olduğunu bilmediğim yabancı uzmanın tespitiyle bitirelim:

“Romalılar iç çamaşırı nedir bilmezken, Türkler yün gömlek giyiyordu”.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kemiyet mi keyfiyet mi?

Türkiye’de çok sayıda hayvan var, ama her hayvan işe yaramıyor

099

teknoloji ön plana cikinca tarim ve hayvanciliga rabet azaldi. ve arz ve talep dengesi bozuldu ihtirasli komisyoncu fırsatçı ve stokcular sayesin dede pahalılık artarak piyasanın tadını kaçırdılar.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23