• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Devlet, tekke ve aile terbiyesi

03 Ekim 2024
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

 

Devlet, tekke ve aile terbiyesi, Osmanlı’yı “Cihan Devleti” yapmıştır. Ne vakit zayıflamaya ve kaybolmaya başlamışsa, Mukadder olan sona gelinmiş ve yaşanmıştır.

Devlet, tekke ve aile terbiyesi almış kimseler, ister devlette ister özel hayatlarında, nerede nasıl ve ne tür işle meşgul olursa olsunlar, hesap gününe inanarak çalışır ve yaşarlar. 

Böyle hareket edenler, milletin bir parçası olduklarını, milletin içinden çıktıklarını, unutmazlar. Unuturlarsa devlet, tekke ve aile terbiyesinden yoksunlar demektir.

Muhalefetin irisi ve biti ile bunların beslemesi olan medya ve sosyal medya avaralarıyla birlikte, iktidar içerisinde de Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın icraatlarına, hükümetin faaliyetlerine çelme takmaya kalkan; devlet, tekke ve aile terbiyesinden nasiplenmemiş; hırs, tamah ve açgözlüler eksik değildir. 

Bu güruh içerisinde Cumhurbaşkanımıza ve hükümete en çok zarar toplayanlar ise maalesef TBMM’den hükümete ve bürokrasiye kadar değişik makamlarda bulunabilirler.

Peki, böyle kimseler her partide yok mudur? Olmaz mı, mebzul miktarda mevcuttur lakin siyasetin kötü bir alışkanlığı olan hiçbir makam-mevki sahibi, otoritesini paylaşmak istemez ve dolayısıyla yerini kaybetmemek için pek çok şeyi görmezden gelebilir.

Devlet, tekke (bugüne tekabül eden vakıf, dernek v.s gibi oluşumlar) ve aile terbiyesi, insanı imar eden ana hususların başında gelir.

Bu terbiyeden yoksun olanlar, menfaatleri süresince herkesin yanında bulunup, işleri bitince kıblelerini değiştiriverir.

Son aylarda yine “Beyefendi böyle istiyor” diye başlayan icraatlar çoğalmış. Gönül ister ki, böylelerinin tespit edilerek gereğinin yapılmasıdır.

Ne Ak Partinin kuruluş felsefesiyle ne 20 yıllık iktidarın faaliyetleriyle ne de Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın değer yargılarıyla örtüşmeyen kişi yahut kişilere karşı bürokraside dikkat zafiyeti görülmeye başlamış.

Kolay ve zahmetsiz elde edilen konfor, imtiyaz, para, şan, şöhret gibi kıble değiştirici imkânlar kolay reddedilebilecek şeyler değildir.

Böyle kimseler hiçbir imkândan feragat edemezler. Feragat edenlerden de hoşlanmazlar. Mümkün mertebe etraflarından böylelerinin temizlenmesi için yine her türlü sözlü ve yazılı baskıları kurar ve kurdururlar.

Konfor, imtiyaz ve para, bunlara bağlı olarak çeşitli menfaatler, temel itibariyle kişide “Ben olduğum için böyle. Ben olmazsam bunlar olamazdı” gibi psikolojik travmanın neticesi olan kişiyi ahlaken çöküşe götürür.

Ezcümle:

Hakiki manada hesap gününe inananlar; kimin dürüst, kimin çıkarcı ve bilmem ne izmci olduğunu ve nasıl nereden nemalandıklarını bilirler. Bunlara müsaade edilmemelidir.

İnsanlık tarihine Habil ve Kabil zaviyesinden baktığımızda Âdemoğlunun nefes alıp verdiği her yerde iki tür insan vardır.

Kemal (İnsan-ı Kamil) ve Zeval (Zulüm) insanı. İnsan-ı kâmil Hak ile halk arasında bir köprü vazifesi görür.

 Kâmil insanın sözleri ve işleri doğru, ahlakı güzeldir. Böyle insanlar kıble değiştirmezler.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Casus yatağı

Ne tekkesi be abiciğim, Osmanlı'nın son döneminde tekkelerin, zaviyelerin, tarikatların içi; asker kaçkını İngiliz casusları ile kaynıyordu. Gerçi şimdiki durum o günkün den pek de farklı değil ama.

Yeniyepyeni

Heryerde herkurumda iktidara yakışır mahir bilinen insanlar gorev dışı kaldı. Sonuç; hata üstüne hata... Artık telafisi yok.... Muhalefet cenahının iktidara gelmemesi için yeni yepyeni bir parti lazım.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23