Elin oğlu “Uçan Tank” yaparsa halimiz nice olacak?
HASAN ABİ’NİN VEFATINA İTHAFEN...
Vakit/16.04.2002 tarihli yazısı
Kendimden şüphelenmeye başladım... Ya “yaşlanmaya” başladım, ya da “kemik erimesi” gibi, bende de “zekâ erimesi” başladı!..
Öyle olmasa, “keriz” yerine koyup da, hep aynı plâğı çalmazlar!..
Baksanıza, o “kırık plâk” hep dönüyor:
“İsrail’e 170 tankımızı modernize ettireceğiz!.. Gerisini, biz kendimiz yapacağız!”
İyi de, olayın bu yönüne zaten itiraz yok ki!..
İtiraz, “Niye İsrail’e?” konusunda!..
Bir de;
“Niye kendimiz değil?”
O ZAMAN N’OLACAK?
Dediğim gibi;
Ya, biz iyice “keriz”leştik, ya da iyice aptallaştık ki, “söyleneni” bir türlü kavrayamıyoruz!..
Veya onlar anlamak istemiyor!..
Söylenen şu:
“Bizim tankların, yürürken ateş etme kabiliyeti yok!.. Bu yüzden de, 33 yıllık bu tanklarımızın 170’ini İsrail’e modernize ettireceğiz!.. Geri kalan 2830 tankı da kendimiz modernize edeceğiz!”
Tamam, anladık da;
Bir 33 yıl sonra elin oğlu, meselâ, “denizde yüzen” veya “havada uçan tank” yaparsa, biz o zaman ne yapacağız?..
O zaman da;
“Bizim tanklar yürürken ateş ediyor, ama denizde yüzüp, havada uçamıyor!” deyip, yeniden başkalarına mı modernize ettireceğiz bu tankları?..
Yani;
Bir 33 yıl daha, elimiz böğrümüzde oturup bekleyecek miyiz?..
Yoksa;
Bu “çelik yığınları”na “kanat” takıp, denizde yüzüp, havada hızla uçmasını ve aynı zamanda da ateş etmesini mi sağlayacağız?..
İşte benim sorum bu!..
Ve tabiî, cevabını da bekliyorum.
MODERNİZE İSRAİL’DEN AMA MOTOR ALMANYA’DAN!
Cevaplanması gereken bir soru daha var:
Malûm, İsrail’le yapılan pazarlık, “300 milyon dolar”la başladı, sonra “700 milyon dolar”a kadar çıktı!..
Anlaşmanın “detay”larını bilmediğimiz için, “aradaki fahiş fark”ın nereden kaynaklandığı konusunda bir fikrimiz yok!..
Ne var ki;
Bildiğimiz bir şey var ve “soru”muz da, bununla ilgili!..
Efendim;
Bilebildiğimiz kadarıyla, ihaleyi alan İsrail’in “IMI firması”, modernize edeceği Türk tanklarının “motor”larını Almanya’dan alacaktı!..
Yani;
Türk tankına “Alman motoru” takılacak ve bu iş için de “700 milyon dolar” verilecekti İsrail’e!..
Ancaaak...
Almanya; İsrail’in Filistin’de giriştiği “soykırım”dan sonra, “geçici” de olsa, İsrail’le olan “askerî satış sözleşmeleri”ni askıya aldı!..
Yani;
Bize vereceği Leopar tanklarını “Güneydoğu’da kullanmama” şartı getiren Almanya, şimdi benzeri bir şartı da İsrail’e getiriyor!..
Diyor ki;
“İnsan hakları ihlâllerini devam ettirdiğin sürece, sana askerî satış yapmam!”
Tabiî, bu biraz daha “diplomatik lisan”la ifade ediliyor, ama netice değişmiyor;
“İsrail’e askerî satışlar askıda!”
Hâl böyle iken; Türkiye ne yapacaktır şimdi, İsrail’in IMI firması ne yapacaktır?..
İsrail, “Almanya engeli”ni aşamazsa, ne olacak bu tank yenileme işi?..
Ya da;
Aynı Almanya, bu defa “IMI firması üzerinden” şart dayatmaya kalkarsa, yani “Alman motorlu bu tanklar Güneydoğu’da veya filanca yerde kullanılamaz!” derse?..
İşte o zaman ne yapacak Türkiye?..
Yandı gülüm, keten helva!..
AZMİ ATEŞ’İN SORULARI
Benim aklıma geliveren “soru”lar şimdilik bunlar...
Ama, İstanbul Milletvekili sayın Dr. Azmi Ateş’in dağarcığında epey soru var.
Ve 9 Nisan günü, tüm bu soruları Başbakan Ecevit’e yöneltmiş...
Bana gönderdiği faksa, “Yazılarınızın da katkısıyla hazırlamış olduğum soru önergemi takdim ediyorum” demiş sayın Ateş...
O halde, sıralayalım soruları ve cevap bekleyelim Bay Ecevit’ten:
lÖncelikle; hakkında kamuoyunda bu denli şaibe ve söylentileri olan “Tank Modernizasyonu Anlaşması” metninin -Savunma Sanayii Müsteşarı muhtevasıyla ilgili olarak, kısmi izahlarda bulunmasına rağmen- bana bir nüshasını verebilir misiniz?
lBu anlaşmada İsrail’in batık durumdaki devlet şirketi olan IMI (Israel Military Industries) firması İsrail’in Filistin’deki saldırı ve kuşatmalarını yoğunlaştırarak, insanlık dramının müsebbibi olduğu bir ortamda -üstelik de ihaleye çıkmadan-neden tercih edilmiştir? Niçin ihale yapılmamıştır?
lTank modernizasyonunun İsrail’e verilmesinin gerekçelerinden birisi olarak sayın Ertuğrul Özkök’ün de söylediği gibi, “Bu tür silah projelerini Amerika, Almanya veya başka bir ülkeye verdiğiniz zaman bir sürü politik engel ortaya çıkıyor. Bu silahı Güneydoğu’da, Kıbrıs’ta kullanamazsınız gibi şartlar öne sürülüyor. Bazen kongreler engel çıkarıyor” ifadeleri gösterilebilir mi?
lSayın Umur Talu’nun da gazetedeki köşesinde sormuş olduğu sayısız sorularından birisi olan, “ABD şirketi General Dynamics’in aynı fiyatla yeni tank verme önerisi” -üstelik de hazır prototipleri olmasına rağmen- neden kaale alınmamıştır?..
Ayrıca, General Dynamics, “Bizimki daha iyi bir ürün, bizim M60 modernizasyon paketimiz Türkiye Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın tüm taleplerine karşılık veriyor. Yerli imalat ve iş gücü, bir ulusal tasarım bürosunun kurulması gibi” diye açıklama yapmasına ve ABD yönetiminden Türkiye’ye yeni M1 “main battle”, yani savaş tankları verme iznini geçirmesi bilinmesine rağmen, niçin “beklemeyi de gerektiren” İsrail’in tank modernizasyonu tercih edilmiştir?
lİsrail’e tarihinin en büyük dış projesini kazandırmış olan 170 adet M60A1 tankının modernizasyon anlaşmasının IMI ile yapılmış olmasının gerekçelerinden birisi olarak da, rakamlar defalarca değiştirilerek, 688 milyon dolara mal olacağı ifade edilen bu projenin 350 milyon dolarlık kısmını Türkiye’nin -bilahare İsrail’in vazgeçtiği ve bundan dolayı İsrail Savunma Bakanlığı ve IMI’nın tank ihalesinin bu yüzden kaybedilebileceğini duyurmasına rağmen- Manavgat Suyu ile karşılayacak olması gösterilebilir mi? Buna rağmen, bu iş neden İsrail’e verildi?..
lEkonomik krizin patlamasının ardından Türkiye, yeni tank ve yerli üretim projelerini askıya alırken, tank modernizasyonu projesini neden ihaleye bile çıkarmadan alelacele olarak İsrail’e vermiştir.
BU İSTİFALAR NİYE?
l Kamuoyunun tepkisi üzerine yardımcınız sayın Mesut Yılmaz, “Keşke askıya alsaydık” diyor. Buna karşılık, hükümet sözcüsü sayın Yılmaz Karakoyunlu da yaptığı açıklamada; “Bakanlar Kurulu’nda ihalenin bürokratlar tarafından hazırlandığı ve imzalandığı ifade edilmiştir” diye söylemektedir. Sayın Başbakan, şimdi size sormak istiyorum. Ortada Türkiye’nin güvenliğini, dış politikasını, hazinesini ve geleceğini çok yakından ilgilendiren, yaklaşık 700 milyon dolarlık bir anlaşma bu ifadelerle geçiştirilebilir mi?
lModernizasyon Dairesi Başkanı sayın Sadık Yamaç niçin görevinden alınmıştır? Sayın Yamaç, bu anlaşmaya neden karşı çıkmıştır? Sayın Yamaç’ın endişeleri niçin kaale alınmamıştır?
lSayın Sadık Yamaç’ın yerine getirilen sayın Sezai Öztürk de anlaşmanın hemen öncesinde neden istifa etmiştir?
lTürkiye’nin 170 adet M60A1 tankının modernizasyonu için -Kara Kuvvetleri’nin yedek parça için istediği 30 milyon dolarla birlikte- bu işi 5 yılda tamamlayacak olan İsrail’in IMI firmasına toplam 688 milyon dolar ödeneceği doğru mudur?
Sayın Umur Talu’nun ifade ettiği gibi, bu rakam -hangi kriterlere göre- önce tank başına 2.5 milyon dolar olarak konuşulurken, daha sonra 170 tank için nasıl 1 milyar dolara ulaşıyordu?..
Sonra, nasıl 688 milyon dolar oldu? Neler oldu da tank başına 4 milyon doları buldu?
lSayın Umur Talu, Türkiye’nin “tank modernizasyonu anlaşması” yaptığı İsrail’in devlet şirketi olan IMI ile ilgili olarak tespitlerinde şöyle demektedir:
“Son yıllarda zarar eden, kapatılması, özelleştirilmesi, parçalanması, işçi çıkarması hep gündemde olan, İsrail hazinesinin 100 milyon dolar daha enjekte edip etmemesi tartışılan IMI (Israel Military Industries)nin İsrail devletine yük olmasını artık Türkiye önlüyor. Ankara; bu yolla, şu anda namlularını Arafat’a çevirmiş olan, Ortadoğu’daki kan gölüne tank sıkan İsrail devletini finanse ediyor.
Üstelik, İsrail’in bu proje karşılığında neredeyse söz verdiği 350 milyon dolarlık su ithalatından vazgeçmesine rağmen,
Yerli yan sanayiinin dışlanmasına rağmen!”
Sayın Başbakan, bu ifadelerin ışığı altında size sormak istiyorum. Bu anlaşmayı yapmaya sizi zorlayan sebepler nelerdir?
lSayın Başbakan; Ankara Milletvekili sayın Zeki Çelik, “IMI firmasıyla ilgili olarak, gerekli araştırmayı yaptınız mı?” sorusuna sizin adınıza 28 Aralık 2001 tarihinde cevap veren Milli Savunma Bakanı sayın Sabahattin Çakmakoğlu, “Evet, yeterince araştırma yapılmıştır? Yani endişe edilecek bir durum yoktur” demektedir.
Oysa, sayın Umur Talu, IMI ile ilgili olarak yapmış olduğu tespitinde;
“...Kasım 2001’de Savunma Bakanlığı Ekonomi Danışmanı David Vaish, IMI’nın bu haliyle yaşamasının mânâsız olduğunu, kısa vadede birçok tesisinin kapatılmasını, alt şirketlerden Aşhot Ashkelon’un hemen özelleştirilmesi, ileride IMI’nın tamamen satılmasını, Uzi gibi silahlar üreten ünitesinden de hemen kurtulmayı öneriyor. İşte Türkiye bu noktada can simidi atıveriyor” demektedir.
Bu durumunu bile bile mi bu anlaşmayı IMI ile yaptınız?
IMI VE HAGANA!
lIMI’nın temeli, daha İsrail devleti resmen kurulmadan, 1931-1933 yılları arasında Yahudi Savunması Yeraltı Örgütü “Hagana” tarafından “yeraltında” atılıyor. IMI, sadece İsrail ordusunun silah ve teçhizat gövdesini oluşturmakla kalmıyor, 1998’den beri bünyesi içinde bir Güvenlik ve Anti-Terör Eğitimi Akademisi var.
Karşı-terör, suçla mücadele, keskin nişancılık, kent savaşı, istihbarat ve karşı-istihbarat eğitimi veren akademinin başında, gizli servis Shin Bet’in eski yöneticilerinden Yigal Levi bulunuyor. Ve İsrail hükümeti kadar, yabancı devletlere, hatta özel şirketlere de hizmet veriyor.
Sayın Başbakan, IMI ile bu anlaşmayı yapmadan önce bu firmanın, yukarıda faaliyet alanını özetlediğimiz işlerle uğraştığını biliyor muydunuz?..
lSayın Başbakan, İsrail Başbakanı Ariel Şaron, 1982 yılında Milli Savunma Bakanı iken, Sabra ve Şatilla kamplarında binlerce mülteciyi -çoluk çocuk, bebe, ihtiyar, kadın ve kız demeden- acımasızca katlettiği için İsrail hükümeti tarafından bile görevinden uzaklaştırılmıştı. O günden beri de Şaron “barış süreci” düşmanı, Arap katili ve Beyrut Kasabı gibi sıfatlarla anılmaktadır.
Ayrıca, Şaron, Filistinlileri katlettiği için halen Belçika’da insan hakları suçlusu olarak yargılanmaktadır.
DSP grup toplantısında yapmış olduğunuz konuşmada, İsrail’in bu son saldırılarını bir soykırım olarak ifade ettiniz. Sayın Başbakan, şimdi size sormak istiyorum. Bugün böyle bir insanın başbakanı olduğu İsrail devletiyle yapmış olduğunuz tank modernizasyonu anlaşmasıyla, çok yakın dostunuz olduğunu her fırsatta ifade ettiğiniz Arafat’a sahip çıkar görünürken, diğer taraftan da Filistinlilere karşı insanlık suçunu işlemede kullandığı silahları üreten IMI’yı besleyerek, Arafat’ın kuşatma altında kalmasına çok büyük bir destek vermiş olmuyor musunuz?
lSayın Başbakan, “Tank anlaşması iptal edilemez. İmzalandı. Konu geride kalmıştır” demenize rağmen, kamu vicdanını sızlatan, insanımızı derinden yaralayıp, üzüntüye gark eden bu anlaşmayı yeniden gözden geçirerek iptal etmeyi düşünmüyor musunuz?
............
Sayın Dr. Azmi Ateş’in soruları böyle... Bakalım, “Ecevit’in cevapları” ne olacak?..
Tabiî;
O cevap verinceye kadar, modernize edilecek tankların da modası geçmezse!..
Bekliyoruz efendim..
7 Kasım 2003 - Vakit Aydın ikiyüzlülüğü
Zaman zaman şöyle bir “eleştiri” yöneltiliyor bize: “Ucu dindarlara dokunduğunda insan haklarından söz ediyorsunuz ama, solcuların maruz kaldığı muameleleri görmezden geliyorsunuz!”
El isnaf!..
Böyle diyenler; ya bu gazeteyi okumuyor, ya da “görme özürlü”dür!.. Bizde, onların yaptığı gibi “çifte standart” yok!..
Evet; “din”, “dindar”lar ve “başörtüsü” konusunda duyarlıyız... Ama sorarım bu beyzadelere; bir “yazarımız” ve “bu gazete” hakkında tam 312 general tarafından “624 milyarlık tazminat dâvâsı” açıldı... Acaba, bu “özgürlük ve insan hakları şampiyonları” niye suskundur?..
Bakıyorum da, “Üniforma” görünce, anında “deforme” oluveriyorlar!.. Derim ki, Vakit’i eleştirmeyi bırakın da, “kendi ikiyüzlülüğünüze” bakın!..