• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Ne günlere kaldık

27 Kasım 2024
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Ne günlere kaldık

AYHAN DEMİR

Hep beraber görüyor ve yaşıyoruz. Artık imkânlar arttı, ulaşım hızlandı. Mesela, gençliğimizde sosyal medya yoktu. Şimdi, hayatımızın tam merkezinde, sosyal medya var. İstesek de istemesek de var. 

Kabul ediyorum. Faydaları elbette var. 

Fakat siz de kabul etmelisiniz ki sosyal medya, ahlak terazimizin hassas ayarıyla oynadı, oynuyor. 

Sosyal medyanın günlük hayatımıza girmesiyle beraber, işler ve ilişkiler başka türlü yürümeye başladı. 

Yalanın, hırsın ve fitnenin yıkıcılığı karşısında insanoğlu çok zayıftır. Mutlaka hasar alır. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla, insanlığın yıpranma payı da arttı.

Birbirimizi çok kolay incittiğimiz, kelimeleri kesici alet gibi kullandığımız, sözümüzü büyüklerden bile sakınmadığımız günlere geldik. “Eşyayı dahi incitme” diyen medeniyetin mensupları, birbirlerini incitme yarışı içindeler. Sürekli değişen tavırlar, çift dilli olmalar. Pozisyon almalar. Açık aramalar, anlatmaya koyulmalar. 

Sosyal medya diliyle konuşacak olursak, ‘kapak yapma’ uğraşı.

İnsanları tanımak istiyorsan, onlarla yolculuk veya ticaret yap. Bize böyle öğretilmişti. Bu kadim nasihate bir madde daha eklemenin zamanı geldi: Sosyal medya.

Sosyal medya, insanları tanımamızı kolaylaştırmış görünüyor. Hem ‘tanıdıklarımızı’ tekrar tanıyor, hem yeni arkadaşlar ediniyoruz.

Sosyal medya, insanın nefsini yani aslında kim olduğunu gün yüzüne çıkarıyor. Gerçek hayatta İyi bildiğimiz, emin olduğumuz insanlar, orada, başka biri olarak karşımıza çıkıveriyor. 

Mütevazı kişiliğiyle tanıdığımız bir insan, sosyal medyada, kibir kulesinden sesleniyor. Eşi benzeri görülmemiş bir vefasızlık örneği sergileyen kimse, orada, vefa konulu cümleler kuruyor. Ahlak diyenden ahlaksızlık, merhamet diyenden merhametsizlik görüyoruz. Çok acı.

Sosyal medyanın en önemli tarafı, haberleşmeyi özgür ve özgün hale getirmesidir. Bir diğeri ise insanlar arasındaki mesafeleri ortadan kaldırmasıdır. Bu, dünya için iyi bir haber. Kötü olan: Bıçak, hekimde şifaya, katilde cinayet âletine dönüşür.

Müstear ismin yıkıcılığı diye bir şey var. İşte bu ‘imkân’, sosyal medya sayesinde daha kullanışlı bir hale geldi. Müstear ismin arkasına sığınan insanlar, sosyal medyada, yorucu ve yaralayıcı işlere imza atıyorlar. 

Sosyal medya, ne yazık ki, kötü niyetli kimselere fırsat veriyor. Kötülük yapmak, dünya tarihi boyunca, herhalde hiç bu kadar kolay olmamıştı. 

Malum, pusu kurmak bile ciddi bir emek isterken; sosyal medya üzerinden insanları karalamak, gönülleri yormak, sadece saniyeler alıyor. Tanıdıkları veya hiç tanımadıkları insanlara fenalıkta bulunuyorlar.

Sayısız insan da ilgisi ve bilgisinin bulunmadığı, muhtevasına hâkim olmadığı konularla ilgili kesin ve keskin hükümler veriyor, rencide edici sözler ediyor.

Bu biçimsiz durum, maalesef, sosyal medya üzerinden hızla yayılıyor. İşte böyle bir ortamda boy atan sınırsız ve bedelsiz incitme özgürlüğü. Hakkaniyetsizlik, acımasızlık ve arsızlıktan doğan bir korkusuzluk. 

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir kimse, başka bir kimseyi mahcup etmek üzerine plan yapıyorsa, adım atıyorsa, onun şahsiyetinden şüphe edebiliriz. Etmeliyiz.

İşin en garip tarafı, adıyla yazamayanların, adıyla yazanları samimiyet testinden geçirmeye kalkışmasıdır. Adil mi? Değil. Hakkaniyetli mi? Hayır. 

Suçlu aramak. Bir kıymetin, kıymetsiz hale getirilmesi için çalışmak. Sosyal medyanın bu yönde kullanılması, ancak ve ancak, insanlar arasındaki kin ve nefret duygusunu artırır. Başka da bir şeye yaramaz.

Son günlerde, sosyal medyada buna benzer durumlar sıkça yaşanıyor. Sosyal medyada kısa bir gezinti yapmak, durumun vahametini öğrenmek açısından yeterlidir.

Müstear isim ve sahte profil resmine sahip kişiler, sütre gerisinden saldırıyor. Eşini ve çocuklarını yatırıp, gecenin bir vakti acı sözler içeren paylaşımlar yapıyor. Bulunamayacağını düşünüyor. Yanlıyor.

Klavye arkasından aslan kesilenler, yakalanıp, hesap verme vakitleri geldiğinde süt dökmüş kediye dönüyor. O güne kadar düşünmedikleri eşleri ve çocukları akıllarına geliyor. Ailesinin hatırına özür diliyor, affedilmek için yalvarıyor.

Yasal uyarı: Devletimizin adaletine güveniyor, hesap gününe inanıyoruz. Sosyal medyada yaptıklarımız ve yazdıklarımız, hesap gününden muaf değildir. Kanundan kaçabiliriz ama Allah’ın adaletinden asla kaçamayız. 

Bu dünya bir kere varsa, öbür dünya milyon kere var. Hesap gününde mahcup olmak var.

Yanlışın en büyüğü, doğru insana yapılandır. Bu, Allah’ın da gücüne gider. Doğru insana yanlış yapanların neredeyse tamamı, tutunamamış ve silinip gitmişlerdir.

Yazımızı bir soruyla bitirelim: Hesap gününde mahcup olmamak ve geride bıraktığımız dünyada hayırla anılmak. Bunlar bize yetmez mi?

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Bu yazdıklarınızdan şikayetçi olmayan varmıdır? Herkesin şikayet ettiği konular. Hepsi doğru şeyler. Bu çağın hastalığı internet ve sosyal medya. Yediden yetmişe tüm gün tiktok, facebook, instagram veya twitterda dolaşıyorlar.

Haklısın

Güzel söylemişin hemşehrim ne günlere kaldık. Vesselam.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23