• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

İkinci Boraltan faciası: Yücelciler…

05 Mart 2025
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

İkinci Boraltan faciası: Yücelciler…

AYHAN DEMİR

Tarih, bize her şeyi söyler. Milletleri yeniden ve gerçekten tanıtır. Buradan yola çıkarak: Balkanları, özellikle son asrını, iyi bilmemiz icap ediyor. Balkanları iyice okumadan, günümüz Avrupa’sını çözemeyiz, onları anlayamayız.

Batı dünyasının, Balkanlarla ilgili, bir planı vardı. Bu plan, maalesef, başarıyla tamamlandı. Batı sınırımıza, bir Ortodoks duvarı örüldü. Neticesinde, Balkan Müslümanlarıyla, irtibatımız koptu veya zayıfladı.Onlarca yıl, Balkanlar’daki Müslümanlardan habersiz yaşadık. Orada neler oluyor, bilemedik. 

1990’lı yıllardan itibaren birçok şeyi yeniden hatırladık. Hafızamız geri geldi. Balkanlar’daki ecdat yadigârı emanetleri hatırladık. Gündemimizden uzak tutulmuş, unutturulmuş şehitliklerimizi hatırladık. 

Sözü yormayalım. Yücel Teşkilatı şehitlerimizin hikâyesine gelelim. Onların, şehadetle noktalanan, hikâyesi de oldukça dokunaklıdır.

Osmanlının Balkanlar’dan çekilmeye mecbur bırakılmasından sonra Boşnaklar, Genç Müslümanlar ve Arnavutlar, komiteci Balist çatısı altında toplandılar. Prizren’deki Türkler ise Genç Türkler teşkilatı etrafında bir araya geldiler. Makedonya’daki Türklerin çatı örgütü ise Yücel Teşkilatı idi. 

Üsküp ve Köprülü başta olmak üzere, birçok şehirde mensubu bulunan bu teşkilatın ana gayesi: Milli ve manevi değerlere sahip çıkmak, Türk kimlik ve benliğini korumak ve Türklerin yönetiminde söz sahibi olmasını sağlamaktı.

Eski Yugoslavya’da, Stalin destekli Tito’cular ile İngilizlerin omuz verdiği kraliyet taraftarı Mihaylovistler arasındaki mücadele neticelendiğinde, tek kaybedenin Müslümanlar ve özellikle Türkler olacağı aşikârdı. Üstelik İkinci Dünya Savaşı’nın ayak sesleri de her geçen gün daha şiddetli işitiliyordu.

Bu şartlar altında yapılabilecek tek şey, olan biteni anavatana aktarıp, acil yardım talep etmek idi. Yücelciler, Muhammed Cevahirci, Münir Ekrem Şahin, Salih Müftiç ve Muyaçiç’i Ankara’ya gönderdiler. Fakat dönemin Başvekili (Başbakanı) İsmet İnönü’nün ağır hakaretler içeren cevabıyla, şaşkın, kırgın ve elleri boş bir şekilde geri döndüler.

Yücel Teşkilatı üyelerinden Mehmet Ardıcı, İsmet İnönü’nün sözlerini şöyle aktarıyor: “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye’nin başını ağrıtmayın.” (Yücelciler 1947, Sayfa 16)

Yücelciler, tek başlarına bırakılmalarına rağmen, 1937 yılında Şuayb Aziz İshak önderliğinde çıktıkları bu yolda yürümekte kararlıydılar. 1941 yılında, bir teşkilat kurdular. Kur’an-ı Kerim, bayrak ve silah üzerine yemin edilerek üye olunan bu teşkilata, 1945 yılında Yücel adını verdiler.

Bu teşkilatın merkez komitesinde Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Şerafettin Ferit Süleyman, Refik Şerif Mehmet, Fettah Salih Süleymanpaşiç, Kemal Rasim İlyas ve Abdülkerim Ethem İbrahim yer aldı.

Yücelciler, genel olarak, eğitim seviyesi yüksek, ahlâk ve fazilet sahibi insanlardı. Kurs, piknik ve kır gezisi adı altında bir araya gelerek, Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Namık Kemal ve Yahya Kemal Beyatlı’nın eserlerini okuyorlardı. 23 Aralık 1944’te Birlik isimli bir gazete bile çıkarmaya başladılar.

Yücelcilerin Makedonya’daki 300 bin Türk’ün büyük çoğunluğunca kabul görmesi, Tito rejimini harekete geçirdi. Yücelciler çok sıkı bir takibe alındılar. Hiçbir açık bulunamayınca, teşkilattan çıkarılan, Hüsnü Kemal ve Enver Tuzcu’nun mesnetsiz suçlamalarıyla tutuklandılar.          

Yücelciler, üç grup halinde tutuklama, soruşturma ve infaza tabi tutuldular. 19 Eylül 1947 tarihinde başlayan birinci dalgada 17 kişi tutuklandı. Yüzlerinde yumruk atılmamış yer kalmayıncaya kadar işkence edildiler. Önceden hazırlanmış tutanaklarını imzalamaya zorlandılar. Avukat tutmalarına bile müsaade edilmedi. Mahkemenin tayin ettiği avukatlar da, tutuklanma korkusundan, savunma yapmadılar. 

20-25 Ocak 1948 tarihleri arasındaki göstermelik yargılama neticesinde; Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Adem Ali Adem, tüm medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmesi suretiyle, idama mahkûm edildiler. Diğer 13 kişi ise toplam 195 sene hapis cezasına çarptırıldılar.     

Mayıs 1948’deki ikinci dalgada tutuklanan 29 kişi de toplam 100 sene hapis cezasına çarptırıldılar. Üçüncü dalgada tutuklanan 18 kişi, nispeten daha ‘şanslı’ idi. Birkaç aylık sürgün ile kurtuldular.

İdamlarına karar verilen Yücelciler, 27 Şubat 1948 günü İdrisova Hapishanesi’nden bilinmeyen bir yere götürüldüler. Kurşuna dizilerek idam edilen bu dört Müslüman Türk, kahramanca şahadet şerbetini içtiler. 

Sözde yargılamalar ve idamlar, sadece Trakya Postası isimli bir yerel gazetenin 9 Mart 1948 tarihli nüshasında yer aldı: “Bu haksızlıkları unutmayacağız. Üsküp’te oynanan kanlı dramdan medeniyet utansın!” (Yücel Teşkilatı, Sayfa 49)

Bugün dahi mezar yerleri bilinmeyen Yücel şehitlerimiz, rahmetli Şuayb Aziz İshak’ın ifadesiyle, gözlerini kırpmadan “milletinin kurbanı” oldular. Şehitlerimizden Nazmi Ömer’in ifadesiyle, tüm ailelerini (Türkiye’yi kastederek) “milyonlarca erkek ve kız kardeşine emanet ederek” idama gittiler.

Onlar bu vatan için yaşadılar, bu millet için şehit oldular. Kanlarını ve canlarını bu vatan için feda ettiler. Şimdi, sırası bizdedir. Bize (Türkiye’ye) düşen, Yücel şehitlerinin mezar yerlerini tespit edip, itibarlarının iade edilmesini sağlamaktır.

Rabb’im şehadetlerini kabul etsin, inşallah. Âmin.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Vatandaş

Balkan müslümanlari dediğin kişiler buzdolablarina domuz etini sokmuşlar kız alıp kız vermeye baslamislar.sonrada Bosna savaşı söyleyenlerin yalancisiyim ..dedikodu oldu kusura bakma affet ALLAHIM

yıldırım bahadır

işte CHP nin işte İnönünün gerçek yüzü...teşekkürler Sn. Yazar
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23