• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Hüzünlü Kasım

13 Kasım 2024
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Genel kanaatin aksine: Kayıplar, kazançlardan daha öğreticidir. Hüzünlerin birleştirici gücü yüksektir. Acılar, husumeti erteler. Ölümler, insanları bir araya getirir, toplumsal kaynaşmayı sağlar. Bu sebeple, Kasım ayının bizde (Türk milletinde) ayrı bir önemi vardır.

Evet, yüzlerce kazâ (ilçe) ve onlarca sancak (vilayet) kaybettiğimiz, büyük bozgun: Balkan Savaşı. Telafisi imkânsız kayıplar, yıkımlar ve acılar. Yüreğimizi dağlayan Rumeli türküleri ve tüyler ürpertici kıyım hikâyeleri. 

Ardından, Bulgar ordusunun Çatalca önlerine gelişi: 11 Kasım 1912. Ve Çatalca Savunması esnasında şehit olan Alaiye Redif Taburu’nın acıklı hikâyesi: 17-18 Kasım 1912.

Bu uzun girişten sonra, Çatalca Savunma Hattı’nın hikâyesi ile devam edelim. 

Yıl 1878. 

Terkos ve Büyükçekmece gölleri arasındaki yüksek alanlara, Alman istihkâmcı Von Bluhm tarafından, Çatalca Hattı tasarlanıyor. Dünyanın en iyi savunma sistemlerinden biri inşa ediliyor. Tren ve araç yolları, cephanelikler, telgraf ve telefon odaları, topçu tabyaları ile sürekli geliştiriliyor. Rus taarruzuna karşı, sadece 35 kilometre mesafedeki, İstanbul’u savunmak için.

Yıl 1912.

3 Kasım’da asırlardır İslâm yurdu olan Drama ve Vardar Yenicesi, birçok köyü ve kazasıyla birlikte, elimizden çıkıyor. Bitmedi. 4 Kasım, Pirlepe, 5 Kasım, Preveze ve 6 Kasım, Kavala. 9 Kasım’da tek bir kurşun atmadan, Selânik şehri, Yunanlılara teslim ediliyor.

Çözülme sürüyor, kayıplarımız artarak devam ediyor: Manastır 18 Kasım, Ohri, Gümülcine ve Dedeağaç 21 Kasım, Tiran 28 Kasım. 1 Aralık’ta Elbasan da düşüyor. Yanya ve İşkodra, biraz daha yaşıyor. 6 Mart ve 20 Nisan 1913.

Gelelim diğer tarafa.

Birinci Balkan Harbi’nde, Bulgar ordusu şaşılacak bir hızla, Çatalca önlerine gelir. İstanbul ile arada sadece bu savunma hattı vardır. Bu hattın geçilmesi halinde, milletimiz, büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktır. 

Hal böyle olunca, Çatalca Hattı, adeta, Balkan Harbi’nin Çanakkalesi haline gelir. Çamurlu yollarda yalınayak yürüyen köylüler, perişan haldeki askerler. Son bir gayretle, düşmanı saf dışı etmek için verilen mücadele. Şiddetli çarpışmalar, göğüs göğse bir muharebe.

Alaiye Redif Taburu, takviye olarak Dağyenice mevkiine, İleri Tabya’ya gönderilir. Alaiye, adından anlaşılacağı gibi, Alanya demektir. Redif ise yedek asker. Yani belli bir yaşın üstünde olanlar. Birçoğu askerliği unutmuş, çoluk çocuğa karışmış kimseler.

Taburun toplam mevcudu 157 kişidir. Uzun yoldan gelmiş, yeterli eğitim almamışlar. Gece olunca, birçoğu, hiçbir savunma düzeni almadan siperde uyuyakalır. 17 Kasım’daki taarruzda başarısız olan Bulgar birlikleri, ertesi gün yeniden harekete geçerler. Sabaha karşı, mevzilerimize, bir baskın düzenlerler. Yüzlerce askerimiz, süngüyle şehit edilir. Alaiye Redif Taburu’nu oluşturan dört bölükten üçü de bunlar arasındadır. Hava soğuk ve yağışlıdır. Üzerine bir de yorgunluk, açlık ve uyku. Siperlerden çıkmaya bile fırsat bulamazlar.

Savunma hattı, 500 metre kadar yarılır. 87’nci Alay’ın sorumluluk sahasında olan, İleri Tabya ele geçirilir. Burası, Bulgarların savaş boyunca ulaştığı en uç noktadır. Savaşın kaderini değiştirebilecek bu gelişmeyi, ilk etapta, her iki taraf da fark edemez. Sabah olunca, Üçüncü Kolordu Komutanı Mahmut Muhtar Paşa, kurmaylarıyla birlikte, savunma hattını teftişe çıkar. İleri Tabya önünde, mevzilerden, kendilerine ateş açılır. Paşa ve kurmay heyetinin yarısı yaralanır. At sırtında olduklarından, kıl payı esaretten kurtulurlar. Savunma hattının yarıldığı, bu esnada anlaşılır. 

Şehitlerimizin intikamını almak için karşı saldırı yapılır. Yoğun topçu ateşi ve karşı taarruzla, İleri Tabya geri alınır. İntikam alınır ama saldırıyı gerçekleştiren askerlerimizin büyük bölümü de şehadet şerbeti içer. Ağır yaralanan Mahmut Muhtar Paşa da savaş dışı kalır. Alaiye Şehitliği, işte tam bu mevkide kurulur. Şehitlikte sadece Alaiye Redif Taburu neferleri yatmıyor. 17-18 Kasım muharebeleri esnasında şehit olan, 664 askerimiz burada bulunuyor. 

Şehitlerimizden bir tanesinin ismini verelim: Trabzon Gönüllüleri Reisi İzmirli Arap Hafız. Hem reis, hem İzmirli, hem de Arap... Galiba bizi (Türk milletini) en iyi bu komutanın ismi anlatıyor.

Bir şey daha: Çatalca savunması sırasında yaralanan askerlerimiz, tedavi için İstanbul’daki hastanelere gönderilmiştir. Tedavi esnasında vefat edenler, Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir. Bütün şehitlerimizin ruhlarına el-Fatiha.

Çatalca Hattı’nın hikâyesi, burada bitmiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkacağı anlaşılınca, bu sefer Alman istilasına karşı, aynı bölgede yeni bir hat inşa ediliyor. Beton koruganlar ve demir engeller. Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’tan dolayı, bu hat, “Çakmak Hattı” olarak anılıyor. O günlerden kalan koruganlar ve makineli tüfek yuvaları, İkinci Dünya Savaşı’nın ülkemize yansımalarına bir örnektir. 

Artık toparlayalım.

İstanbul’u düşman işgalinden kurtaran, iki büyük savunma vardır: Çatalca ve Çanakkale. Tek başına bu bile, Çatalca Savunması’nın neye karşılık geldiğini anlamak, ona sahip çıkmak için yeterlidir. Çatalca’nın Dağyenice köyündeki Alaiye Şehitliği ise Balkan Harbi’nden bize kalan, en ağır emanetlerdendir. Emanete en güzel şekilde sahip çıkalım. O günleri, bu vatanı bize bırakan, şehitlerimizi unutmayalım.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Allah-u Teala, vatan uğruna can veren kan veren ama bir karış toprak vermeyen tüm şehit ve gazilerimizden razı olsun.

tespit

gerçekten şehitlerimizi unutuyoruz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23