• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Allah’ını seven defansa gelsin!

24 Aralık 2025
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Allah’ını seven defansa gelsin!

AYHAN DEMİR

İslâm dini ‘ahlâk’ üzerine kuruludur. Hem Yüce Allah (c.c), hem O’nun Son Elçisi (s.a.v), “güzel ahlâkı” sever. Ahlâk, insanın yaratılış gayesini ilgilendiren her şeydir. Kısaca, İslâm’dır. Müslümanlar, işte bu yüzden “önce ahlâk ve maneviyat” der, demek zorundadır.

Günümüze baktığımızda, Müslüman Türk milletinin hızla ahlâk kavramından uzaklaştığını görüyoruz. Daha doğru bir ifadeyle, milletimizi ahlâk kavramından uzaklaştırmak için her türlü oyun oynanıyor, numara çekiliyor. 


Hep beraber görüyor, yaşıyoruz: Ahlâksızlığın vanasını sonuna kadar açtılar. Müslüman Türk milleti, her geçen gün bizi biz yapan değerlerinden uzaklaşıyor. 

Ortaya çıkan tablo, hiç de iç açıcı değil: Parası için anne-babasını öldüren gençler, parmak kadar çocuklara kötü şey yapanlar, yetim hakkı yiyenler, devleti soyanlar, bir yere gelmek için orasını burasını açanlar, evli olduğu halde bir başkasıyla herkesin gözü önünde zina edenler.

Bitmedi.


Ahlâk dışı bir sistem kurmuşlar. Sadece oteller değil, özellikle lüks semtlerdeki siteler ve rezidanslar fuhuş yuvasına dönmüş. Aynı cinsten insanların kendi aralarında yaptıkları evlilikler her geçen gün artıyor. 


Adi suçlar süratle artıyor, üçüncü sayfalar mide bulandıran haberlerle doluyor, insanlığımızdan utandıran olaylar oluyor, rezillik prim yapıyor.

İnsanlar, birbirlerine güvenmedikleri için, her yeri güvenlik cihazlarıyla, kameralarla donatıyorlar. Oysa ülkemizin birçok yerinde, kapı kilitlemenin ne olduğu bile bilinmezdi. 

Güven duygusu, insanların arasından hızla çekiliyor. Birbirimizle dertleşemiyoruz. İnsanlar, içlerini dökecek bir dostları olmadıkları için, psikologlara dünya kadar para veriyorlar. 


Dahası var.

Gençlik, ne yazık ki sigara, uyuşturucu ve alkolün pençesine düşmüş. Türkiye’de sigaraya başlama yaşı on altı, uyuşturucuya başlama yaşı yirmi iki. Ancak esas riskli grup on beşten başlıyor. Ben söylemiyorum: Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin hazırladığı “Yeşilay Türkiye Tütün Raporu 2025” ve Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nin açıkladığı “Narkolog Raporu 2025” böyle söylüyor.


Sokaklarda, herkesin gözü önünde uyuşturucu kullanılıyor. Henüz liseye gidenlerin elinden alkol şişesi düşmüyor. İstanbul Kültür Üniversitesi’nin TÜBİTAK destekli araştırmasına göre lise öğrencilerinin yüzde 32’si alkol kullanıyor.

Üniversitelerimizde aynı cinsten insanların kendi aralarında ilişkiye girmesini destekleyen kulüpler kuruluyor. Bu zihniyete mensup olanlar veya onları destekleyenler; aile hayatını güçlendirmeye yönelik tüm girişimleri engellemeye çalışıyorlar.

Türkiye’de bilgi aileler üzerinden akar. Devlete itaat, millete itaat ve inandığınız değerlere itaat. Hayır, kuzu gibi olmak değil. Hele, yanlış olduğunu bildiğiniz şeyleri sorgusuz sualsiz kabul etmek veya yerine getirmek hiç değil. Başka bir şey... Bu bilgileri ailemizden alırız. Sanırım, tam da bu yüzden, doğrudan aileyi hedef alıyorlar.

Öyle bir noktaya gelindi ki, bunlar, artık sıradan vakalar haline geldi. Artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor. Adeta insani reflekslerimizi kaybettik. Toplum olarak, düşmanlarımızın istediği noktaya doğru sürükleniyoruz. Bizi ayakta tutan sütunları kendi ellerimizle parçalıyoruz. Bir anlamda, bindiğimiz dalı kesiyor ya da kesilmesine müsaade ediyoruz.



Böyle devam ederse, bu topraklarda yaşayan Hititler ya da Frigyalılar nereye gitmişse, Türk milleti de oraya gidecektir. Yani yok olmaya…

Böyle bir şeyin mümkün olmadığını düşünenler varsa, onlar için, söyleyecek bir şeyim yok. Onları ikna etmeye uğraşmayacağım.

Bu ülkeyi düşünenler için, ahlâk ve maneviyat diyenler için, Büyük Türkiye’yi arzu edenler için, tehlike çanları çalıyor. Allah muhafaza, çürüme bu hızla devam ederse, beş on yıl sonra, hayata döndürecek insan bulamayabiliriz.

Bütün bu üzücü konular, şu partinin veya bu siyasinin meselesi değildir. Partiler ve siyasiler üstüdür. Bizim, hepimizin meselemizdir. 


Onun için, ‘Allah’ diyen; vatanını, milletini ve hesap gününü düşünen herkese büyük bir görev düşüyor. Önce, insanların neyi kaybettiğini hatırlaması gerekir. Yapılacak şey, kalplere Allah’tan korkma ve kuldan utanma duygusu kazandırmaktır.

Bir insanın kalbinden Allah korkusunu ve davranışlarından insanlık görgüsünü ve sevgisini alırsanız; geriye et yığınından başka bir şey kalmaz. Atalarımız “Kork, Allah’tan korkmayandan” sözünü boşuna söylememiş. Korkmak, bırakıp kaçmak veya teslim olmak değildir bizim için. Dirayetli olmak, tedbir almaktır. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23