• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Dil üzerine..

26 Ekim 2020
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Erken Cumhuriyet yıllarında, “Dilde Türkçeleşmeye” gidilmiş. Türkçemizi, zamanın değişen ve gelişen şartlarına uygun bir hale yola koymaya....

Erken Cumhuriyet, bilindiği gibi tek partili yıllardır. Atatürk ve İnönü’nün fiilen hükümran oldukları zaman dilimidir. Hüseyin Öztürk bu hareketi “Dil inkılabı” diye ifade ediyor. İnkılabın getirdiği kelimeleri kullanarak ilk konuşan kişi de, İsmet İnönü imiş.. 

İsmet paşa, modern bir kalıba dökülen yeni Türkçe ile şöyle bir konuşma yapmış: 

“Önlü efendiler! Türkçemizin söz kitabı bizim için çok yüzlükten beri sezdiğimiz bir eksiktir. En nihayet bu eksik de tamamlanmak için cumhuriyet yaşayışına kavuşmağı bilmiştir, beklemiştir. Acı ile anmalıyız ki, şimdiye kadar dilimiz sınırları açık bir yurt kalmıştır”.

Bu yurdun içine girmek suçsuz bir dalış idi. Daha fena ve acıklı olan, vatan çocuklarının bu dalışı kendilerinin arayım özlemesidir.” 

Yukarıdakilere ilaveten bu konuşmanın tamamında “yuca, değimli, diyelemek, tutam, durgulamak, durgulu erim, gidek, yarlama, dikimli, dikim, keser, hayışlı ve varlamak’ gibi bilmediğimiz pek çok acaip kelime varmış..

Hüseyin Öztürk’ün demesi böyle..

Bu kelimeler icat mı, yoksa bulunmuş mu? Bilmiyoruz. İcat ise, akıl ve zekâ işi olmalı ki, bunları bulup getirmek için emek sarfedenlerin tebrik ve takdir edilmeleri gerekir. 

Her halde tarihin derin gömütlüklerinden(!) bulunup çıkarılmış olmalı. Ola ki, eski Türk boylarıyla bir bağlantısı da bulunabilir..

Her neyse…

Toplumun Vehbi Koç yakasını hiç sevmezdim. Gerçi verimli çalışmalarından ötürü devletin ve milletin kendilerine müteşekkir olduğunu ve olması gerektiğini söyleyenler vardır ve olabilir de. Amma, benim beğenim Adanalı idi, Sakıp Ağa. Lakin, şimdi bitti, yok artık o.. 

Ne zaman ki, CarrefourSa ile Fransızlarla birlikte perakende pazarına daldılar, bakkalı manavı silip süpürdüler. İmparator ile birlikte Sakıp Ağadan da sıtkım sıyrıldı..

Merak ediyor ve hasretle de bekliyorum. BİM TV. Ne zaman kurulup da faaliyete geçecek!.

Günün biride Sakıp Ağanın İstanbul’daki büyük bakkaliye merkezlerinden birine gitmiştim. Ne göreyim dersiniz?

AVM’nin içinde bir dükkan ve dükkanın tabelasında da, koskocaman bir ibare:

TOBACCO SHOP…

Meğer müskiratçı imiş…

Devir, takke külah serbestliğinin yaşandığı çok partili demokrasi devri. Minarelerimizde ezanlar, kendi diliyle okunuyor. Camiler açık, umreden dönenler çuval çuval oyuncak getiriyorlar.. Hacı malzemesi! (ne demekse)satan dükkânlarda takke ve tesbihlerin yanında Zemzem de bulunuyor. İsteyen çarşafla geziyor, kalça yapısına güvenen şortunu çıkarmıyor!..  

Ölür müsün, öldürür mü?..

Günümüze gelelim.

Sırt ve göbek dekoltesi, bu yılın TRENDY imiş..

Arkandan sırtını beline kadar açacaksın, omuzlarından birisi de, çaprazlama derinlikli çıplak kalacak. Kıçında bir pantolon, hem daracık hem incecik, beli de düşük olacak. Sırtında bir tek iç giyimsiz dış giyim, onun da eteği, göbeği açıkta bırakacak şekilde üst tarafında toplanmış..

Göbek açık, kıç kıvrak ortalıkta dolaşacaksın. Elinde de bir telefon kulağa irtibatlı..

Günümüzün TRENDY, işte böylesine demokrat!

TREND nedir, necedir, hangi dinden ve nereden gelmiştir?..

Burası, ana dilinde modernleştime savaşı vermiş Türkiye. Yakışık alır mı?..

Bilmiyorum da, Atatürk ve İnönü’lerin, inkılaplarından birisi olmadığı kesin..

Bilebileceğim tek husus, bu TRENDİN, zaman itibarıyla, varlığımızın yüzkarası olması..

Dil tahribatıyla ilgili bir cümlecikle örnek verelim istiyoruz. TRENDİN mahrecini gösteren kaynak, Vitamin Çılgınlığı başlıklı ABD’den uzun bir makale, kitap..

1930 ve 40’lı yıllara gelindiğinde, medya, insanların başına gelebilecek felaketlerle ilgili uyarılarda bulunuyordu. Bu korkuların başlangıcı “Beslenmeyle ilgili daha yeni bilgiler” olarak anılan TRENDİN yükselişine kadar uzanır.

Devlet Başkanları Tayyip Erdoğan geçen gün “kendi suçun değil, memleketimizin, dil yaresi hükmündeki, her köşemizi kaplamış, her mevzuu kirletmiş, yemiş, yutmuş ve batırmış olan batağın temizlenmesine güç yetiştiremediğini acı acı itiraf ediyordu. 

O kadar ki, göz bebeği müteahhitlerin YARATTIKLARI(!) ya da eserleri diyebileceğimiz beton mahalleleri, gâvur isimleriyle kirletmelerine sesini çıkarmadı, bir ihtimal çıkaramadı. Dilimizi bozanlar ise, hepten yamyam !.. 

ASKIDA EKMEK:

Osmanlı toplumu Müslüman olduğundan, insanların “birbirlerine hava atmama ibadeti” coğrafyamızda pek yaygınmış. Bebeklerin doğumundan ölümüne garantilerini devlet ile halk birlikte üstlenirmiş. Yavaş yavaş bu ibadet de, çeşitli sebeplerle unutulunca, bu garanti, ekmekten çok daha evvel askıya alınmış..

Bakmış ki Devlet Bahçeli, günümüzde bu unutkanlık utanç verici bir renge bürünüyor, “ekmeği askıya alalım” kampanyasını ateşlemiş.

Tam zamanında ve yerinde bir kampanya amma, uygulaması haylice yanlış..

Askıya el uzatmaya mahkûm biçare, elini kaldırıp da uzandığında, sergileyeceği figür ve hareketleriyle askıya el uzatan pozisyonuna girer ve kimliğini açığa çıkarır. Bu da fakirimin çevresinde utancına yol açar..

Siyasette amaç, ekmeği tezgahta satmak.. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

basının dili:

dil üzerinde fazla söze ve kelime morfolojisi ve flolojisine gerek yok! biz her şeyi bunlarla ifade edebiliyoruz: şok, şok, şok; flaş, flaş, flaş

dilo lolo loji:

Dilimizi en iyi kullananlar: "ağğnadın mı, biliyoğu, ağnadın senonu, süper" diyenler. kutlarız kendilerini
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23