• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Alparslan Aydar
Alparslan Aydar
TÜM YAZILARI

YUNAN MEZÂLİMİ-4

05 Haziran 2019
A


Alparslan Aydar İletişim:

Patrikhâne ve Yerli Rumların İhânetleri - Pontus Mes'elesi

“Pontus Cemiyeti Yunanistan'ın Anadolu'yu işgal edememesi ihtimali üzerine kurulmuştu. Karadeniz sahillerinde vücûde getirilecek olan güyâ müstakil ikinci bir Rum Hükümeti ileride Yunanistan ile birleşmek suretiyle 'Büyük Yunanistan' veya 'Büyük Bizans'ın gerçekleşmesini sağlamaya çalışacaktı. Bu yüzden Pontus hareketinin başlaması Yunanistan'ın Birinci Cihan Harbi nihâyetindeki askeri ve siyasi hadiselerle Anadolu'yu işgale kalkışmasına tekaddüm eden yıllardan daha eskidir.

Şöyle ki: Merzifon'da bir 'Amerikan Koleji' vardı. Pontus'un temeli bu kolejde atılmıştır. 1904 senesinde burada Rumlar tarafından ‘Rum Kültür Sevenler ve Pontos’ ve ‘Musiki Klüpleri’ kurulmuştu. Esasında bunların hepsi aynı gâye için çalışıyorlardı.

1908'de Pontus hareketinin Samsun'da 'Müdâfaa-i Meşrua' ve ‘Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti' kurulmak suretiyle sahası genişletilmişti. Bundan başka Batum'dan İnebolu'ya kadar bütün Karadeniz sahilinde birçok şubeleriyle Pontus Cemiyeti'ni kuran ve teşkilâtlandıran doğrudan doğruya Fener Rum Patrikhânesinin Yunanistan emrindeki papazları idi. Ne gariptir ki; Türk Milleti'nin maddî ve manevî varlığına karşı bütün hıyanetleri dâima papazlar idâre etmişlerdir. Hatta ölünceye kadar sırtından papaz cübbesini çıkarmayan Makarios, Kıbrıs Rum eşkiyâsının ön safında bulunarak bu an'anevi usûl ve siyâseti devam ettirmemiş midir?” S.270

Ekalliyetlerin Hususiyetleri

“Pontus sûikasdı Türkiye'deki ekâlliyetlerin karakterlerini göstermek bakımından çok câlib-i dikkat bir misâldir. Dünyada hiçbir millet hâkimiyeti altındaki ekâlliyetlere bizim kadar müsamahakâr davranmamıştır. Buna rağmen Türkiye'deki ekâlliyetler memleketimizi maddeten ve manen içerden kemirmekle kalmamış; memleket dışında da çeşitli fesat ocakları teşkil ederek bir an hiyânetten geri durmamışlardır. Türklerin hududsuz bir müsamahaya nâil kıldıkları din ve kültür müesseselerini bu müsamahâdan istifâde etmek suretiyle birer ihtilâl karargâhı hâline koymuş, din için giydikleri katranî libâsların mâsumiyetini suikast ve cinâyetleri için zırh olarak kullanmışlardır.” S.273

Rumlarla Ermenilerin mutasavver (tasarlanmış) devletleri için menfaatlerinin çatışması bilhassa İngiliz ve Amerikalıların çalışmasıyle ortadan kaldırılmıştır. İngiltere ve Amerika'da hem Rumların ve hem de Ermenilerin iyi yetişmiş zengin ve nüfuzlu ırkdaşları vardı. Bunlar iki tarafın emellerinin de tahakkuk etmesi için evvel emirde Türkiye'nin mahv-u perişan edilmesi icâbettiğini, bu neticenin elde edilebilmesi için de anlaşmaları gerektiğini telkin ettiler. İşte bu çalışmalar sonunda iki taraf da Türkleri arkadan vurmak için yekvücud bir hâle geldiler. Gerek Avrupa diplomasisi nezdindeki ajanları ve gerekse Anadolu’daki eşkiya ve komitecileri çoktan hak ettikleri Türk sillesi ininceye kadar birlikte hareket ettiller.” S.295

Cinayetler

"Pontus Rumları sâdece siyâsi faaliyetler emellerini tahakkuk ettirmekten ibâret bir çalışma göstermemişlerdir. Bir taraftan Batum, Tiflis, Trabzon, Samsun, İstanbul, Atina, Paris ve Londra gibi merkezler arasında kesif bir siyâsi faaliyete girişmekle beraber Karadeniz, sahillerinde silâhlı çeteler teşkil eylemek ve yerli halka karşı çeşitli katliam, tedhiş, yağma ve ırza tecâvüz plânları kurarak hârekete geçmişlerdir. Ancak bu çetelerin harekete geçip mâsum müslümanları hunharca öldürmelerinden sonra mukâbil harekete geçilmiştir. Karadeniz bölgesinde ileride bir plebisit yaptırarak Rum halkı ekseriyet çıkartıp bu bölgenin kurulacak Pontus Devletine verilmesini temin etmek ve ancak onda bir kadar bir ekâlliyet hâlinde bulundukları bu bölgede kendilerini ekseriyat kılmak için müslüman ahâliye karşı korkunç bir imhâ hareketine girişmişlerdi. Daha önce de bir başka tedbir olmak üzere 'Rum Muhâcirin Cemiyeti' vasıtasiyle Rusya'dan ve diğer birçok yerlerden muhâcir Rumlar getirterek buradaki Rum nüfusunu arttırmaya çalışıyorlardı.

Hergün Trabzon'a gelen vapurlarla bu muhâcirlerle birlikte gizli olarak silâh cephâne sevkederek bu havalinin bütün kiliseleri depo hâline getirilmişti. Bir defasında Samsun'da ticarî emtia diye boşaltılan sandıkların vinçten düşüp açılmasıyle içlerinin tüfek ve mermi dolu olduğu hayretle görülmüştü.

Türkiye Birinci Cihan Harbinde umumî seferberlik ilân edince, Rumlar bu emre itâat etmeyerek her tarafta çeteler teşkil ettiler. Asırlarca nimetlerinden istifâde ettikleri vatanı düşmana karşı ve bizimle birlikte müdafaa etmeleri icâb ederken asıl düşmanın kendileri olduklarını gösterecek şekilde bizi arkadan vurmaya teşebbüs ettiler. Bu çetelerin daha o zamandan itibaren metropolitler vasıtasiyte ve Pontus Cemiyeti'nin sağladığı silâh ve cephane yardımıyle takviye edildiği tarihî bir hakikattır.

Hirisantos'un ve Merzifon Amerikan Kolejinde ki 'Pontus Kulübü'nün ele geçen evrâkı bu suretle müslüman nüfusunu azaltmak sûretiyle Pontus için zemin hazırlamaya koyulduklarını belgeliyordu. Köylere, şehirere baskınlar yapıyor; ele geçirdiklerini öldürüyor, kadınların kızların ırzlarına geçiyor ve binaları yakıyorlardı. Ellerinde külliyetli miktarda silah ve cephane olduğu için müdafaasız halkın bunlara mukavemeti çok zor oluyordu. Umumi harpte Anadolu'daki ordumuzun Rum çetelerine karşı aldığı tedbirler bunların hareketlerini kısmen durdurmuştu." S.297

Fakat 'Mondros Mütârekesi'nden sonra, silâh ve asker bakımından ordumuz bir tehdide tâbi tutulunca artık Türk Hükümetinin Rum çetelerine karşı müslüman halkı koruyamayacağı kanaatiyle çeteler tekrar ve azgınca faaliyete giriştiler. Bizim silâhlarımızın elimizden alınmış olmasına rağmen onlara hâlâ silâh yardımı devam ediyordu. İngilizler Samsun'a çıktıkları vakit bu çetelerin faal adamlarına herkesin gözü önünde on bin silâh dağıtmaktan çekinmemişlerdi. Bu çetelerin en meşhurları Bafra mıntıkasında faaliyet gösteren 'Nebyan Çeteleri'ydi. 'Kuvayı Milliye' henüz tam manasiyle teşekkül etmediğinden bu çetelere karşı müessir bir mukabelede bulunulamıyordu. Hükümet tenkilden âciz kalınca, halk, kendisi mukâbli bir hareket ihtiyacını hissetti." S.298

"Yunan ordusunun Batı Anadolu'da işlediği cinayetlerle bu Rum çetecilerinin Karadeniz havâlisindekî hiyânetleri tıpatıp birbirine benzemekteydi. Bu da hepsinin aynı merkezden emir aldıklarını ve aynı akıl hocalarının talimatlarını dinlediklerini gösteren bir başka delildir. Esasen bunların muvaffakiyetsizliği üzerine cemiyet merkezlerinde ele geçen vesikalarla hıyânetin Fener Rum Patrikhânesinde nizamlandığı sâbit olmuştur."S.302

Hıyanet Meydana Çıkıyor

"Merzifon (Amerikan) Koleji’nde ötedenberi Türkçe muallimi bulunan Zeki Bey, kolej hakkında ihbarda bulunur korkusuyle kolejin Pontusçu mensupları tarafından öldürüldü. Vaktiyle bu kolejin hastahânesinde hizmet etmiş olan ve Şefkât-i İslamiye Yurdunda bulunan bir müslüman kadını kolej hakkında ifşaatta bulunarak idarecilerin dikkatini çekti. Hastahânenîn alt katında cephane ve silâh deposu bulunduğunu bildiren bu ihbar üzerine 1. Ordu Kumandanı Nureddin Paşa kolejin ansızın basılarak aranması için teşebbüse geçti. Amerikalıların kolejdeki memuriyetleri dolayısiyle aldıkları selâhiyeti suistimal etmeleri câlib-i dikkatti. Amerikalıların İstanbul'daki mümessilleri Amiral Bristol'e malûmat verilerek Merzifon Amerikan Koleji basıldı. Külliyetli miktarda silah ve cephane ile ihaneti tevsik eden tomarla vesika ele geçti. Bundan sonra tahkikat genişletilerek Samsun ve Trabzon merkezlerinde de aramalar yapıldı. Ele geçen vesikalar Pontus mes'elesinin dahilde ve hariçteki faaliyetini ortaya koyuyordu.

Giresun havalisinde Topal Osman Ağa mukabil çeteler kurarak Rumlara karşı koymaya çalışıyordu. Gösterdiği fevkalâde yararlıktan sonra bilâhare Ankara'da hususî bir merasim yapılarak İstiklal Madalyesiyle de taltif edilmişti.

Ele geçen vesikalar 'Pontus Mes'elesi' ismiyle kocaman bir kitap halinde 'Matbuat İstihbarat Müdiriyet-i Umûmiyesi' tarafından yayınlanmıştır." S.308

"Ecnebî müdahalesinden de bir netice çıkmayınca Rum eşkiyaları kısa zamanda sindirilerek ihanet durduldu. Bu suretle Batıda Yununlılarla karşı karşıya bulunan ordumuzun arkadan hançerlenmesi önlendi.

Nihayet Lozan Andlaşmasında varılan karara nazaran Karadeniz sahillerindeki Rumlar mübâdeleye tâbi tutulunca Pontus hayâli, ebedî olarak tarihe karışmış oldu. Fakat Yunan Megalo İdea'sının nasıl vazgeçilmez bir dâvâ olarak Yunan halkı tarafından yürütülmeye çalışıldığını bugün (1966) 'Kıbrıs' hadiseleri dolayısıyle bir kere daha müşâhede etmek imkânını bulmaktayız. Bize binlerce mazlum ve şehide mal olan bu ihanetin benzerlerinden emin olmak istiyorsak, bugünün yerli Rumlarına ve Patrikhâneye karşı çok uyanık ve tedbirli olmalıyız." S.313

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23