Yaşayabilirsen yaşa!
Hayat şartları her geçen gün biraz daha zorlaşmaktadır. Fakir ve fukara artık bırakın ev almayı, araba almayı; güzel bir tatil yapmayı, gelecek günler için birikim yapmayı düşünemez oldu. Ancak nasıl geçineceğim diye kara kara düşünüp, hesap üzerine hesaplar yapıyor. Ölçüyor, biçiyor, tartıyor ama kolay bir çıkış yolu bulamıyor. Bir türlü hesapları tutturamıyor… Çoklarında sıkıntılar, çileler yumak yumak… Atalarımız: “Ekmek aslanın ağzında” derlerdi. Şimdi ise “Ekmek aslanın midesinde”, al alabilirsen… Sadece sıkıntı bu olsa iyi. Bir de aşırı derecede her gün değişen etiketler ve zamlar gerçekten hayatı çekilmez hale getiriyor. Bu arada vatandaşımızın özellikle fakir fukara, garip gurebanın büyük ümitler bağladığı ayrım yapmadan tüm sayın siyasilerimiz vatandaşın dertlerine, sıkıntılarına çare bulmak için gayretler yapmaları yerine, birbirleriyle çekişip duruyorlar. Milletin dertlerine tam olarak çare için birlik olamıyorlar. Muhalefet, sadece muhalefet olsun diye vatandaşın lehine veya aleyhine, milletimizi, devletimizi ilgilendiren çok önemli kararlara bile muhalefet (!) ediyorlar. Ülke genelinde yeni seçilmiş belediyelerin iyi idare edemediklerini savundukları eski yöneticiler için söylediklerini unutmuşa benziyorlar. Dün eski yönetimlere yapmayın dediklerini şimdi kendileri yapıyorlar… Halkın teveccühünü kazanarak iş başına gelen yeni seçilen birçok belediye yöneticileri dün seçim öncesi yaptıkları vaatlerini bugün unutmuş vaziyette bir nevi idare ettikleri il, ilçe ve beldelere tabir caizse sağanak gibi zamlar yağdırıyorlar… Bir de eşe, dosta, akrabaya, partililere iş sahası açmak için daha önce işe girmiş nice insanların işlerine son veriyorlar?!. Hani sizler demokrattınız, adaletten, haktan, hukuktan, dar gelirlilerden yana idiniz?. Günlerdir genel merkezinizin kapısında bekleyen İzmir’deki bir belediyeden işten atılmış partililerinizle neden bir kere olsun görüşmediniz? Basında öğrendiğimiz kadarı ile; kendileri için “La yüsel” durumunda kararlar çıkarıyor, sonsuz yetkilerle donanıyorlar. Yapılan bunca vaatlerin hepsi havada kaldı… Devletin aldığı ekonomik kararları bile görmezden geliyorlar… Makam, mevki sahipleri unutmayınız ki, o makamların asıl sahipleri millettir. Beş sene çabuk geçer… Gün gelir gururla oturduğunuz o milletin makamlarını terk edip gitmeye mecbur kalırsınız. Bu durum A- B-C ve bütün siyasi partilerin görevlileri için aynen geçerlidir… Orada bulunduğunuz müddetçe iyilikler yapın. Milletten iyi notlar almaya çalışın. Hiçbir zaman yerin altını da unutmayın!.. Yaşamak için vatandaş ne yapsın? Ya sabır çekmekten başka çareleri yok gibi… Yetkililerin beyanlarına göre ülkemizde nüfus gittikçe yaşlanıyor. Birçok hatıraların saklı olduğu köyler boşaldı. Geçmişte ekilip, biçilen araziler şimdi ya ağaçlık ya taşlık ya da dikenlik oldu!. Ne eken var ne biçen… Eskiden bir işçi veya memur emekli olduğu zaman, emekli ikramiyesi ile başını sokabilecek bir ev veya daire alabiliyordu… Allah aşkına siyaseti bir tarafa bırakarak insafla, vicdanımızla cevap arayalım. Bugün emekli ikramiyesi ile bir kulübe bile alamazsınız… Nerede kaldı ev almak… Kalkındık… Kalkındık… Nasıl kalkınma ise bu öyle kalkındık? Gerçekten kafeler, lokantalar, eğlence yerleri dolu… Ancak bu insanların büyük bir kısmı çalışmıyor, üretmiyor, sadece kartlarla borçlanarak lüks bir hayat (!) sürdürmeye çalışıyorlar… Battıklarının, borçlandıklarının farkında bile değiller. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki; otuz, kırk sene bu devlete hizmet veren bir normal emekli işçi asgari ücretten daha az aylık alıyor… Sayın çalışma bakanımız emeklilere müjde veriyor. Öğrenci yurtlarının bir bölümünde emekliler tatil yapabilecek. Gerçekten güzel bir karar… Ama aması var. Bütün emeklilere tatil yapabilme sırası gelecek mi? Bu iş nasıl olacak, kura ile mi? Diyelim ki, bir yurtta konaklama izni geldi. Kalacağı yere kadar emekli nasıl gidecek? Kaldığı yerde ne yiyip içecek? Emeklinin cebindeki parası buralara gitmeye, gelmeye, kalmaya, yemeye, içmeye yeter mi? Bir de bazı ulaşımlar da emekliye %10-15 indirim sağlanacak. 100 TL’nin değeri 10 TL’ye inmişken, işçi emeklisi için yüzde on indirim neyi ifade eder? Vatandaş elle tutulur, gözle görülür bazı iyileştirmeleri görmek istiyor. Unutmayalım ki, bugünün gençleri nasip olursa yarın yaşlanacaklar… Bugünün çalışanları da Allah hayırlısı ile herkese nasip etsin yarın emekli olacaklar. O zaman onlar da bugünkü emeklilerin yaşadıklarını ister istemez yaşayacaklardır. Önümüzde yakın zamanda seçim de yok. Artık vaatleri bırakıp icraata yönelelim. Piyasayı mutlaka kontrol altına alalım. Milleti üç beş para babasının veya marketler zincirinin insafına terk etmeyelim. Yapılan yeni zamlarla; elektrik, su, doğal gaz, kira ve bazı zaruri ihtiyaç maddelerinin fiyatları cepleri yakıyor. Bildiklerim olduğu için yazıyorum: Bu sene birçok Müslüman vatandaş çok istediği halde kurban kesemedi. Kurbanlar, küçük baş, büyük baş hisseleri çok çok pahalı… Bunları bizzat vatandaşların arasında olduğum için onlardan dinliyorum. Devlet baba da ümekliye üç bin lira bayram yardımı yaptı… Bununla kurban kesmek şöyle dursun birkaç kilo et ancak alabilirsiniz… Koskoca T.C. Devleti henüz üreticinin elinden alınan malı vatandaşına ucuza ulaştıramıyor… Sebze, meyve, tüm ihtiyaç maddeleri çok pahalı… Küçük esnaf ve vatandaşlar: haller idarecilerinin ve komisyoncuların insafına kalmış. İstedikleri mala, istedikleri kadar fiyat koyabiliyorlar (Hâlâ her tarafı memnun edecek bir hal yasası yok.). Kimler nasıl denetliyor, nasıl kontrol ediyor? Bilemiyoruz. Vatandaş olarak geçinebilirsen geçin… Yaşayabilirsen yaşa!. Bütün bu kadar maddi sıkıntıların yanında vatandaşlar olarak bizler de birbirlerimizi kötüleme, karalama ile zamanlarımızı harcarsak; bu şekilde acaba ne kadar mesafe kat edebiliriz?. Savaş yıllarında aynı mataradan su içen, aynı karavanadan yemek yiyen, omuz omuza vererek düşmanı yurttan kovan necip bir milletin evlâtları olarak, bize bizden fayda vardır. Birlikten kuvvet doğar. Hakta, adalette, insanlık kurallarında birleşmeli ve bu güzel vatanımızın istikbaline gölge düşürmemeliyiz. Yok herkes kendi alabildiğine gider, kanunlar, nizamlar, hukuk ve insanı değerler ayak altına alınır, geçmiş ve gelecek iyi analiz edilmez ve iyi düşünülmez, eğitim sistemi ile çocuklarımızın geleceği iyi bir şekilde, bünyeye uygun bir şekilde organize edilmez ise, her gün açıklanan veya açıklanacak olan, sadece maddi tedbirlerin ve fakir, fukaranın sırtına yüklenen ağır vergiler hayatı çekilmez hale getirmekten başka bir şeye yaramaz. Sayın devlet yetkililerimiz; lütfen küçük esnafın nasıl feryat ettiklerini bir inceletsinler. Küçük esnafın yığınla olan dertlerini, sıkıntılarını dinlesinler. Kimi elektrik, borcunu, kimi sigortasını, kimileri vergilerini ödeyemiyorlar… Pahalılık sebebi ile sattıkları malları alıp raflarına koyamayıp, iş yapamayanların dileklerini, arzularını yerinde bir tespit ettiriniz… Durumlar bu vaziyette iken; “O zaman sen de bu karmakarışık şartlar altında yasayabilirsen yaşa. İster mütevazı bir hayat sür. İstersen özentiler içine girerek çalışmadan, kazanmadan borçlarını döndürerek lüks bir hayatı sürdürmeye çalış?! ‘Desinler veya demesinler’ diye…”. Temennimiz zamsız, sıkıntısız, bol bereketli ve huzurlu günlere milletçe en kısa zamanda birlik ve beraberlik içinde kavuşmak üzere… İnşallah. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz…