“Uhuvveti İslamiye…”
“Uhuvveti İslamiye…”
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Bizlere dönmelerin yazdıkları yalan tarihlerle her fırsatta Osmanlıyı, daha doğrusu tüm ecdadımızı en ağır, en iğrenç şekilde utanmadan kötüledi alçaklar….
Kahraman ecdadımız hakkında ne türlü yalanlar uydurdular.
Akıl almaz iftiralar atarak karalamaya çalıştılar.
Tarihimize ait ecdadımızın paha biçilemeyen özellikle kayıt altına alınan yüzlerce yıllık evrakları hurda kağıt diyerek çok cüzi fiyatla hurda diye Bulgaristan’a sattılar.
Bizleri bölüp bölüp parçaladılar.
Bir soy adı kanunu çıkararak on binlerce Yahudi ve dönmeyi değişik soy adları ile ülkemizin en iyi yerlerine yerleştirdiler.
Devletimizin kilit noktalarını, ticaretin önemli dallarını bilerek koruyarak, himaye ederek dönmelere teslim ettiler.
Onlarda her fırsatta kardeşi kardeşe düşman etmek için planlar kurdular, İslam’ın aleyhine her türlü çirkin tuzaklar tezgahladılar.
Milletimizi densiz, imansız, ahlaksız, edepsiz yapmak için ellerinden gelenleri yaptılar.
Gazetelere ilanlar vererek milletimizin evladını daha genç yaşlarında alkole, her türlü rezalete alıştırdılar.
Ayağında giyecek çarığı olmayan zavallı köylüleri Şapka giymeye mecbur ettiler. Giymeyen birçok alim ve köylüyü ya astılar ya da mahkemelerde süründürdüler.
Her fırsatta tarihini kötüleyen, ecdadına küfür eden hale getirdiler.
Yer yüzünde bizim kadar tarihini inkar eden, ecdadına küfür eden başka bir millet var mıdır?..
Önümde Osmanlının orta dereceli okullarda okuttuğu Osmanlıca basım bir “Okuma” kitabı var. Kitabın: 70 -71-72. Sayfalarında yer alan biraz şu an bize göre ağır Türkçe ile yazılmış 37 sayılı bir okuma parçasını aynen alıp siz değerli kardeşlerimle paylaşmak istiyorum.
Okuma parçasının bölüm başlığını zaten yazımın başına koydum. “Uhuvveti İslamiye”:
“Müminler kardaşınızdır.
Kardaşınızın mabeynini (arasını) ıslah ediniz.
Mümin, müminin kardeşidir.
Kişi kardeşleriyle çok olur.
Bir adam kardaşının hacetini kaza ederse (Yerine getirirse) Allah da onun hacetini kaza eder.
İhvanın kesreti (Kardeşlerin çokluğu) havadisi zamana yardım eder.
Sururun devamı rüyeti ihvanladır. (Kardeşlerini görmek.)
Uhuvvet ve muhabbet müteaddittir: Uhuvveti diniye, uhuvveti vataniye, uhuvveti cinsiyedir.
Kezalik: muhabbeti vataniye muhabbeti diniye ve muhabbeti zevci ye gibi hep başka, başka şeylerdir. Yani cihetleri ayrıdır.
Bundan anlaşılıyor ki, biz her şeye başka bir rabıta-ı muhabbet ve uhuvvetle merbutuz.
Hz. Peygamber(sas) Cenabı Murtaza’ya (HZ, Ali ra) Bir gün şu suali irad buyurmuşlardı:
“Ya Ali! Allah’ı sever misin?
“Şüphesiz ya Resulellah.
Beni.
Severim.
Fatıma ve Hüseyni?
Severim.
Cevabını vermelerin üzerine: Hz. Resulu Ekrem:
“Kalp bir; muhabbet beş! Bu beş muhabbeti bir kalpte nasıl sıhdırıyorsun?
Hz. Ali (ra) Bu suale cevap veremediler.
Sonra meseleyi zevce-i muhteremeleri Fatımatuz zehra (r. Anha) açıkladıklarında: muşarun ileyha validemiz cevaben:
“Cihetler ayrıdır.
“Allah’ı sevmek akıldan,
Peygamberi sevmek imandan;
Evladı sevmek tabiattan;
Zevceyi sevmek de Muhabbettedir buyurmuşlardır.”
O zamanlar milletin evlatları okul (medrese) sıralarında böyle okuma parçaları okuyor, böyle bir terbiye sistemi le yetişiyorlardı.
Milletin evladına; kardeşlik, muhabbeti, Allah ve rusulüne iman aşılanıyordu.
Sonra ne oldu.
Harf inkılabı ile bir gecede milleti cahil ettiler. Yüz binlerce paha biçilemeyen tarihi, ilmi, edebi, el yazma eserler raflarda çürüdü.
Kur’an avına çıkan bir kısım nasipsizler Kur’an-ı Kerim’leri yerlere, çöp arabalarına attılar.
Bu zalimlerin zulmünden korkan birçok masum zavallı Müslümanlar da Anadolu’nun birçok yerinde ellerinde birer hazine durumunda ki, el yazma eserleri toprağa gömdüler…
Böylece nice tarihi eserler topraklara çürüyüp gittiler.
Bize tamamen maddeye dayalı imansızlığı tetikleyen bir eğitim sistemi dayattılar.
Milletimizin evladını, tarihinden, ecdadından, dininden, kültüründen kopardılar.
İslam dinine, Kur’an-ı Kerim’e Muhammed’in uydurması dediler.
Bil cümle milli, manevi mukaddes değerlerimizi alay konusu ettiler. Okullarda dini tazyif eden müsamereler yaptılar. (Bizzat ben yaşadım.)
Dinimiz: “iki gününü müsavi geçiren Müslüman aldanmıştır.” Buyururken; Bizleri tembelliğe, israfa alıştırdılar. Üreten değil sadece tüketen ve batı hayranı, moda düşkünü bir toplum haline getirmeye çalıştılar. Hatırlar mısınız bilmem biz zamanlara peygamber ocağında Mehmetçiğimizin yemeğini yediği kaşığına bile USA yazıyordu. Üzülerek ifade edelim ki, din, vatan düşmanları hain planlarının birçoğunu ne yazık ki, ülkemizde başardılar.
Yıllarca ilkokullarda dönmelerin yazdıkları alfabelerde: “uyu uyu yat uyu, suna ip atla, ali topu tut” gibi saçma sapan şeyleri okuttular.
Din diye bize Hinduların ineklere tapmalarını, Mecusilerin ateşe tapmalarını ve birçok batıl dinleri anlattılar.
İlim diye kurbağanın iç organlarını, balığın solungaçlarını okuttular.
Peki ne oldu?
Az gittik, uz gittik sonunda durum ortada.
İmam hatip okullarında, ilahiyat fakültelerinde bile deist, ateist, namaz, kılmayan, hatta içki ve sigara içen gençlerimiz maalesef çoğaldı…
Çare ne? Çare kendi öz benliğimize, milli ve manevi değerlerimize dönmek, taklitçi ve batı hayranı olmaktan kurtulmaktır.
Rabbim bu husus için çalışanların sayılarını, gayretlerini çoğaltsın inşallah…
Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz..
TEBRİK:
Yurt içindeki, yurt dışındaki bilcümle din kardeşlerimin mübarek RAMAZANI Şerif bayramlarını gönülden tebrik eder,
Milletimiz, memleketimiz, alemi İslam ve tüm dünya için huzur ve sükün’e vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.