“Mezarlıkta ıslık çalmak..”
“Mezarlıkta ıslık çalmak..”
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Karadeniz bölgesinde, bizim köylerimizde arazi oldukça engebeli, yollar çok dar, dik, patika yollardır.
Köyün su değirmenleri derin ırmaklarda su kenarlarındadır.
Bizim çocukluğumuz zamanında gecenin karanlığında o dar yollardan düşe kalka değirmene gitmek ve gece nöbette kalıp mısır öğütüp un yapmak çok zordu. (Bazen birkaç kadının birleşerek, birbirlerinden güç alarak değirmene gittiklerini biliyorum.)
O zamanlarda değirmenlerin çevresinde, ırmaklarda, yollarda Cadılar olur diye konuşulurdu. Dolayısı ile karanlık basınca, zifiri karanlıkta herkes korkardı.
Bilhassa gece değirmene gitmek isteyen annelerimiz, babaannelerimiz yaşlı olmalarına rağmen onlar da korkarlardı.
Aydınlanmak için küçük idare lambası, el feneri vardı.
Bizim oralarda köy camilerinin yanında mezarlık olduğu gibi, engebeli ve dağınık bir yerleşim içinde olan köylerimizde şahısların kendi arazilerinde veya tarlalarının kenarında mezarlar olur.
Özellikle akşam üstü veya gece mezarlıkların yanından geçerken insanın içindeki korkusu dışına vurur. Korkusundan ya ıslık çalar ya da varsa bildiği süreleri okur ya da bağırarak sesler çıkararak mezarlıktan geçerlerdi...
Şimdi iki gündür hemen hemen bütün ulusal TV kanalları aynı konuyu işliyorlar.
Konu: İBB başkanının tutuklanması.
Birçok çeşitli görüşlere mensup gazeteciler, hukukçular, proflar, akademisyenler görüşlerini belirtmeye çalıştılar..
Bu arada sayın Özer de milleti kıyama davet eden konuşmalar yaptı.
Gerçekten hayret ettim. Bu kadar meslek tecrübesi olan insanlar bile bile nasıl Lades diyebiliyorlar. Nasıl hırslarına yenik düşebiliyorlar?
Haberlere göre 16 polisimiz yaralandı. Bu polisler bizim evlatlarımız değil mi?
Mübarek bugünlerde onlara kalkan elleri Allah kahır eylesin…
Peki sayın Özel insanlara orta yolu sükuneti tavsiye edemez miydi?
Şimdi vicdanı sızlamıyor mu? Olup, bitenlerden içi rahat mı?
İlle de hukukçu olmak şart değil.
Hepimiz biliyoruz ki, bir “Masumiyet Karinesi” durumu var.
Her tutuklu olanı suçlu ilan etmek diye bir şey yoktur…
Hakimlerimizin, savcılarımızın kararlarını beklemeliyiz..
Türkiye’deki adalet sistemini baştan aşağı hakimi ile savcısı ile hukuksuz iş yapıyor diye nasıl söyleyebiliriz?...
Nasıl karşımıza alıp, düşman bir cephe haline getirebiliriz?
Hukuk birilerinin keyfine göre karar verirse, o zaman aferin!... deyip hakimleri, savcıları alkışla…
Senin istemediğin doğrultuda bir hukuki karar çıkarsa o zaman da kıyameti koparmaya çalış… (Hakimler talimatla iş yapıyorlar de…) İşte bu doğru değildir.
Buna tutulmuş raporlar, yapılan ihbarlar, ortaya dökülen görüntüler var hakim ve savcılarımız bunları görmezden mi gelsin?
Peki bu soruşturmalar sonunda hiç istemeyiz ama gerçekten küçük dilimizi yutacağımız şekilde olaylar ortaya çıkarsa; o zaman adalet sistemimize, hükümetimize, daha doğrusu devletimize saldıranlar ne yapacaklar? Ne söyleyecekler? Yaptıkları konuşmalardan yüzleri biraz olsun kızarmayacak mı?
Sol fikirli Trabzonlu hemşerim bir hukuk profesörü bir iki kanalda çok güzel konuşmalar yaptı… (İsmi mahfuz. Kendisini tebrik ederim.)
“Bekleyelim, sabır edelim. Yarın bu isnat edilen suçların doğruluğu ispat edilirse o zaman ne yapacağız.”
Hepimiz (Sağcısı, solcusu, inananı, inanmayanı, aynı geminin içinde yaşıyoruz.) Allah korusun gemi batarsa hepimiz batacağız…
Balya balya para desteleri; yeni yeni ortalara dökülürken hâlâ hiçbir şey yokmuş gibi, etik olmayan konuşmalar yaparak ülkede siyasi gerginlikler oluşturmak doğru mudur?
Gördüğümüz kadarı ile kimi partililer içinden derin bir oh!...çekerlerken , Saraçhane’ye gelip Sayın İmamoğlu’na destek veriyorum diye yalandan timsah göz yaşları döküyorlar.(Çoklarının içi başka dışı başka. Bir nevi riyakarlık yapıyorlar.)
Samimiyetle şunu öğrenmek isterim:
Muhalefet partisinin içindeki bu bilinmezleri kimler ifşa etti? Para kulelerinin resimlerini kimler çekip servis etti?...
Öyle ise Sayın Özel’in biraz durup düşünmesi gerekir…
Milleti sokağa, isyana davet etme yerine, ülkemizin etrafı ateş çemberi ile çevrili olduğu bir dönemde, vatandaşlarımızı birliğe, beraberliğe, kardeşliğe davet etmesi çok daha güzel olur.
Sayın Özel’e bir emekli Türk vatandaşı olarak bu mübarek günlerde, bayramın arafesinde, belki de ağızları oruç iken polislerimizi yaralayanları kınamasını bekliyoruz..
Bir centilmenlik örneği göstererek yaralı polislerimizi gidip hastahanelerde ziyaret etsin…
Yoksa yapılanlar: “Mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya” benzer.
Necip Türk milleti bunları not eder. Günü gelince de kararını verir.
Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.