Dini İstismar Edenler Dikkatle Okuyalım…
Dini İstismar Edenler Dikkatle Okuyalım…
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Hoca dendiği zaman akla gelen alim, fadıl, ilmiyle ihlasla amel eden peygamber efendimizin (sas) varisleri, eli öpülesi muhterem insanlar akla gelir.
Hiçbir zaman ilmiyle amil, ihlas ve takva sahibi hoca efendiler ahireti vererek dünyayı sırtlarına almazlar.
Gerçek hoca efendiler:
Ellerinde ki bütün imkânları ile ahiret için hazırlık yaparlar. Geceli, gündüzlü çalışırlar.
Peygamber efendimizin (sas) bir hadisi şerifinde buyur ki: “Ümmetimin en faziletlileri Kur’an’ı kerimi okuyan ve okutanlardır.”
Hadisi şerifini kendilerine rehber edinerek Allah’ın (cc) dinine, kitabına hiçbir maddi karşılık beklemeden hizmet ederler. Her zaman, her yerde hürmete layık, insanları aydınlatan yıldızlar gibidirler.
Asla şan, şöhret, mal ve makam peşinden koşmazlar!
Gerçek âlimler, gerçek hoca efendiler din kardeşini Allah rızası için sever. Onun arkasından entrikalar çevirmez, onu rencide edecek işler yapmaz.
Zalim olmaz, zalimlere meyil etmez, zalimlere destek vermez.
Fitne çıkartmaz, Fitne ateşine odun taşımaz. Dünyası ile dinini değiştirmez. Kesinlikle ahireti verip dünyayı almaz dünyanın fani ve geçici olduğunu bilir.
Kendi dava ve hizmet arkadaşlarını arkadan hançerlemez. Kuyularını kazmazlar. Tuzaklar kurmazlar.
Baş olmak uğruna, makam ve mevki kapma peşinde koşmazlar.
İhlas ve samimiyetle hizmet etmeye çalışan âlimler, hoca efendiler başlarımızın tacıdır. Onlara karşı asla tavrımız olmaz. Olamaz… Hürmette kusur etmeyiz… Rabbim her daim onları başarılı kılsın inşallah.
Aşağıda tarihi çok önemli, ibretli bir hadiseyi paylaşarak hoca sıfatını kullanarak ilmini, deni dünyaya alet ederek; Müslümanları istismar edip milyarlarca servet toplayanlara, sahte şeyhlere, sahte müritlere söyleyeceklerimiz vardır:
Lütfen dikkatle okuyalım: Sadece okumakla kalmayalım Ciddi ciddi düşünelim. Hepimiz kendimize göre ibretler alarak, sona gelmeden hakiki manada tövbe ederek ebedi hayatımızı kurtarmaya gayret gösterelim..
Ashabı kiramdan, aynı zamanda ‘Aşere-i Mubeşşere’den olan (Dünyada iken cennetle müjdelenmiş on şerefli sahabiden biri) Sa’d B. Ebi Vakkas hazretleri Kûfe valisi iken, İran tarafından geleceği istihbar edilen bir saldırıya karşı koymak için hazırlanıyordu.
Bu esnada Kûfe’den Medine-i Münevvere ye gelen bazı insanlar Sa’d hazretlerini HZ. Ömer (ra)’e şikayet ettiler.
Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) araştırma yapmak üzere Muhammed b. Mesleme’yi birkaç sahabi ile birlikte Kûfe’ye gönderir.
Mesleme, Kûfe’de insanlardan Hz. Sa’d‘ın durumunu sorduğunda: Herkes onun iyi halini söyledi. Validen memnun olduklarını anlattılar.
Ancak içlerinden Usame b. Katade isimli bir zat Hz. Sa’d’ı kötüledi:
“Askerin başında sefere gitmez, malları eşit üzere taksim etmez, davalılar arasında adaleti gözetmez.” Diyerek valinin aleyhine konuşup, kötüledi. Usame’nin bu şekildeki beyanları Hz. Sa’d’ın çok zoruna gitti. Ve şöyle beddua etti:
“Ya Rabbi, eğer bu kulun yalancı ise ve riya yapmak için bunları söyledi ise ömrünü uzun eyle. Yoksulluğunu artır. Gözlerini kapat. Kendisini fitne ve belalara uğrat.”
Zamanında peygamber efendimizin (sas) çok duasını alan ve savaş meydanlarında attığı bütün oklar hedefine ulaşan Sa’d b. Vakkas’ın, Hz. Allah (cc) duasını kabul eyledi.
Usame için yaptığı beddua ok gibi hedefini bulmuş, Usame uzun yaşamış, gözleri kapanmış, kör olmuş, fakru zaruret, zillet ve çeşitli sıkıntılar çekerek hakaretlere uğrayarak hayatını sürdürmüştür.
Hatta bazı rivayetlere göre beddua alan Usame, sokakta rastladığı kızlara takılır ve onları çimdiklermiş. Bu yüzdende halk arasında azarlanarak rezil, maskara olurdu.
Kendisine bu rezalet nedir ey Usame? diye sorulduğunda :“Mübarek Sa’d’ın bedduası sonucudur.” dermiş.
Muhammed b. Mesleme, Sa’d hakkındaki müspet raporu ile Hz. Sa’d ile birlikte Medine-i Münevvere’ye geldi.
HZ. Ömer (ra) Hz. Sa’d’ın kusursuz olduğunu öğrendi.
Kûfeye Sa’d’dan daha iyi bir vali bulamayacağını söyledi. Hz. Ömer (ra), Hz. Sa’d’ın gönlünü alarak savaş ortamında yeni bir fitne çıkmasın diye Sa’d hazretlerini Medine’de yanına alı koydu. Ve Kûfeye yeni bir vali tayin etti. (Zehebi Tarihul İslam 2/ 490-95)
Muhterem “büyükler”!
Muhterem hoca efendiler!
Muhterem idareciler!
Muhterem abiler!
Muhterem Emîrü’l-mü’minîn (!),
Muhterem il, ilçe ve bölge idarecileri!
Muhterem şeyhler, seydalar, keramet uydurmakla meşgul müritler! İki nebi kuvvetindeki “pek muhterem büyüğümüz!” bu tip insanların Etrafında toplanan içi başka, dışı başka şakşakçılar, riyakârlar!
Yukarıda kaynağını vererek aldığımız Hz. Ömer devrinde cereyan eden hadise için neler söylersiniz?
Dikkatle okuyalım Allah rızası için, dikkatle düşünelim. Bizler ne durumdayız?
Hatimlerden kovduğunuz, Cuma kılmak için de olsa camilere almadığınız. Önce mahalli idarecisinden sonra umum idareciden izin alarak telefonlarına kot numaraları vererek insanları (Şeriata uygun olmayacak bir şekilde) Cumaya kabul ettiğiniz, telefonunda muhterem büyüğün veya vekilinin izni, müsaadesi olmayanları cuma namazını kılmak için camiye almadığınız ve kapıdan, Allah’ın evinden kendilerini geriye çevirdiğiniz, daha doğrusu kovduğunuz insanların ahları yerde mi kalacak sanırsınız?
Unutmayın mazlumların ahı dağları devirir. Gün gelir dini, Kitabullah’ı, maneviyatı istismar ederek sürdürdüğünüz saltanatınızı da yıkar..
Sizin bu Fravunvari saltanatınızın ilanihaye devam edeceğini mi zan ediyorsunuz? İbrahim (as) ateşe atıldığı zaman, Yusuf (as) kuyuda, Yunus (as) balığın karnında, Musa (as) Tur dağında Hz. Muhammed (sas) efendimize Uhud dağında tecelli eden Hz. Allah (cc) muhakkak zulüm ettiğiniz bu masum insanların haklarını alacaktır.
Yalanlarla, iftiralarla, düzenlettirdiğiniz sahte raporlarla birçok ilim adamının, ihlaslı hoca efendinin önünden rahleyi aldınız.
Okuttuğu talebelerini bile kendisiyle görüşmesini yasakladığınız, selam dahi verdirmediğiniz. Hatta cenazelerine bile katılmayı yasakladığınız, katılanları “Büyüğümüzün emri ile Yasaklısın” diyerek kovduğunuz bunca günahsız insanın veballerini nasıl taşıyacaksınız?..
Üç günlük fani dünya için para için, mal mülk ve makam için değer mi?
Bu insanların haklarını Cenabı Hakkın sormayacağına mı inanıyorsunuz?
Bizden değil, babası yasaklı diyerek kurslardan, yurtlardan bir nevi kitaplarını dahi almalarına izin vermeden gece yarısı sokağa attığınız o masum kız ve erkek talebelerin hesabını Allah sizlerden sormayacak mı?..
“Küfre rıza küfür olduğunu “bildiğiniz halde bunca masum insanı zalimleri, Ezanı, Kur’an’ı Kerim’i yasaklayanlara destek olmaları için bildiriler, yayınlamanızı, kulaktan, kulağa; ‘bu seçimde falanları destekliyoruz’ diyerek vatan düşmanları ile omuz omuza, kol kola yol yürüdüğünüzü Cenabı Hak bilmez mi, görmez mi sandınız? Oysa: O Allah (cc) “BASAR” sıfatının sahibi : (Lebil mirsad, Alimün bizatıssudur’dur). Günü gelir yaptıklarınızın hesaplarını bir bir yer ve zaman göstererek vücudunuzun bir kısım azalarını da şahit tutarak sizlerden mutlaka soracaktır. Unutmayınız!
Sa’d b. Vakkas gibi bunca yaş döken insanların döktükleri gözyaşları sizleri boğar, gözlerinizi kör eder, saltanatlarınızı yıkar, hayatınızın zillet ve rezaletlerle geçmesine sebep olur.
Rabbul âlemin hiçbir zaman ihmal etmez , sadece mühlet verir..
Hesap için hazır olun!.
Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.