• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Çabuk şöhret olmanın yolu…

07 Aralık 2024
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Çabuk şöhret olmanın yolu…

ALİ SANDIKÇIOĞLU

Peygamber efendimiz (SAS) bir hadisi şerifinde; “Şöhret afettir” buyurmasına rağmen nice insanlar şu fani dünyada, öyle veya böyle şöhret olmanın peşinden koşarlar. Türkiye’de çabuk şöhret olmanın iki kestirme yolu vardır. Birincisi kendine laik ve aydın(!) süsü vererek, milletin bütün mukaddes değerleri ile alay edeceksin. Saldıracaksın, hücum edeceksin. En başta dinin kutsal saydıklarına akıl almaz bir şekilde hakaret edeceksin. Ezandan, saladan rahatsız olduğunu bildireceksin. Minarelerden hoparlör ile ezanın okunmasına karış çıkacaksın. Her fırsatta dinle ve dindarlarla alay edeceksin.

Onları; gericilikle, yobazlıkla, irtica yapmakla itham edeceksin. Bir metrelik başörtüsünden korkup, başörtüsüne amansız bir şekilde düşman olacaksın. İrtica hortladı, laiklik elden gidiyor diye bağıracaksın. İmam hatiplerin, Kur’an kurslarının kapatılacağını söyleyeceksin. Şayet bayan isen; açıldıkça açılacaksın. Din ve dindarlardan nefret ettiğini haykıracaksın. Dinine sahip çıkanlara orta çağ zihniyetli insanlar diyerek hakaret edeceksin… Peygamber efendilerimize en ağır şekilde hakaretler edeceksin. Şayet bir gazetede yazarsan, bir TV’de (Zihniyetleri belli) konuşacaksan yapacağın iş bellidir. Dini çağ dışı ilan edeceksin. A’dan Z’ye Diyanet’e ve dini müesseselere, din adamlarına, imamlara, müezzinlere, müftülere tüm diyanet teşkilatına saldıracaksın. Haccı yasaklayacağınızı anlatacaksınız. Okullarda verilen din derslerine şiddetle karşı çıkacaksın.

Din derslerinin okullardan kaldırılması lazım diyeceksin. Hiç olmazsa cenazeni İslam’la alay eder şekilde alkışlatarak kaldırtacaksın. Beni türkülerle gömün, camiye, kiliseye, havraya götürmeyin diye vasiyet edeceksin. Babanı, ananı herhangi bir caminin musallasına getirip koyacaksın. Şöhretliğin icabı sen ananın, babanın secdesiz, rükusuz cenaze namazını dahi kılmayacaksın. Şayet namaz kılarsan adın gerici olur, istediğin şöhrete de ulaşamazsın. İstediğin makamları elde edemezsin. Çünkü sen kısa sürede meşhur olma yolundasın. Türk devletinin kalkınma için attığı bütün adımları kötüleyeceksin. Yollar, barajlar, köprülere, silah sanayiine, şimdi yapılması düşünülen onun için plan ve projeler yapılan Kanal İstanbul’a bütün gücünle karşı çıkacaksın.

Unutmayınız bir siyasi parti bir zamanlar seçim propagandasını “Köprüye hayır!” diyerek oluşturmuştu. Batıda fuhuş adına, moda adına ne türlü rezillikler varsa onların medeniyet diye ülkeye getirilmesi için çalışacaksın. Bunun adına isterse LGBT desinler. Onlara bile hürriyet vereceğiz diye afişler bastırıp astıracaksın. İşte sen o zaman kısa zamanda bir aydın, hürriyetperver, bir ilerici ve bir medeni(!) hatta vatan kurtaran insan olarak ilan edilir, göklere çıkartılırsın.

Lütfen siyasi tutuculuğu, bağnazlığı bir tarafa bırakalım. Vicdanı muhasebe ederek ve insafla 15 Temmuz öncesi ve sonrası bir yolunu bulup çeşitli yollarla yurt dışına kaçan dünün, aydınlarına, iş adamlarına, din adamlarına, meşhurlarına, sözde yazarlarına, hukukçularına, ilim ve fikir adamlarına(!) Bir göz atalım. Bu insanların bazıları, bazı Avrupa ülkelerinde krallar gibi ağırlanmadılar mı? Madalyalarla taltif edilmediler mi? Bunların şöhret(!) olmalarına sebep sadece ve sadece milletin diline, dinine, tarihine, ecdadına, milli ve manevi değerlerine, iktidarına düşman olmak, milletin değerlerine, inançlarına karşı çıkmaktan başka nedir? Bunlar; siyaha beyaz, beyaza siyah diyen çağın çok çok gerisinde kalmış, milletin kafa yapısına uymayan sözde aydın, bilge ve kültürlü(!) insanlar diye bizlere yutturulmaya çalışılan insanlar değil mi?

Vatandaşınla ters düş. Dine düşman ol. Şöhret merdivenlerini çok çabuk tırmanırsın. Nobel Edebiyat Ödülü, Barış Ödülü bile alabilirsin (Yerli ve yabancı Nobel Ödülü alanlara bir bakınız). Sana o zaman Avrupa Parlamentosunda konuşma imkânları bile sağlanır. Yeter ki sen tarihine, geçmişine küfret. Türkiye’ye düşman olan yabancıların uşaklığını ve piyonluğunu, manda olmayı kabul et ve sadakatle yap. İkinci kısadan şöhret olmanın yolu; dini istismar etmektir. Yalandan dindar gözükeceksin. Din, diyeceksin, diyanet diyeceksin, ezan diyeceksin, Kur’an diyeceksin, bayrak diyeceksin. Şeyhleri, dergâhları ziyaret edeceksin. Bu kadarı yetmez. Kılık kıyafetini değiştireceksin.

Bir sahte şeyh bulup ona mürit olacaksın. Arada bir sahte şeyhinin elini öptüğünü resimleyip servis edeceksin. Şeyhin işaret ettiği yerlere yardım edeceksin. Falan zat, falan derneğe, falan vakfa bu kadar bağışta bulundu. Ne iyi insan ne mübarek insan. Yardım olarak verdiğin para biraz fazla olursa sahte şeyhten; müritler arasında ismin liste başı olur. O zaman herkes sana hürmet eder, önünde saygı ile eğilir. Nakdi ve ayni yardımlarınız biraz daha çok olursa dernek ve vakıf başkanı sana basın yolu ile teşekkür eder, sayfalarca methiyeler düzer.

Daha çok şöhret sahibi olmak istersen: Bu saydıklarım yetmez. Sen dış görünüşe değer ver. Aile yaşantın nasıl olursa olsun. Senin için dış görünüş önemli. Riyakâr davranacaksın. Şöhretin basamaklarını kolayca tırmanmak için elbette ki görünüş önemli. Hele bir şöhret ol. O zaman sana dünyalığın bazı kapıları kendiliğinden açılır. Dün tasavvuf, din, tarikat diyen, fukara-i sabirin diyen, hicretten, cihattan, yetim hakkından dem vuran bazı sahtekârları görmedik mi? Nasıl da dini istismar ederek holdingleştiler? Günümüzde son yapılan seçimde bazı küçük sağ görüşlü partiler. Bazı holdingleşmiş tarikat mensupları, hiç de Cenab-ı Hakk’tan korkmadan, yer altını, ebedi âlemi düşünmeden bebek katilleri, bayrak ve vatan düşmanları ile beraber olmadılar mı? Kendi taraftarlarına talimatlar yağdırarak vatan hainleri ile birlikte hareket etmediler mi?

Hatta taraftarlarını bir oyu kullanmak için oyunuzun bulunduğu yere gidip oyunuzu verin diye teşvik etmediler mi? Hani bunlar din diyordu, dini hizmet diyorlardı? Tarikat diyordu, maneviyat diyordu, cihat diyorlardı. Bu şekilde Müslümanları aldatan sahtekarlara binlerce yazıklar lanetler olsun!.. (Gerçek, samimi ve ihlasla hizmet edenlerin yollarını Hz. Allah (C.C) açık eylesin. Onlar tarafımızdan her zaman tenzih edilir). Niyetinde zerre kadar ihlas ve samimiyet yoksa da en pahalı şirketlerle kısa süreli umre programları yapmalısın. Sakın giderken gelirken Mekke-i Mükerreme’de, tavaf ederken fotoğraf çektirmeyi, varsa basın mensuplarına poz vermeyi ihmal etme. Bir kere değil birkaç kez umreye git. Niyetin şöhret olmak değil mi? Ek ki biçesin. Bu ancak dini istismar etmekle din tüccarlığı, sahtekârlıklarla olur. Türkiye’ye geldiğinde sen yine eski hayatını yaşamaya devam et.

Bayansan; açık, saçık giyinebilirsin. Zaten bir din istismarcısına, sahtekârına göre başörtüsü İslam’ın emri değil “teferruat değil miydi?” İster vücudunun tüm hatlarını belli eden pantolon giy, ister mini etek, senin için fark etmez. Hedef şöhret olmak. Şayet erkeksen senin zaten dokunulmazlığın var, canın isterse arada bir eski arkadaşlarınla bilmem hangi köşedeki meyhanede buluşup, sohbet etmek, alkol almak senin sahte umrene bir zararı olmaz (!) Senin niyetin umre yapmakla Rıza-i İlahiyi kazanmak değildi. Şöhret olmak peşinden koşuyorsun ya! Duydunuz mu falan artist, falan manken, falan sanatçı, falan iş adamı falan siyasetçi umreye gitti?!... Helal olsun be… Ne dindar ne milliyetçi(!) bir insanmış… Aaaa! Falan ses sanatçısına umre kıyafeti ne de güzel yakıştı…

Yahu falan manken (Kadın-erkek) ne de güzel kapandı, dönüş yaptı. Helal olsun falan iş adamı, kaçıncı defa umreye gidiyor?... Ne dindar bir insan!... İftar yemekleri de veriyor… Varsın bunların büyük bir kısmı bir başka taraftan devleti hortumlasın, fakir fukaranın, yetimlerin, şehit çocuklarının hakları yesin zararı olmaz?!… Sahte şeyhin elini öpmüş ondan fetvayı almış ya… O da şeyhe hizmetlere(!) deste deste dolarlarla yardım ediyor… O zaten cennetlik çok iyi bir insan(!)… Böylece kaşıkla verdiğini meşhur olunca İslam’ı istismar ederek kepçe ile toplamaya başlarsın. Üç günlük dünyada merdivenleri çok çabuk tırmanırsın. Bir de bakarsın ecel geldi. Her şeyi geride bırakarak bir kefen elbisesi ile göçüp gidersin. Orada sen hesap verir, azap çekersin. Ne şan kalır ne şöhret…

Varislerin mallarını bölüşürler. Bazen bölüşmez mahkemelik olurlar, sen de aşağıda hesap verirsin. Şayet helal-haram demeyip topladı isen, kul hakkı ve devletin kasasına el uzattı isen, zalimlerle bir olup mazlumları ezdi isen, dünyada sadece zengin olmayı ve şöhret budalası olmayı düşündü isen, imanın, amelin ukba için hazırlığın yok ise; vay senin haline… Rabbim ibretler alarak kısa ömürle imtihan için geldiğimiz şu dünya âleminde Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanabilecek hayırlı ameller yapabilmeyi cümlemize nasıp eylesin. Amin… Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kul

Ali, Allah herkesi sevdiği ile beraber haşreylesin. Âmîn...

Nahit sazoglu

Hocam çok güzel bir yazı sizi tebrik ediyorum Kurtuluş savaşında Hindistanlı Pakistanli müslümanlarin gönderdikleri yardımlarla kurulan iş Bankası acilen hazineye devredilmeli
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23