Akıl ve vicdan sahibi Yahudilere…
Akıl ve vicdan sahibi Yahudilere…
Ali Sandıkçıoğlu
Bu yazımla ülkemizde T.C. vatandaşı olarak yaşayan işadamları, ilim adamları, akademisyenler ve her kademeden akıl ve vicdan sahibi Yahudi vatandaşlarımız ile keza dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan siyonizme karşı her kademedeki Hz. Musa (as)’ı Peygamber, Tevratı kitap kabul eden akıl vicdan ve inandıkları dine ve kitaba göre iman sahibi olan tüm Yahudilere seslenmek istiyorum.
Adem (as)’dan, son peygamber Hz. Muhammed (sas) Efendimize kadar gelen bütün peygamberler ve bütün dinler insanı öldürmeyi değil, insanı yaşatmayı emir etmişlerdir.
Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak bu hususu şu ayeti kerimelerle apaçık olarak beyan etmektedir:
“İşte bu nedenle; İsrailoğullarına da yazmış (ve onların şahsında bütün insanlığı uyarmış)tık ki; -öldürdüğü başka birisine karşılık (kısasen), veya bulunduğu yerde çıkardığı fitne ve fesada (anarşi ve isyana binaen) olmaksızın- her kim (haksız yere) bir kişiyi öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir masumun öldürülmesine engel olup, yaşamasını sağlayarak) onu diriltirse, bütün insanların hayatını kurtarmış gibidir. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdi. Sonra bunun ardından onlardan (İsrailoğullarından) birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşırıp israf (ve insafsızlığa) yönelmişlerdir. (Maide 32)
İnancımıza göre İnsanları atası Hz. Adem ile Havva validemizdir.
İshak (as) ile İsmail (as) İbrahim (as) oğullarıdır yani kardeştirler. Biz Müslümanlar olarak Hz. İbrahim (as )’a her namazın teşehhüdünde (Salli, Barik)İbrahim (as)’a salatu selam okuruz.
Yine biz Müslümanlar Hz. Allah’ın (cc) gönderdiği bütün peygamberlere ve kitaplara iman ederiz. Semavi kitaplardan biri veya Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği peygamberlerden birine inanmıyorum diyen Müslüman sayılmaz, iman etmiş olmaz.
Türkiye’de on binlerce Musa, İsa, İbrahim ve İshak adları vardır. Bu sadece onlara olan bir saygının ifadesidir. Çünkü onlar hepsi Allah’ın (cc) elçileridir.
Ebû Nadre’den nakledildiğine göre, Resûlullah’ın (sav) teşrîk günlerinin ortasında verdiği Veda Hutbesi’ni dinleyen bir sahâbî şöyle anlatmaktadır: Resûlullah (sav) buyurdu ki, Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...
(Hadislerle İslam c. 5 S. 331)
Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır. (Elmalı tefsiri) (Hucurat ayet 13)
Din adına Allah’ın emri (!) diyerek bu kadar cana kıymak nasıl bir dini emir olabilir?
Bugün yeryüzünde olan İncil ve Tevratlar muharreftir. (Bunu sizler de çok iyi biliyorsunuz.)
Gerçek Tevrattaki on emirde Hz. Allah o zamanın Hak dini ve hak kitabı bizim de inandığımız hak peygamber ile insanlara öldürmeyi değil öldürmemeyi öğütlemiştir.
13- Adam öldürmeyeceksin.
14- Zina etmeyeceksin.
15- Çalmayacaksın.
16- Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
17- Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. (İnternet)
“Osmanlı Devleti, Bizans’tan fethettiği topraklarda Yahudilerle karşılaştı. Rumca konuşan bu Yahudilere Romanyot denirdi. Zamanla yeni Yahudi grupları Osmanlı vatandaşı oldu. Sultan II. Murad zamanında Fransa’dan tardedilen Yahudiler; 1470’de de Bavyera kralının kovduğu Yahudiler Osmanlı ülkesine sığındı. Sultan II. Bayezid, 1492’de İspanyolların elinden kaçan yüz bin kişilik Yahudi topluluğunu kabul etti. Bunlar başta Selânik, İzmir, İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlere yerleştiler. 1660 yılında Polonya ve Ukrayna’daki katliâmdan kurtulan bir grup Yahudi de Osmanlı ülkesine yerleşti.” Alıntı (Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci)
Dünyadaki akıl ve vicdan sahibi Siyonizm karşiti bütün Yahudilerden Filistin’de, özellikle Gazze’de Tevratın emri, Yahudilik dinini emri diye yapılan soykırıma güçlü bir şekilde karşı çıkmanızdır.
Elinizde maddi olarak her türle imkan finans ve basın yayın olarak vardır. Bunları bir an önce akan kanı durdurmak için harekete geçirin. Bir yudum su bulmak için veya yere dökülen unları tırnakları ile toplamaya çalışan çocuklar üzerine artık bombalar yağmasın. Onlar da şu fani dünyada akranları gibi okullarına gitsin. Gezsin, tozsun oynasınlar.
Dininizi tüm dünyanın gözü önünde kan dökme dini olarak tanıtan Siyonist kasabın elinden hem Yaudileri, hem Hıristiyanları hem de Müslümanları veya diğer inançlara mensup olanları bir an önce kurtarınız.
Şunu hiçbir zaman unutmayınız.
Bir zamanlar bütün dünyada Yahudiler kovulurken, mallarına, canlarına, namuslarına her türlü saldırılar yapılırken. Dedelerinize dolayısı ile sizlere kapılarını bizim ecdadımız, dedelerimiz açtı. Detaya girmiyorum sizlere birçok haklar da verdi.
Lütfen aklı başına olan insanlar olarak, fanatik olmayan din adamları geliniz insafla vicdanla tarihe bir göz atınız.
Yavuz Sultan Selim 1516 yılında Filistin’in Osmanlı topraklarına katmıştı. Filistin’in Osmanlı idaresi altında kalışı, birinci dünya savaşı 1918’e kadar tam dört asır sürmüştü.
O tarihlerde bütün dinlere, ırklara mensup insanlar Filistin’de huzur içinde yaşamışlar, dini inançlarında, ticaretlerinde, seyahatlerinde hepsi serbestti. Geliniz zaman geçirmeden bu zulme dur deyiniz. Akan kanı bir an önce durdurun, Bir an önce barış ve huzur gelsin. Yahudilik Netanyahu katilinin anladığı veya dünyaya anlatmaya çalıştığı gibi değildir.