Şarkılar Seni Söyler
Şarkılar Seni Söyler
ALİ OSMAN AYDIN
Şu ara Kanal 7’de 1996 yılında yayınlanan Şarkılar Seni Söyler adlı programı izliyorum. Ne işin var o dönemin programlarında, demeyin. Program öyle keyifli, sohbet öyle tatlı ki... Programı Ahmet Özhan sunuyor ve merhum Ömer Tuğrul İnançer de kendisine eşlik ediyor. İkisi de gençler o zaman.
Programda usül gereği tasavvuf musikisi eserleri icra ediliyor. Eserler rastgele seçilmiş değil. Hepsi, özellikle güfte yönünden güçlü tasavvufi mesajlar taşıyorlar. Adı üzerinde, şarkılarda O’nu arıyorlar… Özellikle rahmetli Tuğrul İnançer Efendi öyle derin bir bakış açısıyla yaklaşıyor ki eserlere, hayran kalıyor, çıtınızı çıkarmadan her cümlesini dikkatle dinliyorsunuz.
Bakıyorum da bu sükûnet ve saadet dolu programın üzerinden tam 30 yıl geçmiş. Televizyonculuk da izleyicilik de ne kadar hızlı bir değişim geçirmiş insan inanamıyor. Şimdilerde, izlediğinizde huzur bulacağınız böyle programlar yok maalesef. Televizyon kötülüğün, çirkefin, vahşetin yuvası olmuş sabah akşam zehir saçıyor.
Ahmet Özhan ve Ömer Tuğrul Efendi’nin ortak noktaları ikisinin de Karagümrük’te bulunan Cerrahi Tekkesi’ne müntesip olmaları. Yanılmıyorsam 1970’li yılların hemen başında intisab ediyorlar. Ahmet Özhan’ı Tuğrul Efendi davet ediyor. Ahmet Özhan henüz yeni yeni popüler oluyor. O zamanlar tekkenin Şeyhi Muzaffer Ozak hazretleri.
Karagümrük’te hâlâ faaliyette olan Cerrahi tekkesi ta III. Ahmed zamanında, yine Sultan tarafından, Cerrâhîliğin pîri Şeyh Nûreddin Cerrâhî adına yaptırılıyor. Sene 6 Receb 1115, yani 15 Kasım 1703. O gün bugündür tekke Hakk “âşıklarının” yurdu oluyor.
Rahmetli Ömer Tuğrul İnançer Efendi’yi 15 yıl kadar önce olacak, tanıma bahtiyarlığına eriştim. Kendileriyle kısa da olsa sohbetlerimiz oldu. O kısa anlarda sorular sorma fırsatı buldum. Hiç unutmam, Ahmet Yaşar Ocak Hocanın bazı kitaplarında geçen Mevlevilik ile ilgili bazı bilgileri kendisine sormuş, çok veciz ve tatmin edici cevaplar almıştım. Yaşımız küçüktü tabii. Bu evsafta bir kâmil insana layık olduğu saygıyı gösterebildim mi diye hâlâ kendime sorarım. Makamı cennet olsun…
Hepsi birbirinden kıymetli olmak üzere bu tekkede vazife ifa etmiş şeyhler arasında Muzaffer Ozak Hazretleri hem şahsiyeti hem de kültürel etkisi anlamında özellikle üzerinde durulması gereken bir simadır. Onun zamanında tekke memleketin mümtaz şahsiyetlerini halkasına katarak bütün ülkede bilinir hale geliyor. Bunda Muzaffer Efendi’nin etkileyici şahsiyetinin payı büyüktür. Ama müridan sadece bu isimlerden oluşmuyor. Muzaffer Efendi’nin cemaati toplumun bütün gelir gruplarından dervişleri bir araya getiriyor.
Prof. Dr. Ümit Meriç, Muzaffer Efendi ile ilgili şunları söylüyor: “Varlığından kaynaklanan çok büyük bir ruhaniyeti vardı. Sizi rahatlatan, aydınlatan, bütün karanlıklarınızı yok eden... Şöyle düşünüyorum, efendimin şahsiyetindeki bu fevkaladelik nereden kaynaklanıyor?
Efendi evvela evlad-ı Resuldendir. Hz. Peygamberin ailesinden gelmektedir, bir seyyid'dir; yani dolayısıyla onun şahsiyetinde Hz. peygambere kadar giden bütün o nurlu zincirlenmeyi hissediyordunuz. İkincisi şöyle, baba tarafından zaten Kayı Boyunun Kızılkeçili aşiretindendir. Yani bir anlamda onun şahsında bütün bir İslam Türk imparatorluğunu görüyordunuz.”
Bununla birlikte Muzaffer Efendi Hazretleri Osmanlı bakiyesi bir insandır. Doğumu 1916’dır. Tek Parti iktidarının sert zamanlarını görmüş, Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş pek çok Allah dostunu bizzat tanımış, çoğunun tedrisinden geçmiştir. Çocukluğundan itibaren ilme, öğrenmeye fevkalade istekli ve kabiliyetlidir.
Sahaflar çarşısında dükkân edinir. Bu küçük sahaf dükkânı kültür dünyamızda hem meşhur hem de çok etkileri olan bir yerdir. Velisi, talebesi, müşterisi, müridi, düşkünü, meczubu, sohbeti, ikramı eksik olmaz. İnsanlar yalnız kitap bakmaya değil, müşküllerine çare bulmaya gelirler. Efendi’nin sohbeti bol, sofrası ve gönlü çok geniştir.
1978 senesinden itibaren Avrupa'ya ve Amerika'ya pek çok seyahatler gerçekleştirmiş, ilki Almanya'nın Berlin şehrinde, ikincisi Fransa'nın Rennes şehrinde icrâ edilen âyîn-i şerîflerle Avrupalılar üzerinde büyük tesir bırakmış, bu ülkelerden müritler edinmiştir.
Amerika’da New York ve Columbia Üniversiteleri başta olmak üzere katedrallerde ve kültür saraylarında icra ettikleri âyîn-i şerîfler ve katıldıkları radyo programları sonrasında sayısız insan kelime-i tevhit getirerek Müslüman olmuştur.
Bu önemli seyahatleri ve orada yaşananları bir başka yazıya bırakalım.