Meral; serseri kurşundan değil, milletin tokadından kork!
Bir serseri kurşun, üzerinden çıkarılan fırtınalara bakın..
İyi Parti’nin İstanbul bürosunda kimse yok iken..
Karşı caddede kovalanan bir hırsıza atılan kurşun, gelmiş camı delmiş..
Direkt İyi Parti’ye hedef alınarak sıkılmış bir kurşun yok..
Kaza ile de olsa, istenmeden de olsa, sonuçta cana gelen bir zarar da yok..
Mala gelen, ciddi bir zarar yok, altı üstü camda açılmış küçük bir delik!
Camı delinen partinin yetkilileri bile, serseri kurşunun açtığı delikten 12 saat sonra haberdar olmuş..
Geriye dönük bir araştırma yapılacak olsa, muhtemelen aynı sırada bulunan işyerlerinin camlarından, eski tarihlerde de (önünün D100 karayolu olması hasebi ile) araba lastiklerinden fırlayan taşlarla, caddeden geçenlerin değişik sebeblerle havaya sıktıkları kurşunlarla, delinen onlarca cam vardır..
Tüm bu gerçeklere rağmen, günde onbinlerce aracın geçtiği caddenin kenarındaki parti il merkezinin camında açılan bir delik üzerinden koparılan fırtınalara bakın..
“Demokrasiye kurşun”..
“Korkmuyorum Recep Bey”..
“Taammüden kurşun”.
“Millete gözdağı!” başlıkları eşliğinde..
“Tehditlere boyun eğmeyiz” naraları atılarak, “bizi öldürecekler, ama korkmayız” kuru gürültülerine kadar onlarca algı operasyonuna bakın..
Canda zarar yok, malda da bir tehlikeli zarar yok..
“O tetiği çekeni yakalayacaksınız..” dediler..
Yakalandı.
“Yetmez, arkasındaki güçleri bulacaksınız..” dediler..
“Araştırıldı, arkasında bir karanlık güç yok, adam inşaat bekçisi.. Silah da ruhsatlı..” açıklaması yapıldı..
Yine durulmadılar..
Ter ter tepiniyorlar..
Durun ya, durun arkadaşlar..
Biz sizin yaptıklarınızla kıyaslayarak anlatacak olursak..
Rezil olursunuz. Mosmor olursunuz..
Kaza ile de olsa, sıkılan kurşunun, İP’in bir camını delmesine alkış tutan yok..
“İyi oldu” diyen yok..
“Ne yapalım canım, bir camları kırıldı ise, olur böyle şeyler, failini de bir ara bakar buluruz” diyen yok..
“İnşaat bekçisinin hak arama metodudur. Çok iyi yapmıştır. İyi Parti’nin ordaki konumlanması yanlıştır” diyen yok.
Oysa hatırlayın..
50 bin insanın katili PKK için, “Terör örgütü diyemiyoruz. Hak aramak için kurumuş, ara ara şiddete başvuran bir yapıdır” diyerek, terör örgütünün suçlarına mazeret üretenlerle ittifak yapan İyi Parti var karşımızda..
Durun, sakin olun..
Ortada, “İnşaat bekçisinin heykelini dikeceğiz” diyen yok.
Oysa ittifak yaptığınız HDP’nin eş başkanı..
2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bile, “Selahattin Demirtaş cezaevinden çıkartılmalı, aksi takdirde seçime gölge düşer” dediğiniz adam..
Şimdilerde cezaevinden çıkarsa, sabah kahvaltısına gelmesi için hazırlık yapılacağı söylenen Selahattin Demirtaş..
“Durun daha.. Durun.. Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” demişti..
Durun, heyecanlanmayın.. Sakin olun..
İnşaat bekçisinin kaza ile de olsa.. Bir partinin il binasının camına gelen kurşunu için.. Kimsenin, “Mecbur bırakıldığımız eylemdi” dediği yok..
Kimsenin, bu başlıkla gazetesinin birinci sayfasına haber koyduğu yok..
Oysa..
31 mart 2015’te, İstanbul Savcısı Selim Kiraz, makamında DHKP-C’li teröristler tarafından önce rehin alındı, sonra da şehid edildi..
Ertesi günkü Cumhuriyet gazetesinin manşeti, teröristleri alkışlarcasına, “Mecbur bırakıldığımız eylemdi” şeklinde çıktı..
Kimse, “Bu; inşaat bekçisinin mecbur bırakıldığı eylemdi” diye manşet atmadığı gibi..
“Canım adamcağız kurşunu hırsıza atmış, İyi Parti’ye gelmiş. İyi Parti de, oraya il binasını kondurmasaydı” diyerek, olayı meşrulaştırma bile değil, sulandırmaya kalktığı için dahi, “Helal olsun sana.. Partimizden seni milletvekili adayı gösteriyoruz” diyen olmadı..
Ama, hatırlayın, DHKP-C’li teröristlerin savcı Selim Kiraz’ı şehid etmesi hainliği için, “Mecbur bırakıldığımız eylemdi” başlığı atarak meşrulaştırmaya çalışan Ahmet Şık, HDP listesinden milletvekili yapılmıştı..
Durun, ter ter tepinip, çatlayacak derecede kızarıp, ortalığa bağırıp çağırmayın..
“İnşaat işçisine avukat yardımı için tüm barolara çağrıda bulunuyoruz” diyen yok..
“İnşaat bekçisinin karakolda kötü muameleye tabi tutulma ihtimaline binaen, nöbetçi avukatlarımızı ilgili karakola yönlendirdik” diyen baro başkanları yok..
Ama hatırlayın, gezi isyanı sırasında, polise taş atanlar, molotof atanlar, polis araçlarını yakanlar için, İstanbul Barosu başta olmak üzere, hemen tüm baro başkanları, 24 saat hizmet için, avukatları özel olarak organize ediyordu.
Durun, vıdı vıdı konuşmayın..
Kimsenin “Biz sırtımızı, inşaat bekçisine dayadık” dediği yok..
Ama hatırlayın, HDP’nin eski eşbaşkanlarından biri, “Biz sırtımızı PYD’ye dayadık” diyerek, açıkça terör örgütlerine destek vermişti.
Durun, hop hop zıplayarak, bir bardak suda fırtına kopartmaya kalkmayın..
“İnşaat bekçisinin ailesine, gözaltına alınması, sonrasında uğradığı mağduriyet sebebi ile yemek kartı dağıtacağız” diyen yok.. “İnşaat bekçisinin gözaltına alınması sebebi ile ailesinin uğradığı zararı karşılamak üzere kaymakamlık bütçesinden yardımda bulunuyoruz” diyen yok..
İnşaat bekçisinin eşini, çocuklarını hemen işe alıyoruz, mağdur olmasınlar” diyen yok..
Oysa hatırlayın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, PKK’lı teröristlerin ailelerine, yemek kartları aktardı.. PKK’lı ölen teröristlerin yakınlarını, işçi olarak işe aldı..
Kısaca:
PKK, bugüne kadar binlerce askerimize kurşun sıktı. Askerimizin evinin camına değil. Kazaen değil.. Göğsüne kurşun sıktı.. Şehid etti.. Askerimizi şehid edenler için “Onlar hak arayan örgüt” diyen HDP ile nasıl ittifak yapabiliyorsunuz” dememizi bile kursağımızda bıraktılar..
Öğretmeni, bomba ile şehid ettiler..
Kazaen değil.. Öğretmenin arabasının camına yönelik değil. Direkt öğretmenin kendisine yönelik saldırı ile, şehid ettiler.
O katillere şirinlikler yapan HDP’lilerle ittifak yapan İyi Partililer, şimdi karşımıza geçip, bir kurşun deliğini göstererek “korkuyoruz” diyorlarsa..
Cevabımız şudur:
“Boşverin kaza kurşununu. Siz esas, 50 bin insanımızın katilleri ile yaptığınız ittifak sebebi ile, milletin sandıkta size atacağı tokattan korkun..”