Bilgi para ve unvandan önce kemal kazandırmalı
Bilgi para ve unvandan önce kemal kazandırmalı
ALİ ERKAN KAVAKLI
Üniversite sınavları bugün yapıldı. 2.5 milyon öğrenci üniversite sınavlarında ter döktü.
Sınavlar öğrencilerin bilgisini ölçer. TYT ve AYT’de öğrencinin kaçıncı olduğu, neyi, ne kadar bildiğinden çok daha önemli. Çünkü üniversite ve yüksek okullara yerleştirmeler sıralamaya göre yapılır.
Merkezi sınavlar, bilgiyi materyale ve menfaate dönüştürme niteliği taşıyor.
Bilgi insanı yükseltir, ona mevki ve makam kazandırır, dolayısıyla para kazanmasını da sağlar ama ilim öğrenmekten maksat para ve maddi kazançtan öte kemal ve erdemler olmalı. İlim insanı ahlaken yükseltmeli.
Cahilliği övemeyiz, cahillik karanlık demektir. Cahil insanın zihni karanlıklar içindedir, öfkesini yönetemez, öfke karanlığından boğulur.
Cahil adam aklını yönetemez; yaratıcıyı bulamaz, iyiyi kötüyü tam olarak ayıramaz, hak ve batılı birbirine karıştırır.
Cahil adam, haram helali bilmezse hırsızlık, şehvet, zulüm karanlığında kaybolur.
İlim insanın aklını ve kalbini aydınlatır; zekâsını besler. Dünyayı yönetenler, toplumda önemli mevki tutanlar, saygı ve itibar görenler bilgili ve erdemli insanlardır.
İlim, insana güzel ahlak ve erdemler kazandırmalıdır.
İlim Allah’ın sıfatıdır. Allah âlimdir, ilim öğrenmek Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktır.
Yunus Emre öğrenmeye derin anlamlar yükler. Öğrenmenin insanı kemale ulaştıracağını söyler:
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.
Okumaktan mana ne?
Kişi Hakkı bilmektir.
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir.
Yirmi dokuz hece
Ularsın uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Manası ne demektir?
Yunus Emre’m der hoca,
İstersen var bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir.”
Eğitim paradigmasını Batı’dan kopyaladığımız günden beraber kemali konuşmaz olduk.
İlim sahibi, diplomalı insanlardan güzel ahlak ve örnek davranışlar beklemez olduk.
İstanbul Büyük Şehir eski Belediye Başkanı hırsızlık şebekesi kurmuş, diplomanın sahtesini almış, ihaleleri en çok para verene vermiş, ihale karşılığı rüşvet almış, ruhsat karşılığı müteahhitlerden ve iş yerlerinden paralar cukkalamış.
İtiraflar, itirafçılar, şikâyetçiler bunları ortaya dökmüş; adam tutuklandı, içeride düştü. Bunları niçin yaptığı sorulduğu zaman beni siyaseten yenemeyenler iftiralarla önümü kesmek istiyor, savunması yapıyor.
Yüzü kızarmıyor.
Delege satın alınarak genel başkanlık koltuğuna oturan Özel; hırsızı, rüşvetçiyi, haraççıyı savunuyor.
Eskiden yasa dışı, haram işler yapanlar utanır, sıkılır, susarlardı.
Şimdi bağırıp çağırıyorlar, meydan meydan dolaşıp hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti, haram kazancı savunuyorlar.
İlim öğrenerek makam sahibi olmanın amacı bu olmamalı. Allah insanı rızkıyla yaratır. Aç mezarı yoktur.
UYKUSUNDA PROBLEM ÇÖZEN BİLGİN
Avrupalıların Avicana dediği büyük İslam bilgini İbni Sina ilme susuzluğunu ve insanlar faydalı olmak için ilim öğrendiğini anlatır:
“5-6 yaşlarımda iken ailece Buhara’ya geldik. 10 yaşımda Ku’ran’ı ezberledim. Daha sonra çeşitli hocalardan fıkıh, kelâm ve matematik okudum.
O yıllarda Buhara’ya “Nâtilî” adında bir bilgin gelmişti. Babam onu evimize davet etti. Nâtilî’den felsefe ve matematik öğrendim. Bu arada tıp da öğreniyor, teorik bilgileri hastalar üzerinde incelemeler yaparak tamamlıyordum.
Kitap okumaktan çok deney ve gözlemlerden faydalandım.
18 yaşıma kadar bütün gücümle çalıştım. Geceleri de okuma ve yazmayla meşgul oluyordum. Uyku bastıracak olsa bir bardak bir şey içer, uykuyu dağıtırdım. Çok defa uyandığımda, önceden halledemediğim bazı şeylerin uykuda halledilmiş olduğunu görürdüm.
Sonraki yıllarda metafizikle uğraşmaya başladım. Bu konuda Aristo’nun kitabını belki kırk defa okudum fakat anlamadım; ümitsizliğe düştüm.
Bir gün Fârâbî’nin metafizikle ilgili bir kitabı açık artırmayla satılıyordu. Satıcının ısrarı üzerine aldım. Eve gelip okuduğumda o güne kadar bir türlü anlayamadığım metafiziği tamamen kavradım. Buna çok sevindim; Allah’a şükredip secdeye kapandım ve fakirlere sadaka dağıttım.
İbni Sinâ ilim dünyasının üstadı olarak anılır, ansiklopediler ondan “tabipler sultanı” diye bahseder. Kanun-u Tıp ve Şifa isimli eserleri bugün de kaynak eserdir.
Öğrenmek ve eser vermek, insanı başarıya ulaştırır. Asıl olan kemal kazanmak.
İlim insanı Allah’a yaklaştırmalı.
Müslümanlar ilme önem vermeli, ilimle yükselmeli, zalimler karşısında acze düşmemeli, izzet ve şereflerini korumak için güçlü olmalılar.
Milli Eğitim Bakanlığı öğrenmeye kemal kazanımı eklemeli. Sadece kılık kıyafet öğrencilere ahlaki erdemler kazandırmaya yetmez.