Üç noktalı tepki
Üç noktalı tepki
Ali Akben
Dünyamız savaşa adım adım yaklaştırılırken, ülke gündemindeki paradoksa dikkat çekmek isterim.
Devletimiz tüm birimleri ile teyakkuz halinde; ABD ve batılı devletlerin operasyon piçi Gazze kasabının, bölgemizi yaşanmaz hale getirmek için yediği herzelere karşı tedbirler alıyor, gece gündüz var gücü ile çalışıyor.
Ana muhalefet ise çaldığı minareye kılıf aramak ve uydurmakla meşgul. Onlara göre birinci öncelik bu ve her şey mübah. Ülke sorunları onları ilgilendirmiyor.
Bu meşguliyet öyle bir raddeye gelmiş olmalı ki, bel altı, bel üstü akla mantığa muğayir her türlü şaibeli alışveriş için tezgah kurulmuş satış serbest. Yiyenlere afiyet olsun.
Devletimiz tehdit altındaymış, Gazze kasabı iyice zıvanadan çıkmış ve ülkemize saldırma bahaneleri peydahlıyormuş, İran’a saldırı bu alçaklığın ilk işaret fişeğiymiş umurlarında değil.
Soysuz güruhun içinde öyleleri var ki, Erdoğan’ın devrilmesi karşılığında İsrail güzellemesi yapmaya bile hazır. Aynen 15 Temmuz gecesi Fetöcü alçakların yürüttüğü tankları alkışladıkları gibi hazır bekliyorlar.
Gündem kirletmekte mâhir soysuz güruh, yolsuzluk bataklığında debelenenlere can simidi olacak asparagaslar için yine Akit gazetesini hedef tahtasına koyarak, işkembeden atıp tutmaya hatta daha ileri giderek, gazete binasını işgale bile kalkıştı.
En son 28 Şubatçılar bu alçaklığı yapmış ve hatta tehditleri ile kamuoyunu yanıltmayı başarmıştı.
Bu sefer kamuoyunu yanıltamadılar. “Toplanın gidiyoruz” hezeyanı ile üç beş çapulcu hariç taraftar da bulamadılar.
Makalemin başlığı, kendini bilmez azgın azınlığın trolleri ile ilgili. Bu güruha çarşamba günü Akit gazetesi sürmanşetindeki üç nokta ile hodri meydan dedi ve şu manşeti kullandı; üç nokta ile de mesajını verdi:
“GEBERDİ” diyenin de lince kalkışanın da…
Bu üç noktanın anlamı; müfterilik yapanlara açık seçik haydin sıkıysa buna da kılıf hazırlayın da görelimden başka bir şey değil.
Ancak ar damarı çatlamış güruh, üç noktalı tükürükleri bırakın her türden tükürüğü yağmur sanmış olmalı ki, tık yok.
Ama atı alan çoktan Üsküdar’ı geçti. Bu alçaklığı yapanların yaptığı yanına kâr kaldığı gibi bir de ödüllendirilip, sosyal medyada beğeni bombardumanına tutulup, insalıktan nasipsizler tarafından paylaşılarak, yüz binlerce insan yalanlarla zehirlendikten sonra zaten iş işten geçmiş oluyor ve hedef on ikiden vuruluyor.
Dezenformasyon yasası ile medya soysuzlarının sesi soluğu biraz olsun kesilir diye umut eden bir yurttaşım. İletişim Başkanlığının asparagaslarla mücadele etme konusunda genellikle başarılı olmadığını gözlemliyorum.
Yasa çıkararak sorunların çözülemediği açık bir gerçek. Yakın takiple, yapanın yanına kâr kalmaması için de mücadele gerekiyor.
Devletimiz tüm kurum ve kuruluşları ile bu önemli sorunun kökten çözümü için var gücü ile mücadele etmeli.
Sosyal medya soysuzları hukukun verdiği yetki ile dizginlenemediği müddetçe, haşerat öldürmenin bir faydası olmaz. Olmadığının son örneği, yolsuzluk bataklığına saplanmış arsızların her türlü açık belge ve bilgiye rağmen hâlâ taraftar bulmaları.
Sosyal medyada çok tartışılan karikatür için yapılan yorumlardan da anlaşılıyor ki, daha çok çalışmalı daha çok yazmalı ve körler sağırlar için sonuç alınmasa da sağduyuyu harekete geçirmek için mücadeleye devam edilmeli.
Bu karikatüre yapılan yüzlerce yorumu okudum ve kendim de yorum yaptım. Benim yorumum kısa ve öz;
“Karikatür üzerinden bari salya sümük saldırmayın.
Sadece iyi bakın ve görün.
Gözleri kör algıları dumura uğramış olanlara sözüm yok.
Müfteri koltuğuna oturmuş, bir kolunu yukarıya doğru kaldırmış ve iftira attığı kaleme dokununca çarpılmış bir insan resmedilmiş.
Anlayana…”
Yorumların ortak paydası şu olsa gerek, aklını kiraya vermiş yapay zekalıları hariç tutarsak, daha çok çalışılmalı ve daha çok mücadele edilmeli. Ön yargılardan kurtulmanın kolay olmadığının bilinci ile sabır sebat silahlarını kuşanarak, tam teçhizatlı olmalı; düşmanca saldıranlara saldırdıkları silahlarla mücadele ve mukabele etmeliyiz.
Bu haftalık da bu kadar.
Kalın sağlıcakla.