• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

Yok eden gürûh

10 Kasım 2025
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

Yok eden gürûh

AHMET TALİB ÇELEN

-Kitaplıkları zengindir. Millîlik gibi bir takıntıları olmadığından bütün dünyâ edebiyâtından romanlar, hikâyeler, şiirler bulunur kütüphânelerinde. Bu yüzden toplumun en entel kesimidir. Ama derin milletle bir türlü kaynaşamamalarının sebebi de bu “dünyâ vatandaşlığı” denebilecek husûsiyetleridir. 

-Kitaplıklarında dînî kitaplar bulunmaz veyâ bu bakımdan çok fakirdir. Bulunanlar da Müslüman kesimin kendinden saymadığı profesörlerin, aykırı yazarların kitaplarıdır. 

-Felsefe, sanat, edebiyat en sevdikleri faaliyet alanlarıdır. Üniversitelerin ilgili bölümleri bunların işgâli altındadır denilebilir. (Gerçi üniversitelerin bütün bölümleri de çok farklı değildir)


-Müzik zevkleri milletten çok farklıdır. Derin millet onları her zaman dışlar, kendisinden saymaz. 

-1930’lu yıllarda yapılan dil devrimine, bu devrimin İslâmî geçmişi unutturmak amacıyla yaptığı tasfiyeciliğe ve uydurduğu yeni kelimelere tam olarak uyarlar. Bu sebeple derin milletle dilleri de ayrılmıştır. Aslında dili, dini, kültürü, gelenekleri milletten tamamen ayrılmıştır.


-Cumhûriyet Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Bayramı gibi resmî bayramlara aşırı düşkünlük gösterirler. Bu bayramlardaki coşkuları, bayramları siyâsî rakiplerine karşı bir gösteri olarak algılamalarındandır. 


-En sevdikleri marş Onuncu Yıl Marşı’dır. İçindeki İslâmî ve millî unsurlar sebebiyle Mehmed Âkif’in İstiklâl Marşı’nı pek de sevmezler, katlanırlar. Onun yerine Onuncu Yıl Marşı’nın millî marş olmasını gönülden dilerler. Onuncu Yıl Marşı onların açılış ve mezûniyet günlerinde siyâsî rakîbe ve dindâr halka karşı isyan marşıdır. 

-Hayat tarzı olarak Avrupalı olmayı pek isterler. Ama öbür taraftan kemalizme karşı olanları İngiliz ve Yunan dostu diye suçlamayı severler. Batı’ya hayranlıkla düşmanlığı bir kalpte birleştirebilen enteresan insanlardır. (Düşmanlıkları görünüştedir)


-Atatürk’ün dostluğunu kitaplarla, belgelerle konuşan kişileri düşman sayarlar. Bu iddiaları aslâ kabul etmezler. 


-Sovyetler yıkılmamış iken Atatürk’e “Burjuva Kemal” diyen bir kısım komünist fraksiyon mensupları Sovyetler yıkılınca konjoktür gereği kemalizme dönerek, bu kesime dâhil olmuş ve bu suçlamalarını eski bavullarında unutmuşlardır. 

-Eski liderin partinin bazı hatâlarını kabûl ederek helâlleşme teşebbüslerine siyâseten ses çıkarmasalar da Müslümanlara karşı kinlerini hâlâ kalplerinde saklı tutarlar. 

-Osmanlıyı hiç sevmezler. Millî Mücâdele’ye “Kurtuluş Savaşı” demelerindeki gizli kastın “Osmanlıdan kurtuluş” olduğuna dâir kendi aralarında bir ahd-i zihnîleri vardır. Nitekim eskiden beri bütün rejim bayramlarında Osmanlı/Sultan’dan kurtuluşu hem şiirlerle hem mizansen gösterilerle ifâde ederler. 


-Kendi partilerinden olanların hatâsını aslâ kabul etmezler, en sert şekilde reddederler. Allah’a Peygamber’e sövenleri, devlet temsilcilerine en sert hakâretleri yapanları sâhiplenirler, mitinglerinde baş köşeye yerleştirirler. 

-Kendi partilerinden olup makamlarını hırsızlık için kullananları, ahlâksızlıkları ortaya çıkmış tipleri tenkid eden görülmemiştir henüz. 

-Yalanı bir ayıp olarak görmezler; siyâsî mücâdele metodu kabûl ederler. Bu mevzûda o kadar ileridirler ki başarılı yalan söyleme sanatı üzerine seminerler bile yaparlar. 


-Milletin Kurban-Ramazan bayramlarına göstermedikleri ilgiyi CADILAR BAYRAMINA gösterirler.


-Bunlardan bazılarının bir Atatürk heykelinin dizine oturarak göz yaşları ve hıçkırıklarla Atatürk’e şeriatçıları şikâyet ettiğini görmek şaşırtıcı değildir. 

-Türkiye’nin eğitim sistemi bunlara çalışır. Sisteme giriş yapan bir çocuk basamakları çıktıkça bu kesime yaklaşır ve en sonunda bunlardan biri olup çıkar. Buna rağmen bu kesim eğitimin şeriatçı ve Osmanlıcı yetiştirmesinden durmadan şikâyet eder. 

-15 Temmuz gecesi darbecilere karşı sessiz kalmışlar, hatta salâ okuyan imam-müezzin döverek ellerinden gelen desteği yapmışlardır. Derin millet nerede ise bunlar otomatik olarak karşı noktadadırlar. 


-Onlara göre rakı millî içecektir. Öyle ki hoşlarına giden bir meze karşılığında Rumlara Kıbrıs’ı bile bahşiş vermeyi düşünebilirler.

-II. Abdülhamid’den nefret ederler. Gerçi bu nefret genel olarak Osmanlı’dan, bütün Osmanlı padişahlarından ve Osmanlı’nın temsil ettiği değerlerden nefretin ayrılmazıdır. Sâdece biraz daha husûsîdir ve çok konuşulur. 

-En nefret ettikleri bakan Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’dir. 

-Partileri başarısına göre değil ideolojisine göre desteklerler. Onlar için başarı ve hizmet mühim değildir; yeter ki ideoloji kendilerinden olsun. Bu yüzden bunlardan olan belediye başkanlarının şehirlerini pislik götürse de, bu şehirler susuzluktan kırılsa da başkanların seçim kaybetme korkusu yoktur. Çünkü bu kesim oylarını o mâlum ideolojiye göre verir. 


-İlginç bir şekilde yaşadıkları köy ve kasabalarda bunlar sıradan halka göre biraz daha elit görünür ve konuşmaları, sohbet mevzûları, oturup kalkışları, geleneğe aykırı duruşları ile halktan ayrılır ve kaynaşma problemi yaşarlar. Halk onları hep bir miktar dışlar. Bu acıklı durumun asabîliğini hep taşırlar.

-Özet olarak: Dîni, dili, kültürü, gelenek-göreneği ile derin milletten kopmuş, Batı’ya özentili ama tam olarak Batılı da olamamış başka ve tuhaf bir kavim hâline gelmişlerdir. 

-Necip Fâzıl’ın, “Cemiyet âh cemiyet, yok edilen rûhiyle;/ Ve cemiyet cemiyet, yok eden gürûhiyle.” mısrâında pek güzel ifâde ettiği üzere bunlar milletimizin bütün iyilik ve güzelliklerini “yok eden gürûh”tur.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Güruh

İnsan karşısındakini kendisi gibi bilirmiş, seninki de o hesap böyle devam et

Ali

Bir ulkenin kurtarıcısı ve kurucusundan bahsediyoruz, saygı duyalım.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23