Türkiye bir kâbûsa gidiyor
Türkiye bir kâbûsa gidiyor
AHMET TALİB ÇELEN
Türkiye’de nüfus artış hızının tehlike arz edecek kadar düşmesi üzerine düşünüyoruz. Bundan önceki yazımızda doğumların azalmasının sebeplerine dâir görüşler aktarmıştık. Hatırlayalım:
-Geç evlenme
-Uzun eğitim hayatı
-Ekonomik gerekçeler
-Çocukların eğitim maliyetinin çok yüksek olması
-Erkeğin çocuk bakımında inisiyatif almaması
-Kadınlarda görülen obezite
-Tüp bebek tedavisine yetersiz destek
Biz bunların tesîrini reddetmemekle birlikte problemin merkez noktasının burası olmadığını düşünüyoruz. Bize göre meselenin sıklet merkezi şu iki husus:
1-Millet ve ümmet merkezli idealsizlik; aşırı dünyevîleşmek.
2-Çalışma hayâtına çekilmek/itilmek.
Birinci husus eğitimin işi. Eğitim sistemi tamâmen millî ve İslâmî olmalı ve kadın-erkek bütün yeni nesilleri vatan, millet, ümmet sevgisi ve bekâ endişesi ile yetiştirmeli. Millet demek ortak idealler etrafında bütünleşen insan topluluğu demek.
İkinci husus hükûmetin sosyal, kültürel ve ekonomik bakış ve uygulamalarına çekidüzen vermesiyle halledilebilir. Hükûmet hâlihazırda kadını iş hayâtına çekmek/itmek için canhıraş bir gayret içinde. Her yılın sonunda ne kadar çok kadını iş hayâtına attıklarına dâir raporlarla iftihar ediyorlar. Nüfus artış hızımızı yükseltmek istiyorsak, kadını iş hayâtına çekmek/itmek mevzûunda on kere düşünmek gerekir. Çünkü kadının iş hayâtına atılmasıyla nüfûsun daha çok artmasını istemek arasında büyük tenâkuz vardır. Dünyâda da Türkiye’de de görülmektedir ki çalışan kadın doğurmak istememektedir. Baş başa kalacağı zorlukları düşününce haksız da sayılmazlar. Bu durumda kadın istihdâmının mecbûrî olduğu alanlar dışında kadını çalışma hayâtına atmakta hesapsız gitmemelidir. Ev hanımlığı hem eğitim sistemi hem de ekonomik teşviklerle özendirilmelidir. Hem de gecikmeden işe koyulmalıdır. Zaman çok daralmıştır.
Millî Savunma Üniversitesi rektörü târihçi yazar Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun feryâdı:
“Türkiye bir kâbûsa gidiyor. Böyle giderse Türkiye ne olur? Ben açık ve net söyleyeyim; Anadolu›da yaşlı bir Türk nüfus olur. Kendisini toparlayamazsa da bu topraklardaki yaşama kâbiliyetini kaybeder. Bu çok ciddi bir risk. Bu bir bekâ sorunu. Şu anda Türkiye›nin en önemli sorunu nüfustur. Prut Savaşı’nda Rusları yendik. 1711’de biz Rusları yenerken bizim nüfusumuz 30 milyondu, Rusların nüfusu 16 milyondu. Osmanlı 140 bin asker çıkardı, Ruslar 60 bin asker çıkardı. 1877-78 93 harbi dediğimiz büyük bozguna gelince Ruslar 100 milyona ulaşmıştı, Osmanlı 26 milyondu. Ruslar 800 bin kişilik asker çıkardılar, biz 300 bin. 1. Dünya Savaşı’na geldiğimizde Rusya 175 milyona ulaştı, biz 22 milyonduk. Ruslar 11 milyonluk asker çıkardı biz 2 milyon 800 bin. Rusya’nın işgal ettiği yerlerden dolayı nüfusu arttı. Sanayii inkılabından dolayı çocuk ölümlerini azaltıyorlar.
Cumhuriyet kurulduğu zaman Atatürk’ün en büyük amaçlarından biri Türkiye’nin nüfusunu artırmak. 13 milyona düşmüşüz. O dönemin gazetelerine baktığınızda örnekler veriliyor. İtalya örnek veriliyor. 6 çocuklu aileler teşvik ediliyor. Türkiye 1960’lara kadar bu politikayla geldi. 60’larda yanlış bir şey yaptılar. Doğum kontrol sistemi çıktı. Doğum kontrolü sistemiyle batıdaki Türk nüfusunu azalttılar. Bu çok yanlış bir şey oldu. Anadolu’nun batısında nüfus bitti. Ege, Marmara Bölgesi’nin nüfusu azaldı. İç Anadolu ve Karadeniz bir süre muhâfaza etti. Şu anda doğurganlık hızı 1.51’e düştü. İstanbul’da bu 1’e kadar iniyor. Bu çok kritik. Ben 2 yıldır şunu söylüyorum. Türkiye bir kabusa gidiyor. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız belli tedbirler açıkladı. Doğurganlık hızının 2.0 olması lazım. Nüfusun kendini yenilemesi için.
Böyle giderse Türkiye ne olur? Ben açık ve net söyleyeyim; Anadolu’da yaşlı bir Türk nüfus olur. Kendisini toparlayamazsa da bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder. Bu çok ciddi bir risk. Bu bir beka sorunu. Şu anda Türkiye’nin en önemli sorunu nüfustur. Ben bunu 2 yıldır söylüyorum kabusa gidiyoruz. Bu çok önemli bir tehdit. Bu savaştan daha önemli bir tehdit.”
Erhan Afyoncu’nun feryâdına kulak vermeli ve derhal işe koyulmalı.
Doğurmak istememek, başka faktörlerle irtibatlı olmaksızın bir duygu hâline gelirse çâresi yoktur. Artık tatbîke koyduğunuz bütün tedbir ve teşvikler havada kalır. Çünkü bu duygu hâline gelmiş kadın ve erkek bu tedbir ve teşviklere dönüp bakmayacaktır. Onlar çocuk istememektedirler, sebepsiz istememektedirler. Onlar için tedbir ve teşvikler yok hükmündedir artık. İşte buna idealsizlik diyoruz. Aşırı dünyevîleşme diyoruz. İdealizm ve doğurma arasındaki münâsebeti Alev Alatlı anlatıyor:
“Filistinli kadın diyor ki: ‘Ben 6 tane çocuk doğurmakla yükümlüyüm. Başka türlü olmaz Alev’ciğim. İkisini İsrail öldürecek, ikisi eve yemek getirecek, ikisi de okuyup bir yerlere gelecek...’ ”
Âilede ve okulda çocuklarımıza bu idealizmi, bu bekâ idrâkini verebilirsek problem hallolur. Aksi takdirde Erhan Afyoncu’nun dediği gibi Türkiye ve Türk milletini bir kâbus bekliyor demektir.
İnşâallah bir an evvel mâkul ve tesirli tedbir ve teşviklerle bu felâketi atlatırız.
NOT: Bütün İslâm âleminin aslî yeni yılını tebrîk ederim.