• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

Büyük öğretmen reformu üzerine düşünceler

30 Kasım 2020
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

Eğitimde köklü bir reform veya zihniyet inkılâbının öğretmensiz/muallimsiz muvaffak olamayacağını söyledik. Yeni gelecek zihniyeti ruh ve hareket olarak temsîl edebilecek bir muallim kadrosu olmadan köklü reform ve zihniyet değişimi gerçekleşemez. Bu yüzden “Köklü ve çaplı bir eğitim reformunun ilk adımı köklü ve çaplı bir öğretmen reformu/inkılâbı olmalıdır” diyoruz. Tıpkı bir fabrikanın önce ustalarını yetiştirmesi gibi… 

Şu hâlde ne yapmalı, nasıl yapmalı?

En başta bu reform, eğitime dış/iç müdahalelerle yerleştirilmiş olan Batıcı, materyalist, seküler, âhiretsiz ve dolayısıyla ahlâksız zihniyeti çöpe atabilme cesâretini göstermelidir artık. Bu olmadan hiçbir şey olmaz. Sâniyen bu yabancı zihniyet yerine getirilecek olan zihniyet, kafa ve gönüllerde net olarak belirlenmelidir. Bu yeni zihniyet, elbette binlerce yıllık târîhimizden süzülüp gelmiş bir zihniyet olacaktır. Kendi köklerimiz üzerinde yükselen, kendi rengimizi verdiğimiz bir zihniyet… Bu noktada küçük bir tereddüt veya “kim ne der?” endîşesi reformun tamamını zehirler ve yine reform, reform olmaktan çıkar. Köklü reform Ayasofya’yı ibâdete açar gibi yapılmalıdır. 

Üçüncü merhale… Öğretmen yetiştiren mektep/fakültelerin de büyük zihniyet değişimi istikâmetinde silbaştan yeniden inşâsıdır. Yeni muallim mektepleri mekân, hoca ve talebesiyle katışıksız bir şekilde medeniyet çizgimizle mutâbık olacaktır. Bu mektep, bağrında bin yıllık birikimimizi barındırırken günümüzün her türlü ihtiyâcını karşılayacak donanıma da sâhip olacak. Hatta bin yıl sonrasının da ana rahmi olarak plânlanacak.  

Mekân Mîmar Sinan’dan izler taşıyacak; hocalar İmâm-ı Âzam, İ. Gazâlî, İ. Rabbânî, Molla Gurânî, Bîrûnî, Ali Kuşçu, Yesevî, Yûnus, Mevlânâ, Ak Şemseddin, Ebüssuûd, Elmalılı… ıtırlı olacaktır. Talebeler zoraki “öğrenici-öğrenci” değil, ilmi talep eden, bilgiye aç “talebe”ler olacaktır. Geleceğin muallimlerinin ilim tâlibi olması onların yetiştireceği talebeleri de hâliyle öyle yapacaktır. Bu yüzden istikbâlin muallimleri gönlü oyunda oynaşta olan tiplerden seçilmemelidir. Günümüz üniversite imtihanlarının mantığı ile geleceğimizi emânet edeceğimiz muallimleri seçemeyiz. Muallim, testleri ful çıkarmanın ve puan sıralamasında başlarda yer almanın ötesinde ve üstünde husûsiyetlere sâhip bir insan olmalıdır. Mehmed Âkif âdetâ bir matematik formülü gibi ortaya koymuş: 

 “Muallimim” diyen olmak gerektir îmanlı;

Edebli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı.

(Fatih Kürsüsünde)

Evet, muallim olacak kişiye en başta lâzım olan îmandır. Sonra edeb, liyâkat ve vicdan… Îman olmadan diğerleri de var olamaz zâten. Maârif sâhasında îman, liyâkat şehrinin cümle kapısıdır.

Muallimlik için dört yıllık bir üniversite eğitimi yetmeyebilir. Öğretmen liseleri yeni zihniyet inkılâbı istikâmetinde yapılandırılarak yeniden canlandırılabilir. Böylece sekizinci sınıftan sonra muallimler seçilmeye başlanmış olur ve lise ve üniversite dörder yıl olmak üzere istikbâlin muallimleri sekiz yıl yetişmiş, pişmiş olurlar. Öğretmen liselerine talebe seçimi de sâdece puanla olmamalıdır. Gerekirse memûriyete başlarken yapılan güvenlik soruşturmasına benzer bir ameliye “medeniyet tasavvurumuz”a uygunluk zâviyesinden öğretmen lise ve fakültelerine girişte de yapılabilir. Böylece ileride yeni zihniyet inkılâbına uygun muallimlik yapabilecek  “medeniyet tasavvurumuz”a müzâhir kişiler baştan seçilmiş olur ve boşu boşuna vakit ve emek isrâfına gerek kalmaz. İyi bir plânlamayla baştan seçilmiş olan bu muallim namzetleri mezun olduğunda iş garantisi de verilmelidir. Bu sâyede bu yeni muallim mekteplerine talep artar, talebin yöneldiği noktada muvaffakiyet de yükselir. 

Öyle bir muallim mektebi inşâ etmeliyiz ki oradaki her ses, her görüntü, her yüz, her söz, her satır millet evlâtlarına köklerini hatırlatmalıdır. Ağaç kökleri üstünde gürleşir. Ama bu mektep kimlik ve istikâmetini köklerinden alırken istikbâle kol atmayı da ihmâl etmeyecektir. Devlerin cüce, cücelerin dev gösterilmediği, sahte kahramanların tasallutundan zihinlerin âzâde kılındığı bir mektep… Yabancı ellerin ve maşalarının dağıttıklarını toplayan, topladıklarını dağıtan bir mektep… Bu mekteplerin mahsûlü muallimlerin elinde yetişen yeni nesiller de elbette fikir ve istikâmet olarak hocalarına benzeyeceklerdir. 

Böyle bir muallim kadrosunun eline hangi müfredâtı verseniz onu hayra çevirmenin bir yolunu bulacaktır. Maârif dâvâmız muallim dâvâmızdır. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ahmet

Elinize kaleminize sağlık

Yolcu

İnşaallah... Berhudar olunuz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23