• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

Bir istikâmet adamı: Seyyid Ahmet Arvasî Hoca

04 Ocak 2021
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

1970-1980 arası yıllar Türkiye’nin çatışma yıllarıydı. Sağ-sol, laik-antilaik, Alevî-Sünnî, Türk-Kürt, ülkücü-komünist, İslâmcı-komünist, milliyetçi-İslâmcı… Bir cemiyetin birbirini yemek için bulabilecekleri bütün bahâneler ortaya saçılmıştı diyebiliriz. O yıllara bugünden baktığımızda bu hâdiselerin düşmanlarımızın bir oyunu olduğunu daha net görebiliyoruz. Hebâ olmuş zamanlar ve telef olmuş bir gençlik… 

Silâhın ve bileğin konuştuğu o keşmekeş vasatında ilimle fikirle meşgûl olmak kolay iş değildi. At izinin it izine karıştığı bir cangılda doğru bir yol-iz bulmak ve istikâmeti şaşırmadan o yolda devâm edebilmek zorların zoru bir işti. 

Ben o günlerde lisede okuyordum. Damarımda kanın en deli aktığı zamanlar… Ortaokul yıllarımda tutulduğum Tarkan çizgi romanının tesîriyle kurt-bozkurt, Hun Türkleri… sevgimin sevkiyle, biraz da hala çocuklarına özenerek ülkücü olmuştum. Komünistlere karşı fikirlerimizi müdâfaa edebilmek için kendimizi yetiştirmek, kendimizi yetiştirmek için de okumak gerektiğini erken yaşlarda fark ettiğimi söyleyebilirim. Fakat o günlerde ülkücülerin kifâyetli bir kütüphâneleri yoktu. Gerçi bütün Türk târîhi bizim kütüphânemizdi ama iki sıkıntımız vardı: Bir, o birikim ile aramıza harf inkılâbı girmişti. O muhteşem hamûle yeni nesle bir şey söyleyemiyordu bu yüzden. İki, o birikimi modern bir dünyâda solculara karşı müdâfaa malzemesi olarak kullanışlı hâle getirecek formasyonumuz yoktu. Büyük târîhçilerimiz vardı ama eserleri bir mâlûmât yığını olarak öylece duruyordu. Bunları gençlerin ilgisini çekecek hâle getirmek lâzımdı. Nihal Atsız’ın Bozkurtlar romanı büyük bir heyecân rüzgârı estirdi. Ama sanattan, edebiyattan, sinemadan, felsefeden, ekonomiden… konuşan muhâtabımıza Bozkurtlar romanıyla mukâbele edilemeyeceğini de hissediyordum. Bir arayış içindeydim. 

O günlerde Hergün Gazetesi, MHP’nin yayın organı gibiydi. Sıkı bir şekilde tâkîp ediyorum. Bütün yazıları çize çize okuyorum. Taha Akyol da Hergün yazarıydı o zamanlar. Hepsini okuyordum ama zaman içinde yazarlardan birisi gittikçe daha çok dikkatimi çekmeye, beni daha çok sarmaya başladı. O, Seyyid Ahmet Arvasî idi. “Türk-İslam Ülküsü” serlevhası ile yazardı. Günlük politikaya esîr olmaz, sokak kavgalarına takılmaz, Müslüman bir Türk gencinin ihtiyâcı olan bilgi, kültür ve tefekkürü işlerdi. Bunu o kadar güzel yapardı ki, iknâ olmamak neredeyse mümkün değildi. Tasavvufu anlatır ama akla hitâp ederdi. Arvasî Hoca, tefekkür hayâtımda bir dönüm noktasıdır. Ben ilk İslâmî bilgi ve kültürümü ondan, onun açtığı izden edindim diyebilirim. Ehl-i sünnet tâbîrini ilk ondan okudum ve öylece hayâtımın ölçüsü kılmaya gayret ettim. Arvasî Hoca (gençlik arasında meşhûr ismi bu idi) fikrî mücâdele meydânında bize lâzım olanı -hem de büyük bir kifâyetle- veriyordu. Yazılarını içer gibi okuyordum. Münâkaşalarda lâzım olacağını tahmîn ettiğim pasajları ezberliyordum. Elbette daha sonra o ezberleri unuttum ama zihnimde ve gönlümde silinmez izler bıraktığından emînim. 

1979’larda Hergün Gazetesi’ndeki yazıları Türk İslâm Ülküsü adıyla Türk Kültür Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. O yıllarda bu kitapları yayınevinden getirtir, arkadaşlara kârsız dağıtırdım. Bence ümmetin ve milletin kurtuluşu Arvasî Hoca’nın fikirleri ile mümkündü ve bu fikirleri yayabildiğim kadar yaymalıydım. (Diğer kitaplarından da bahsedeceğim)

Arvasî Hoca hakkında geçen yıl yazdığım yazıdan bir bölüm sunayım: 

“Lise 1. sınıfta yazılarını tanımaya başladığım Arvâsî Hoca ondan sonra da fikrî hayâtımın baş rehberi olmaya devâm etti. Lise bitti, üniversite bitti. Elbette ondan başka da birçok yazar tanıdım, okudum, etkilendim. Hepsinin bana kattıklarını inkâr edemem, hepsinden Allah râzı olsun. Ama ilk göz ağrısı unutulmaz ya… Arvâsî Hoca benim için öyledir. Fikre-tefekküre beni uyandıran insandır Arvâsî Hoca. Gözümü ilk açandır. O gün bugündür ondan aldığım istikâmet hiç yanlış çıkmadı. Arvâsî Hoca takipçiliğimden hiç pişman olmadım.”

15 Şubat 1932’de Ağrı- Doğubeyazıt’ta doğan Arvasî Hoca, 31 Aralık 1988’de İstanbul’da Türkiye Gazetesi için yazısını yazarken daktilosunun başında kalp krizi geçirerek vefât etti. Allah ganî ganî rahmet eylesin. 

Büyük bir dâvâ adamı idi. Hayâtı ile dâvâsı arasında kıl kadar aykırılık yoktu. Belki de insanlar üzerindeki derin tesîrinin kaynağı bu idi. 

O artık nesli tükenmeye yaklaşmış fikir kurucu hocalar neslindendi. Hüdavendigar Onur Hoca’nın onu anlattığı kitâbına “Asrın Yesevî’si” ismini vermesi isâbetlidir. Son yazdığım “İstiklâl Marşı’mızdaki Öğretmen Profili-4” başlıklı yazımda muallimlerin “İstiklal Marşı Kriterleri”ne göre seçilmesi gerektiğini söylemiştim. Arvasî Hoca, bu kriterlere tam olarak uyan bir hocaydı. Hatta bu seçimi “Arvasî Hoca Kriterleri” diyerek yapmak da mümkündür. 

32. vefât yılında merhûm hocamızı rahmet, hürmet, minnet ve hasretle anıyorum. Yeni nesillerin onu tanıması ve onun tefekkür dünyâsından beslenmesi elzemdir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

FAHRİ ÜNER

Zevkle okudum. Ahmet hocam bence Arvasi Hocaya bir kaç hafta daha yer vermelisin. Hatıraları sozleri ve en mühimi mücadelesi.

Zeynep

Elinize emeğinize kaleminize sağlık hocam. Arvasi hocamızı ben de saygıyla rahmetle anıyorum. Arvasi Hoca'yı bizlere tanıttığınız için de size teşekkür ediyorum. Yolumuzu aydınlatma konusunda bizlere yeni tanıtacağınız rehberlerimizi okumayı dört gözle bekliyoruz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23