Sporun kanayan yarası; Cinsel istismar!..
Bugün günlerden Cuma. Mübarek bir günde insan güzel düşünüp, güzel yazmak ve yaşamak istiyor. İstiyor istemesine de her vakit bu güzellik olmayabiliyor. İstenmeyen hadise ve olaylara tedbir almak için ise, tehlike oluşturacak unsurları da gündeme taşımak bazen kaçınılmaz oluyor. İşte onlardan bir tanesi de spora bulaşan ‘taciz’ olayları. Gündem yoğunluğundan dolayı ne zaman yazmalıyız diye düşünürken, kısmet bugüneymiş. Önceki gün Anadolu Ajansı’na düşen ‘İngiltere futbolunda cinsel istismar skandalı büyüyor...’ başlıklı yazıyı gördükten sonra, sporun adeta ‘kanayan’ yarası olma hadisesini geçtik, ‘kangrene’ dönüşen taciz olaylarına, yazacağımız bu yazıyla dikkat çekmemek olmazdı!..
50 BİN STERLİN SUS PAYI
İngiltere’de yaşanan yüz kızartıcı ‘futbolda taciz’ olaylarının boyutu her geçen gün derinleşiyor. Haber içeriğine göre gözaltı sayısı 155’e çıktı. Çocuklara İşkenceyi Önleme Derneği (NSPCC) tarafından yapılan açıklamada, İngiltere Premier Lig’den amatör takımlara kadar 148 kulübün adının geçtiği soruşturmada, cinsel istismara maruz kaldığı iddia eden yaş aralığı 4-20, onlarca kişinin itirafları ile mağdur olan kişi sayısı ise şimdilik 429. Bu denli vahim bir durum. Futbolun beşiği diye adlandırılan ülkeden ajanslara yansıyan haberler bununla sınırlı değil. İngiltere Premier Lig ekiplerinden Chelsea’nın eski futbolcusu Garry Johnson, Kulübün kapısından 1970 yılında 11 yaşındayken giren ve 13 yaşından itibaren tacize uğradığını, maruz kaldığı cinsel istismarı kamuoyuna açıklamaması karşılığında kulüp tarafından kendisine 50 bin sterlin ödendiğini iddia etti. Durum bu kadar vahim!...
ÜLKEMİZDE DURUM NE?
Peki, ülkemizde durum nedir? İngiltere’de ki taciz skandalları üst üste ortaya çıkınca, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, konuyla ilgili açıklama gereği duydu. Terim röportajında “TFF’de göreve gelir gelmez, bu konuyla ilgili bir birim oluşturulması talimatını verdim. Bu projeyi uygulamaya başladığımızda çok daha zor, büyük ve derin bir sorun ile karşı karşıya olduğumuzu gördük. Fiziksel ve duygusal istismardan daha önemlisi cinsel istismar da bir hayli fazla” ifadeleri yer aldı. Söz konusu olay, ciddiyet taşıdığı için sümenaltı edilme gibi bir yanılgı-gaflete düşülmemesi gerekiyor. Terim, röportajın bir bölümünde dikkat çeken ‘Fiziksel ve duygusal istismardan daha önemlisi cinsel istismar da bir hayli fazla...’ konuyu kim nasıl izah edebilir bilemem ama şiddetle kınamakla kalmayıp Sayın Terim’in önemine vurgu yaptığı gibi cezai takibat başlatılmalı ve bu kişiler yargılanmalıdır...
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR DA
TACİZİ DOĞRULUYOR
Türkiye Kick Boks Federasyonu Spor Bilimleri Dergisinde yayınlanan sporda kadın ve sorunları başlıklı bilimsel makalenin ara başlıklı ‘taciz’ bölümünde ‘...Görüşülenlerden dördü kendisinin veya yakınlarından en az birinin cinsel tacize maruz kaldığını söylemiştir.... Küçük yaşlardan itibaren çok çeşitli spor dallarında, belediyelerde ve okul ve üniversite takımlarında spora katılan bir katılımcı, cinsel tacizin bir kısır döngü haline geldiğini ve bu kısırdöngüyü küçük yaştaki sporcuların bilinçsizce çalıştırıcılarına/antrenörlerine karşı ilgi duyma yoluyla başlattıklarına inanmaktadır’ ifadeleri yer alıyor...
Fanatik gazetesinden İlker Dilek, spordaki taciz konusunu ‘Geç olmadan, eyvallah demeden’ başlığı ile köşesindeki yazısına, Ankara Üniversitesi BESYO öğretim görevlilerden oluşan heyetin araştırmasından alıntı yapmış. Spor yaşamları boyunca bazı antrenör, yönetici ve seyirciler tarafından uğradıkları cinsel taciz oranının yüzde 56.2. Sporcuların % 45,5 ile cinsel tacize en fazla uğradıkları yer spor salonları. Yapılan sporun giysisi ile taciz edilme arasındaki ilişkininse yüzde 29.2 olduğu ortaya çıkmıştı. Ayrıca, bayan sporcular en çok yüzde 40 ile seyirciler daha sonra yüzde 33.1 ile erkek takım arkadaşları ve yüzde 24.8 ile antrenörleri tarafından cinsel tacize uğradıklarını belirtmişler.
Tüm bu itiraflar, açıklamalar, bilimsel araştırmalardan sonra nasıl bir duruş sergilememizi beklersiniz? Kültürümüzde yer alan ‘Haksızın karşında susan dilsiz şeytandır’ düsturuyla hareketi kaçınılmaz kılıyor. İnanç esaslarımıza bağlı olarak insanı ve vicdanı hassasiyetimiz bunu gerektiriyor. Erkek antrenörlerini denetlemeyen, bayan sporcusuna mayo-şort-tayt giydirip yüzme-jimnastik-voleybol v.s. spor yaptıran anlayışa sesleniyorum; ‘Toplumsal yozlaşmaya, daha da öte tacize zemin hazırlama eğilimindeki uygulamalarınızın vebalini hiç düşünmüyor musunuz?’ Doğru ya biz elçi, siz hancı! Durmak yok, takibe–yazmaya devam inşallah.