• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Can Karahasanoğlu
Ahmet Can Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Yok oluşunu sahneleyen bir türün trajikomik hikayesi

22 Mart 2025
A


Ahmet Can Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Yok oluşunu sahneleyen bir türün trajikomik hikayesi

AHMET CAN KARAHASANOĞLU

Ah, insanoğlu! Kendini içten içe yaralayan o büyük gösterinin umutsuz devriyecisi… Tiyatral hayatların sirkine hoş geldiniz… Kafasına ‘öğrenme’ adı altında ukalalık çivisi çakan çürümüş topluluk… Kangrenli bir çivi değil mi, ruha müptela tutku?

Biz, şahsiyetini  boykot eden yaratılışın efendileriyiz. Bu sayede dinozorları bile geride bırakmayı başardık. 

En azından onlar naif bir hıçkırıkla yok edilme nezaketine sahiptiler. Biz ise ölümümüzü, yok etme senfonisine liderlik eden çılgın bir şefin titiz hassasiyetiyle kutluyoruz

“İlerleme!” diye höykürdük, gökyüzünü kurumla boğarken, denizleri plastikle doldururken. Gerçekten de güzel bir ilerleme gösterisi. Çelik ve beton katedrallerimizi inşa ettik, göklere ulaştık, ruhlarımız israfımızın bataklığına gömüldü. Ve şimdi, üzerinde durduğumuz dünya, ayaklarımızın altında kibrimizin kanıtı olarak eriyor.

Ve sonra, o sevimli küçük imha ıvır zıvırları, nükleer oyuncaklar. Dünyamızı bir düğmeye basarak çorak araziye dönüştürmeye hazır… Nihai çözümlerden oluşan gerçek bir cephanelik. Ne kadar medeni, ne kadar rafine.

Ama bekleyin, dahası var! “Dijital Frankenstein”ı icat ettik: Yapay zeka… Silikon Vadi’sinde bu yapay tanrıyı biz yaptık. Hizmet edecekti bize, sonra bizi de aşmak için. Uçuruma doğru koşan bilgeliğimizle(!) son akşam yemeğimizin pazılını tamamladık. 

Ya işe yararsa? Ya etli parazitlerin vebasından başka bir şey olmadığımıza karar verirse? Acınası yalvarışlarımızı dinleyecek mi? “Haklarımızı” önemseyecek mi? Şüpheliyim. Ne de olsa makineler, yok etme konusunda insanlardan çok daha mahirler.

Doğanın öfkesinden, depremler ve volkanlardan önce titrerdik. Şimdi, doğayı aştık, yepyeni bir felaket türü keşfettik: insan yapımı felaket. Yok etme konusunda o kadar profesyonel, o kadar üretkeniz ki, dağlar, taşlar, kuşlar ve tüm nebatat bizi bir eğlence ve umutsuzluk karışımıyla izliyor olmalı.

Aslında sorun şu, değil mi? Çöküşümüzün mimarları olan bizler, bunu önleyebilecek tek varlıklarız. Rotamızı değiştirecek zekâya, vicdana ve araçlara sahibiz. Ama irademiz var mı? Milyon dolarlık soru bu…

Anlık hazzın cazibesi ile uzun vadeli yıkımın hayaleti arasında sıkışmış bir türüz. Bağımlılar gibiyiz, sonraki hikâyenin peşindeyiz, geride bıraktığımız enkazdan habersiz.

Belki de tüm bu soytarılıklar bir sınavdır, aptallığımızdan ders alıp alamayacağımızı görmek için ilahi bir deneydir. Bu insanlık gemisini kayalardan uzaklaştırmak için kolektif bilgeliği toplayabilirsek belki, hayatta kalabiliriz. Ama şimdiki rotamıza devam edersek, o zaman dünya bizi bu acı kabustan uyandıracak. 

Gezegen dayanacak, ama biz, kendini kandıran ustalar, unutulmaya yüz tutacağız.

Size soruyorum, insanlık sonunu mu hazırlıyor? Yoksa sonunda kendine gelecek mi? Dedikleri gibi, seçim bizim. Ama bu melodram bir pembe dizi değil. Geri sarma yok, ikinci şans yok. Bu gerçek bir anlaşma ve zaman geçiyor.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kemal

Allah a inanirsan herseyin cevabini bulursun 

Ömer

Toplum bozuldu , iklimler değişti , 
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23