Türkiye’nin, bölgesel bir güç haline geldiğini ve bir dünya gücü olma eğiliminde ilerlediğini belirten Beçiroviç, “Son gelişmeler, Erdoğan başkanlığındaki mevcut hükümetin, Türkiye’yi bir dünya gücü haline getirme hedefini engellemek için yapılıyor’’ dedi.
Beçiroviç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabul ederek, diğer demokratik İslam ülkelerini de Türkiye’nin gittiği yoldan gitmeye teşvik edebileceğini belirtti. Bu nedenle AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın misyonunu başarıyla tamamlamasının önemli olduğunu vurgulayan Beçiroviç, “Çünkü bu, tüm İslam dünyası için iyi bir işaret olacak. AB, kendini zenginleştirmek istiyorsa, Türkiye’ye ihtiyacı var. Bu tempoyla devam ettiği sürece, Türkiye’nin önünde parlak bir gelecek var’’ diye konuştu.
TÜRKİYE*YE HAKSIZLIK
AB’nin, ekonomik anlamda Türkiye’den çok kötü durumda olan ülkelerin vatandaşlarına vize serbestliği hakkı tanıdığını, buna rağmen hala Türkiye vatandaşlarına bu hakkın verilmediğini değerlendiren Beçiroviç, bu uygulamanın, Türkiye’ye haksızlık olduğunu dile getirdi. AB’nin insan haklarına ve seyahat etme özgürlüğüne dayandığını anlatan Beçiroviç, ‘’AB, Türkiye’ye ve vatandaşlarına vize serbestliği hakkı vermeyerek, kendi temel sözleşmesini ihlal etmektedir. Türkiye’ye vize serbestliği hakkının verilmesi, AB ülkeleri için de çok önemli. Bunun bir an önce uygulanmaya başlanması, hem Avrupa hem de ekonomi için iyi olacaktır’’ diye konuştu.
Türkiye’deki son operasyonları da değerlendiren Beçiroviç, şunları söyledi:
GELİŞMELER BENİ ŞAŞIRTTI
“Türkiye’nin, bölgesel bir güç haline geldiği ve bir dünya gücü olma eğiliminde ilerlediği tartışılmaz bir gerçek. Birçok noktada, yabancı faktörlerin yardımının bulunduğu bu son gelişmeler, bu nedenle beni şaşırttı. Tüm bunlar, Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki mevcut hükümetin, Türkiye’yi bir dünya gücü haline getirme hedefini engellemek için yapılıyor.’’ Slovenya’nın başkenti Lyublyana’da faaliyet gösteren IFIMES tarafından, geçen yıl Başbakan Erdoğan’ı, Ortadoğu ve Balkanlar’da izlediği olumlu politikalar dolayısıyla ‘’On Yılın Dünya Şahsiyeti Ödülü’’ne layık görmüştü.