• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Sosyolog Adnan Kalkan ile aileye yönelik tehditleri konuştuk! Aileyi ihya edemezsek medeniyet inşa edemeyiz

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Sosyolog Adnan Kalkan ile aileye yönelik tehditleri konuştuk! Aileyi ihya edemezsek medeniyet inşa edemeyiz

Aileyi korumanın devletin görevi olduğunu hatırlatan Sosyolog Adnan Kalkan, Haber Müdürümüz Zekeriya Say’a yaptığı değerlendirmede, kültür ve medeniyetimize uygun kanunlarla aile yapısının güçlendirilmesinin önemine işaret etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2025’i “Aile Yılı” ilan etmesi, uzun süredir sessizce derinleşen bir gerçeği yeniden Türkiye’nin gündemine taşıdı. Düşen nüfus oranları, artan boşanmalar, evlilik yaşının yükselmesi, tek kişilik hanelerin çoğalması ve kuşaklar arasındaki kopuş; artık yalnızca sosyolojik veriler olarak değil, doğrudan bir beka meselesi olarak tartışılıyor. 2025 Aile Yılı boyunca devlet kurumları, bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları tarafından çok sayıda çalıştay, panel, konferans ve farkındalık etkinliği düzenlendi. Ancak sahadaki tablo, yapılan faaliyetlerin ötesinde, daha derin ve kronik sorunlara işaret ediyor. Nafaka sistemi, 6284 sayılı yasa, erken evlilikler nedeniyle cezaevinde bulunan babalar, toplumsal cinsiyet tartışmaları, sapkın akımların yaygınlaşması, gündüz kuşağı programları ve sosyal medyanın kontrolsüz etkisi; aileyi doğrudan hedef alan başlıca başlıklar olarak öne çıkarken, aile meselesini yalnızca güncel tartışmalarla sınırlamadan; hukuki, ahlaki, kültürel ve medeniyet perspektifiyle ele alan isimlerin görüşleri daha da önem kazanıyor. Aile Danışmanı ve Yazar Adnan Kalkan, bu çerçevede gazetemiz Haber Müdürü Zekeriya Say’ın sorularını yanıtladı.


 

“Aile Yılı” sona eriyor. Siz bu süreci siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkçası, Aile yılı, ailenin sorunlarını konuşmak için bir fırsattı ama tam olarak köklü çözümler üretildi diyemeyiz. Nafaka ve 6284 nolu yasanın yerinde durduğu gibi… Aileyi tehdit eden meseleler sadece kadına yönelik çalışmalar değil; hukuki, kültürel ve dijital boyutları olan yapısal sorunlardır. Aileyi korumak için kadını korumak yetmez erkeği de korumak, çocuğu da korumak gerekir. Kadın aileye dahil edilip cesur yasal ve toplumsal düzenlemeler gerekir.

SÜRESİZ NAFAKA ZULÜMDÜR

Süresiz devam edip şimdi de adaletsiz bir usulle devam eden nafaka uygulamasının aileye etkisini nasıl görüyorsunuz?


 

Bu nafaka sistemi evliliği değil, boşanmayı teşvik ediyor. Diğer taraftan da evlenmemeye sebep oluyor. Bir erkeğin ömür boyu nafaka yükümlülüğü altına sokulması, evliliği korku vakasına dönüştürdü. Gençler evlenmiyor, evliler boşanıyor. Hatta uzun zaman genç kızlar yaşlı iş adamları ile pamuk dede evliliği adı altında evlenip sonra boşanıp ömür boyu nafakaya bağlandı. Nafaka artırımına mahkemeye sevgilisiyle giden kadınlar haber oldu. Yani eski kocasına ben senin paranı sevgilimle çatır çatır yerim verdiğim para yetmiyor daha fazla istiyorum dercesine mahkemeye gittiler. Nafaka sadece kadına değil, kusurlu olan tarafa ve kısa bir zaman için verilmelidir. Süresiz nafaka zulümdür, evlilik süresi, çalışabilirlik, çocuk durumu esas alınmalı. Nafaka kısa bir süreliğine kadına verilebildiği gibi asıl kusurlu tarafa verilmelidir. Yani bir kadın hem kocasını aldatıp hem nafaka almamalıdır. Aksi hâlde gençler evlilikten kaçmaya devam eder. Evliler boşanmaya devam eder.

6284 sayılı yasanın aile üzerindeki etkileri çok tartışılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?


 

Bu düzenleme korumadan çok cezalandırma merkezli çalışıyor. Bir beyanla babanın evden uzaklaştırılması, masumiyet ilkesini yok sayıyor. Kadına şiddeti engelleme yasası dedikleri 6284 nolu yasa nice yuvaların yıkılmasına sebep oldu. Kocanın rolü elinden alındı. Kadının boşanmasının yolu açıldı. Çocukların babasız veya annesiz kalmasına sebep oldu. Kadını koruyan değil, aileyi koruyan yasalara ihtiyacımız var. Nitekim kadın da ailenin bir parçasıdır. 6284 nolu yasa aslında en büyük darbeyi kadına vurdu. Kadını yuvasından çıkarıp hizmetçi yaptı, garson yaptı, kasiyer yaptı… oysa kadın yuvasında çok daha iyi şartlardaydı. Feminist dernekler algı yönetimi ve baskıyla bu yasanın devamını sağlayarak en büyük cezayı kadınlara kesiyor.


 

BİZİ KAVRAMLARLA MAHVETTİLER

Erken evlilik sebebiyle hapis yatan babalar meselesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu, Türkiye’nin en ağır vicdan yaralarından biridir. Bugün eşiyle ve çocuklarıyla rızaya dayalı bir hayat kurmuş onca baba suçlu muamelesi görüyor. Karısı ve çocukları dışarıda perişan oluyor. Bir Kocayı bir babayı hapse atmakla hangi kadını ya da hangi çocuğu koruyorsunuz? 15 yaşında birbirini sevmiş ve evlenmiş çok ender insanlar vardır. Türkiye’de ergenlik çağına giriş kızlarda 11-12 yaşında erkekler de ise 12-13 yaşında olmaktadır. Gençlik 18 yaşında değil, ergenliğe giriş ile başlar. Çocuk evliliğine elbette biz de karşıyız. Ama çocuk dediğimiz ergenlik öncesidir. Ergen artık gençtir. 14 yaşında padişah olan ecdadımız vardır. Çanakkale’de bu yaştaki çocuklar cepheye koştu. Bilim adamları da en uygun yaşların kadında da erkekte de 14-15 yaşından 30 yaşlarına kadar olduğunu söylüyorlar. Nüfus da bataklığa düşerken ve medeniyetimiz büyük bir yok olmaya doğru giderken hâlâ erken evlilik adı altında insanların hapse atılması asla kabul edilemez. Bizi kavramlarla mahvettiler önce kavramları tekrar doğru anlamlandırmak gerektiği kanaatindeyim. Medeniyet düşmanlarının saldırıları asla bizi doğru yoldan ve medeniyet inşasından geri çekmemelidir. Erken evliliğe karşı çıkanlar kendi çocukları bu yaşlarda gayrimeşru ilişkiler yaşamakta, onlara ise sesleri çıkmamaktadır. Zinaya sesi çıkmayanlar Allah’ın müsaade ettiği helale karşı bağırıp çağırmaları hiçbir anlam ifade etmemektedir. Ergenlikte evlenip de hapse atılanlara yönelik derhal bir yasa çıkarılmalı ve aile bütünlüğü esas alınarak bu babalar tekrar serbest bırakılarak karısına koca, çocuğuna baba olmasının yolu açılmalıdır.


 

Toplumsal cinsiyet ve sapkın akımlar aileyi nasıl etkiliyor?

Toplumsal cinsiyet diye bir cinsiyet yoktur. Cinsiyet sadece biyolojiktir. Bu sapkın akımlar ailenin biyolojik ve ahlaki temelini hedef alıyor. Cinsiyetin akışkan olduğu iddiası, çocuğun zihnini ifsat eder. Cinsiyet biyolojiktir ve toplumsalla hiçbir alakası yoktur. Bir medeniyeti kökten yapmanın yolu onun neslini bitirmektir. Kadın kadına erkek erkeğe bu cinsel sapkınlık terör suçu sayılmalı ve bütün dernekleri kapatılmalıdır. Nitekim asıl beka meselesi budur. Çocukları hedef alan cinsel içeriklere sosyal medyada yasal düzenleme getirilmeli ve ihlal edenlere ceza verilmelidir. Eğitim müfredatlarında kadın ve erkek rollerine uygun fıtrat temelli yaklaşımla içerik hazırlanmalıdır. Sapkın propagandalara karşı hem sosyal hayatta hem sosyal medyada cezai işlemler getirilmelidir. Cinsel yönelim adı altında devlet hiçbir şekilde ameliyat yapmamalı ve anne babalara çocuğuna terapi ve tedavi hakkı ve yetkisi verilmelidir.


 

İFTİRA, ZİNA, REYTİNG MALZEMESİ

Gündüz kuşağı programlarının aile yapısına etkisi nedir?

Bu programlar ailede mahremiyeti yok sayıyor, ahlaksızlığı normalleştiriyor. İhanet, şiddet, iftira, zina reyting malzemesi yapılıyor. Nişanlısı annesini kaçırıyor. Evliyken başka erkekten hamile kalıyor. DNA testleri havada uçuşuyor. Yıllardır aile mahremiyetine dinamit koyan sabah kuşağı programları kesinlikle kaldırılmalıdır. Toplum mühendisliği olan bu tür programları yasaklamak ve yerine aile değerlerine uygun programlar yapan yayınlar desteklenmelidir. Aile değerlerini yaşatan programlar ise ödüllendirilmelidir.


 

FENOMENLER ROL MODEL OLUYOR

Sosyal medya aileyi nasıl dönüştürüyor?

Sosyal medya denebilir ki ahlaki sınırları yok etti. Kadın kadına, erkek erkeğe, kadın erkeğe, kadın hayvana, hayvan hayvana, erkek hayvana cinsel sapkınlıklar sosyal medyada neslimizi zehirliyor. Bu kadar cinsel uyarıcıya maruz kalan gençlerimizin cinsel kimliğini koruması mümkün görünmüyor. Diğer taraftan sosyal medya kıyas kültürü ile karı kocanın birbirini artık beğenmemesine sebep oluyor, mevcut yaşantısına razı gelmemesine sebep oluyor. Aynı zamanda karı kocanın birbirini aldatmasına sebep oluyor. Rol ve sorumluluklarını ihmal etmesine aile içi şiddetin artmasına sebep oluyor. Çocuklar, anne-babadan önce fenomenleri örnek alıyor. Onların kültürü ile kültürleniyor. Toplum da yabancılaşıyor, aidiyet hissetmiyor ve zamanla kopuyor. Asıl beka aile medeniyetimizdir. Ve beka sorunumuz gün geçtikçe artmaktadır.


 

Sizce temel hata nedir? Yasa koyucular nerede hata yapıyor?

Sosyal medyanın hızlı gelişimi ile birlikte orada bir propaganda kültürü oluştu. Sosyal medyayı ise en çok kullanan değerlerimize karşı olan seküler kesimdir. İnanç ve değerlerimiz referans alınmak yerine bazen bunların baskı ve propagandaları ile yasal düzenleme yapılmaktadır. Kanunlar kadını ya da çocuğu değil, bütün olarak aileyi korumalıdır. Kimin ne dediği değil, toplumsal değerlerimiz referans alınarak kanunlar yapılmalıdır. Yasal düzenlemeler aileyi koruyacak şekilde yapılmazsa toplumsal çöküş kaçınılmazdır.


 

Aile yılı biterken devlete ve topluma son mesajınız nedir?

Aile medeniyetimizi ayakta tutmanın yegâne çaresi, devlet kurumları gerekli yasal düzenlemeleri yapmalı, aile ise çocuğunu havalecilik psikososyal hastalığından uzak bir şekilde evvela evde yetiştirmeye gayret etmelidir. Mesela cinsel sapkınlıkların propagandası yapıldığı programları devlet yasaklamalı, aile ise çocuğuna değer odaklı terbiye vermelidir. Aile bakanımız feminist derneklerin ve toplumu ifrazat etmeye çalışan akımların etkisinden uzak kalarak bu toplumun milli ve manevi değerlerine uygun yasaların çıkması ve ailenin desteklenmesi için gayret etmelidir. Aileyi ihya edemezsek medeniyeti inşa edemeyiz.


 

“Terbiye hakkı” kısıtlanmamalı

“Feminist kadınların ve toplumu ifsat etmeye çalışanların propagandaları sonucu çocuklar cahil cesareti ile kendi öz değerlerinden koparıldı. Bireyciliğin pompalanmasıyla aidiyet kavramı zayıflatıldı. Haz ve hız yaygınlık kazandı. İrade ve muhakeme ciddi hasara uğratıldı. Neticede benmerkezci toplumsal değerlerden kopuk ve hazların kurbanı bir nesil yetiştirildi. Yasal anlamda da ve sonrasında 6284 no’lu yasa gibi kanuni desteklerle anne babanın rolü ciddi anlamda zayıflatıldı. Bir kız çocuğu daha 15 yaşında sosyal medyanın da propagandasıyla sevgilisiyle gece dışarı çıkmasına karşı çıkan babasını evden dışarı attırabiliyor veya kendisi evden alınabiliyor. 14 yaşındaki kız babası sevgilisine karşı çıkıyor diye babam beni taciz etti diye babasını hâkim karşısına çıkarıyor. Bu durumda bir kısım anne babalar yasal endişelerden dolayı çocuğun üzerine gidip onu ahlaksız tehlikelerden koruyamadığı gibi bir kısmı da ciddi anlamda yasal düzenlemelere maruz. Anne babalar artık çocuklarına terbiye vermekte tereddüt yaşıyor. Devlet yasal düzenleme yapıp anne babalara, çocuğuna terbiye verme hakkı ve yetkisi tanımalıdır. Hiçbir yasal düzenleme babanın terbiye hakkının önüne geçmemelidir. Aynı zamanda devlette nesli muhafaza etmekten sorumludur. Lakin sesi çok çıkan ifrat Komitesi bu alanda da ciddi zarar veriyor.”

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Aydın

Çalışan kadın evine dönmediği süre boşuna

Türkoğlu

SAYIN SOSYOLOK NASIL İHYA EDECEKSİNİZ HER SEYDEN ÖNCE TÜRKİYEDEKİ HAÇLI LAİK ANAYASASINI VE KANUNLARINI DEĞİŞTİRMENİZ GEREK YERİNE KURAN ANAYASASINI GETİRMENİZ GEREK , HER ŞEYDEN ÖNCE YENİ BİR NESİL YETİŞTİRMEK ,BUNU YAPMAK İÇİN OSMANLI SİSTEMİ OLAN 3 VE 4 YAŞINDAN BAŞLIYARAK SIBYAN OKULUDA OKUTULMASI GEREK YANİ ÇOCUK İKİ SENEDE ARAPÇA VE KURAN DERSLERİ ALACAK BUNUN YANINDA İSLAM DİN BİLGİSİ İSLAMIN ŞARTLARI PEYGAMBER EFENDİMİZİN VE SAHABELERİN HAYATI OĞRETİLECEK , ÇOCUK İKİ SENE SONRA İLK OKUL ORTA OKUL VE LİSEDE DİN , TÜRKÇE VE ECDAD TARİHİ AĞIRLIK VERİLMESİ GEREK BU DERSLER BİR DEVLETİN MİLLİ GÜVENLİĞİDİR AMA DİĞER DERSLER TEFERUATTIR ,, Vesselam ,,,
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23