Sadece yeraltı kaynaklarını değil, çocukları da çalmışlar!
Avrupa, insan hakları söyleminin arkasına saklanarak yalnızca Afrika’nın topraklarını yağmalamıyor; binlerce çocuğu da kaçırıp kendi kirli emellerinin parçası hâline getiriyor. Fransa’nın Çad’dan çocuk çalma skandalı bu düzenin en çarpıcı örneği.
Avrupa, insan hakları söyleminin arkasına saklanarak yalnızca Afrika’nın topraklarını yağmalamıyor; binlerce çocuğu da kaçırıp kendi kirli emellerinin parçası hâline getiriyor. Fransa’nın Çad’dan çocuk çalma skandalı bu düzenin en çarpıcı örneği.
Avrupa’nın “medeniyet vitrini” arkasında saklanan karanlık düzen, Afrika’nın yeraltı kaynaklarını yağmalamakla yetinmedi; çocuklarını da hedef aldı. Gazeteci Mehmet Ardıç’ın Çad’da 2007’de yaşanan çocuk kaçırma skandalını yeniden gündeme getiren çalışması, Fransa’nın sömürgeci zihniyetinin güncel bir fotoğrafını sunuyor. Ardıç’ın anlattıkları, Avrupa’nın göçmen çocuklar konusundaki utanç bilançosuyla birleşince, devlet eliyle yürütülen sistematik bir sömürü düzeninin kapılarını aralıyor.
Ardıç’ın aktardığı olayda Fransız “insani yardım” derneği, Çad’a yardım götürme bahanesiyle gidiyor; dönüşte 103 çocuğu Sudanlı yetimler olarak tanıtıp Fransa’ya getirmeye çalışıyor. Bir polisin çocuklarla konuşmasıyla gerçek ortaya çıkıyor: Çocukların tamamı Çadlı ve kaçırılmış. Skandal büyüyünce dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bizzat ülkeye giderek Fransız kaçakçıları alıp Paris’e getiriyor. “Burada yargılanamazlar” diyerek dosyayı kaçırıyor. Ardından Fransız mahkemesi Çadlı ailelere tazminat ödenmesine hükmediyor; fakat kısa süre sonra hükümet bunun “mümkün olmadığını”, Fransızların vergisiyle Afrika’ya para ödenmeyeceğini açıklıyor.
Fransa hem yeraltı kaynaklarını hem de çocukları çalıyor
Aslında tablo çok daha ağır. 1961’den beri 14 Afrika ülkesi, tüm ulusal rezervlerini Fransa’da tutmak zorunda. Paris bu uygulamadan yıllık yaklaşık 500 milyar dolar kazanıyor. Çad bu ülkelerden biri. Kendi halkının parasını gasp eden Fransa, vatandaşlarının kaçırdığı çocuklar için tazminat vermeyi bile “fazla” buluyor. Çadlı rehber ise şunları söylüyor: “Gerçek ortaya çıktığında gördük ki, Fransızlar yeraltı kaynaklarımızla birlikte çocuklarımızı da çalıyormuş.”
Bu karanlık tablo bir istisna değil; Avrupa’nın göçmen çocuk ticareti ve kayıplarıyla dolu sicilinin devamı.
Son 3 yılda 50 binden fazla çocuk kaçırıldı
Avrupa’da sadece son üç yılda 50 binden fazla refakatsiz göçmen çocuk kayboldu. Euronews’ün 2024 tarihli haberine göre bu çocukların izine ulaşılamıyor; insan kaçakçılığı, organ ticareti ve istismar şebekelerine dair ağır şüpheler bulunuyor. Göç Vakfı’nın verileri de aynı gerçeği ortaya koyuyor: Avrupa’da kaybolan çocukların akıbeti bilinmiyor ve hiçbir devlet bu dosyaları ciddiyetle takip etmiyor.
Fransa’nın kendi iç tablosu ise utanç verici. 2023 yılında ülkede 40 bin çocuk kayboldu. Bunların önemli bir kısmı devlet koruması altındaki sığınmacı ve mülteci çocuklar. Kayıpların nedenleri açıklanmıyor, soruşturmalar ilerlemiyor, hükümet konunun üzerini örtüyor.
Tüm bu zincir, Avrupa’nın insan hakları söyleminin altındaki gerçek yüzünü de gösteriyor. Afrika’da kaynak çalıp refah inşa edenler, aynı düzeni çocuk kaçakçılığı ve göçmen sömürüsü üzerinden Avrupa içinde sürdürüyor. “Koruma”, “yardım” ve “medeniyet” gibi kavramlarla süslenen mekanizma, gerçekte uluslararası bir karanlık ağın üzerini örtüyor.
On binlerce çocuğun akıbeti bilinmiyor
Bugün Avrupa’daki yetimhanelerde, mülteci kamplarında ve kayıt dışı barınma merkezlerinde kaybolan on binlerce çocuğun akıbeti bilinmiyor. Çoğunun insan ticareti, istismar ve zorunlu çalıştırma çarklarına sürüklendiği biliniyor. Fakat hiçbir devlet, kendi vatandaşlarının refah düzenine gölge düşürmemek için bu gerçeği dile getirmeye yanaşmıyor.
Fransa örneği bu çarkın özeti niteliğinde. Her şey apaçık ortada: Afrika’nın madenlerini gasp edenler, gerektiğinde çocuklarını da gasp ediyor. İnsan haklarını bir propaganda aracına dönüştüren Avrupa, kendi kirli dosyalarını görmezden gelerek dünyaya ahlâk dağıtıyor.
Baran Dergisi