• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Neden 7 yıl sonra Ayşe?

Yeniakit Publisher
2016-04-19 15:38:00 - 2016-04-19 15:42:32
Neden 7 yıl sonra Ayşe?

Gazetemizin Okur Postası sayfasında Zekeriya Say imzasıyla yayınlanan yazıda, Pornocu Aydın Doğan'ın sekskolik yazarı Ayşe Arman'a öyle bir cevap verildi ki; Arman bu defa iyice çıldıracak.

İŞTE O YAZI:

Hürriyet yazarı Ayşe Arman’ın 12 Nisan günü yazdığı ve gazetem Akit’e sataştığı “Erkek ol başka fotoğrafımı kullan!” yazısını okuyunca; kendi kendime bu kadın “cesaret hapı mı almış” diye söylendim.

Öyle ya,

23 yıldır “İnananların yüzakı” sloganıyla yayımlanan ve hiçbir oluşuma göbekten bağlı olmadığı için; kapatılmaya belki ama, kullanılmaya asla gelmeyen gazetemize “paçavra” ve  “Limonumu bile sarmam, kirlenir” diyerek, o kıt aklıyla hakaret ediyordu.

Ayşe Arman’ın yazısından sonra, Akit’in ne cevap verdiğini merak edip, internet sitesine baktım.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Eğer, Ayşe Arman da benim gibi; yeniakit.com.tr’de verilen cevaba baktıysa kesin “Ya rabbi Şükür” demiştir.

Zira, o ahlaksız sözlere verilen cevapta;  belli ki acınmış, bir tükürük dahi atılmamış rezilin yüzüne.. Öyle bir cevap, ar perdesi yırtılmış Ayşe Arman’a, olsa olsa “meltem rüzgârı” gibi hafif bir esinti gelmiştir.

12 Nisan’da yazdığı ilk yazısında; Akit’e saldıracağım derken , “cinsiyetçi” bir yaklaşımla züccaciye dükkânına giren fil gibi ortalığı dağıtan, kaş yapayım derken göz çıkartan Ayşe Arman, 13 Nisan’da yediği herzeyi toparlamaya çalışmış.

Tabi iki gün üst üste Akit’e saldırınca, Ali İhsan Karahasanoğlu ağabey, “nebevi” bir üslupla cevap vermiş Arman’a.

Tıpkı;  Peygamberimizin “köpek leşinden” tiksinen sahabeye; “Köpeğin ne güzel dişleri var!” dediği gibi,

Ali İhsan abi de;  “Türkan Saylan’a hiç sorulmayanları, o  sormuştu” diyerek,

Arman’ın kendi ifadesiyle “sapık” ve  “sekskolik” yazı ve röportajlarındaki birkaç doğruya temas etmiş.

Tabi kalbi mühürlenip de üzerine mum damlatılmadıysa, Ayşe Arman bu yazıdan gerekli dersi alır diye ümit ediyorum.

***

Ama ben bir Akit okuru olarak verilen cevaptan tatmin olmadığımı belirtmek istiyorum…

Gazetemiz Akit’e böyle edep dışı bir saldırı olduğunda, biz rahmetli Hasan Karakaya ağabeyin göstereceği reflekse bakardık.

Öfkemizi ancak onun yazısında dindirirdik.

Böyle durumlarda, ne diyordu rahmetli Hasan Karakaya ağabeyimiz;

“Küfrediyorsam, vardır bir sebebi.  Eğilecek-bükülecek, ezilecek-büzülecek değilim... Bir “aşağılık kompleksi”ne girip, hiç kimseye yaltaklanacak da değilim...”

 “Kendimle” ilgili hiçbir “öfke”ye kapılmam, hele de, asla “kin” tutmam.

Affederim... Unuturum.

Amaaa...

Mensubu olmaktan şeref duyduğum değerlere “dil” uzatan olursa, hiç çekinmem, “anladıkları dilden” veririm cevabını!..

“Eleştiri” ise, eleştiri!..

“Hakaret” ise, hakaret!..

“Sövgü” ise, sövgü!..

Bana göre; Ayşe Arman’ın misliyle görmesi gereken karşılık da böyle bir şey olmalıydı.

“Eleştiri”ye, eleştiri,

“Hakaret”e, hakaret!..

Neden mi?

Çünkü Arman; sürekli aynı resmini yayımlayan editörden şikâyet etmek yerine direkt Akit’e saldırıyor.

Eğer bir rahatsızlığın varsa, ara gazete yönetimini, ilet sıkıntını.

“Limonumu sarmam”.. da ne demek!..

Biz de senin yazdığın sayfayı açtığında, kirlendiğini hisseden ve koşarak abdest tazeleyip, tövbe istiğfar eden insanlara şahit oluyoruz.

Dillendirip, hakaret ediyor muyuz?

Bir limon’un kirlenmesi mi kolay temizlenir,

Yoksa senin yazılarınla kirlenen toplumun “ruh sağlığı” mı?

***

Son birkaç yılda yaptığın “gay, eşcinsel” röportajlarını iktibas edip,

Koca koca adamlarla yataklarda çektirdiğin çıplak fotoğraflarını mı kullansalardı gazetemizde?

Ya da, yarı üryan resimlerini mi neşretselerdi, çarşaf çarşaf.

Bunu mu istiyorsun, açık konuş!

Bayram değil, seyran değil, durup dururken ne diye saldırdın Akit’e.

Yoksa unutuldun da, tekrar gündeme gelmek için mi bu gayretin?

Sen de biliyorsun ki, toplumda karşılığın yok!

Nagehan Alçı’nın dediği gibi;

“Bekaret, kadınlık, cinsellik gibi konular yalnızca muhafazakar kesimde değil, ‘laik’ kesimde de çok dar bir çevrede tartışılıyor. Ayşe Arman bu kesimin temsilcisi olarak dolaşıp, kadınlığa dair en mahrem soruları soruyor gibi görünse de aslında ‘uçuk kadın’ kontenjanından kategori üstü bir isim olarak ‘butik özgürlüğü’nün keyfini çıkarıyor. Laik kesimin tipik bir temsilcisi filan değil.”

Evet Ayşe Arman;

Sen,  nevi şahsına münhasır, sanal bir tipsin. Attığı en küçük adımı dahi kurgu olan biri.

Bülent Arınç’ın gözünden kaçmış, aslında sen Türkiye’nin isimi konulmamış ilk “troliçe”sisin.

Eminim Arınç hatırlamış olsaydı, Hilal Kaplan gibi tesettürlü bir yazara değil de,

Fatih’te “mini etekle”, Nişantaşı’nda “tesettürle” dolaşarak, halkın sinir uçlarını test eden sana verirdi “Troliçe” nişanını.

***

Yine de şanslı bir kadın olduğunu itiraf etmeliyim.  Babanın 2009’da vefat etmesine rağmen, sen 2016 yılında o fotoğraftan rahatsız oldun.

Aradan geçen 7 yıl zarfında rahatsız olup da gazetemize saldırsaydın, Hasan Karakaya ağabey senin ağzının payını verirdi.

Çünkü o, seni iyi tanıyordu.

Ne derece kompleksli bir kadın olduğunu,  saç tasarımcısı Mahmut Ebil’in senin saçlarını rengini biraz fazla açtı diye depresyona girdiğini,  “acayip güzel olacağım derken maymuna döndüğünü” en iyi Hasan Abi anlatırdı.

Aslında Akit’e saldırmanın bilinçaltında aynı nedenin yattığını ikimiz de biliyoruz.

Sırf güzel gözükmediğin için bu fotoğrafın kullanılmasından rahatsız olduğunu anlamak hiç de zor değil. Ama inan bana; yaşadığın bu sanal hayatta, senin gerçek halini yansıtan tek kare, o fotoğraf.

Komplekslerinden sıyrılmayıp,  o kadar çirkin gözükeceğini tahmin edebilseydin, muhakkak ağlamazdın.

Madem ağladın,

Madem o kare çekildi..

Keşke biraz erdemli davranıp sussaydın da; Akit gazetesi, senin normal bir insan olduğunun propagandasını  “bilâ-bedel”  yapsaydı.

Ama olmadı, Bir fotoğrafın vardı onu da faş ettin. Gerçek sandığımız o ağlama fotoğrafınla, cenazeye katılan dostlarını da “trol”lediğini öğrenmiş olduk.



x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23