Ramazan ayında oruç tutmak her Müslümanın yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Pek çok kişi “Ramazan ayında kimler oruç tutmayabilir?” , “Oruç tutamayan ne yapar?” , “Oruç tutamayanlar fidye mi öder?” konularını araştırıyor. İşte, merak ettiğiniz “Kimler oruç tutmaz?” sorusunun cevabı. Oruç tutmanın faziletleri nelerdir?
Ramazan ayında oruç tutmak her Müslümanın yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Pek çok kişi “Ramazan ayında kimler oruç tutmayabilir?” , “Oruç tutamayan ne yapar?” , “Oruç tutamayanlar fidye mi öder?” konularını araştırıyor. İşte, merak ettiğiniz “Kimler oruç tutmaz?” sorusunun cevabı.
Oruç tutmanın faziletleri nelerdir?
Hz. Peygamber (sav) birçok hadislerinde orucun faziletlerini açıklarken, samimi bir inançla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak üzere ramazan ayını oruçla geçirenin günahlarının bağışlanacağını ve oruçluların cennette yüksek derecelere nail olacağını bizlere haber vermiştir.
“Kim Allah’a inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”
Bizler, Farz olan Ramazan orucunu tutunca, hem Allah’ın rızasını kazanıyor sevap elde ediyoruz, hem de tutuğumuz bu oruçlar bizim günahlarımıza kefaret oluyor. Bu hususta Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Kişi büyük günahlardan kaçındığı takdirde, beş vakit namazlar, cumadan cumaya ve Ramazan’dan Ramazan’a, aralarında işlenen günahlara kefarettir.”
Oruç, kişiyi kötülüklerden ve günahlardan koruyan bir kalkandır.
“Oruç sahibini koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse saygısızlık yapmasın, ahlaksızca konuşmasın. Eğer birisi kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, “Ben oruçluyum, ben oruçluyum” desin, Ona bulaşmasın.”
İbn Mace’de bulunan başka bir rivayette ise, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Kalkan savaşta sizi koruduğu gibi oruç da cehennem ateşinden korur.”
Oruçlunun kazanacağı ecir ve mükafat, Allah katında garantilidir. Garantisi şu hadislerdir.
“Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu Allah nezdinde misk kokusundan çok daha hoştur. (Zira Allah (cc) buyuruyor ki): “ Oruçlu yemesini içmesini ve şehvetini sırf benim için terk ediyor. Bu nedenle onun mükafatını ben vereceğim. İyiliğin karşılığı ise on misliyledir.”
Aynı konuda Müslim’de şu rivayet vardır : “ Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Adem oğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna, o benimdir. Onun mükafatını verecek olan da benim.” Bundan daha büyük garanti olur mu?
Oruç, Yüce Allah’ın bize verdiği nimetlere karşı bir teşekkürdür.
“Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır.”Oruç, bizlere sabretmesini öğretmektedir. Oruç sayesinde kazandığımız sabrımızı devam ettirmeliyiz.
Yüce Allah, Oruç tutan kulları için Cennette özel bir kapı tahsis etmiştir. Cennetin sekiz kapısından bir tanesi, oruç tutan Müslümanlara için ayrılmıştır.
“ Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü Oruç tutanlar o kapıdan çağırılacaklardır. Kim oruç tutanlardan ise o kapıdan cennete girecektir. Kim de o kapıdan girerse ebedi olarak susuzluk çekmeyecektir.”[20]. Yine Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:
“Kim Allah yolunda bir çift mal infak ederse cennet kapılarından; “Ey Allah’ın kulu! Bu bir hayırlı iştir” diye nida edilir. Namaz kılan Müslüman namaz kapısından çağırılır. Allah yolunda cihat yapan kimse cihat kapısından çağırılır. Oruç tutan kimse Reyyan adlı kapıdan çağrılır. Zekat veren kimse zekat kapısından çağrılır”. Bunun üzerine, Hz.Ebu Bekir (ra):
“Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Resulü! Bu kapıların hepsinden çağırılan Müslüman olacak mıdır?” diye sorar. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz:
“Evet, senin onlardan biri olmanı umarım” buyurdu.
Bu uzun ve sıcak günlerde iftar vakti olunca seviniyor, yemeğe ve suya kavuşunca rahatlıyoruz. Oysa asıl ferahlık ve rahatlığı oruçlular Allah’a kavuşunca yaşayacaklar:
“Oruçlu için biri iftar ettiğinde, diğeri ise Rabbiyle karşılaştığında olmak üzere iki sevinç zamanı vardır.”
İmkanlarımız nispetince, oruç tutan kimselere iftar soframızda yer ayıralım. İftar soframızı dostlarımıza, komşularımıza ve özellikle fakir ve muhtaçlara açalım. Ecir ve sevap kazanalım.
“Her kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.”
“Hz. Peygamber (s.a.v.) insanlarla birlikte iftar ettiğinde şöyle derdi: “Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin ve üzerinize melekler insin.”
“Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, iftar açtığı zaman şöyle buyururdu: “ Susuzluk gitti, damarlar suya kavuştu. İnşallah orucun ecri de hasıl olmuştur.”
Oruç tutan kişinin cennete girebilmesi için diğer dini görevlerinin (farzlar) dışında büyük günahlardan da sakınması gerekir. Şu Hadis-i Şerif bu hususu ifade eder:
“Beş vakit namazını kılan, Ramazan orucunu tutan, zekatını veren, yedi büyük günahlardan sakınan hiçbir Müslüman yoktur ki, cennetin kapıları onun için açılmış olmasın. Ona “güven içinde Cennete gir” denilir.”
Ecri ve sevabı bu kadar çok olan Ramazan orucunu mazeretsiz terk etmeyelim. Nefsimize ve yanlış telkinlere uymayalım. Farz olan Orucumuzu zamanında tutalım. Mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Dinde geçerli bir mazereti olmadığı halde orucunu tutmayan kişi Allah’a isyan etmiş, pek çok sevaptan ve manevi nimetten yoksun kalmış olur. Büyük günah işlemiş olur. Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuda :
“ Kim hastalığı ve dinde geçerli bir ruhsatı olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmazsa, senenin bütün günlerini oruç tutsa yine bu Ramazan orucunun yerine geçmez,” buyurmaktadır.
Yüce Allah tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızı kabul eylesin. Ramazan- ı Şerifi en iyi şekilde değerlendiren bahtiyar kullarından eylesin. Bizleri Kadir Gecesine ve Ramazan Bayramına, sağlık sıhhat ve afiyetle ve sevdiklerimizle kavuştursun.
Kimler oruç tutmaz?
İslam, kişileri, güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Mazeretlere sahip kimselerin Ramazanda oruç tutmakla yükümlü yoktur. Bu kişiler daha sonra oruçlarını kaza edebilir ya da fidye vermelilerdir. İşte, oruç tutmamayı mübah kılan mazeretler:
Yolculuk
Ramazanda en az üç günlük yani on sekiz saatlik bir uzaklığa gidecek olan kimse geceden oruca niyet etmeyebilir. Ve o gün yola çıkınca da oruçlu olmayabilir. Ancak bir kimse oruca başladıktan sonra gündüzün yolculuğa çıkarsa bu yolculuk bu ilk gün için bir özür sayılmaz. Orucuna devam etmesi gerekir. Bununla birlikte bu kimse orucunu bozarsa yalnız kaza gerekir, keffaret gerekmez. Çünkü orucunu yolculuk özrüne binaen bozmuştur. Ayet-i Kerimede: “’Sizden her kim hasta olur yahut seferde bulunursa sonraki günlerde tutamadığı günler sayısınca oruç tutsun.’’(el-Bakara,184)buyrulmaktadır. Kişi zarar görmeyecekse yolcunun oruç tutması daha faziletlidir. Çünkü yukarıdaki ayetin son kısmında ;’’Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.’’ buyrulur.
Şafii ve Hanbelilere göre yolcu, geceden niyetlendiği orucunu da bozabilir. Zira İbni Abbastan rivayet edilen hadis şöyledir:’’Hz.Peygamber Ramazanda Mekke’nin fethine çıktı. Kadid denen yere gelinceye kadar orucuna devam etti. Kadid’e gelince orucunu bozdu, insanlar da oruçlarını bozdular.’’(Buhari,Savm,34,38;Müslim,Sıyam,87,90;Nesai,Sıyam,49,54,55,61)
Hastalık
Bir kimse oruç tuttuğu takdirde ölmekten veya hastalığının artmasından veya uzamasından yahut aklının zarar görmesinden korkarsa oruç tutmayabilir. Veya başladığı orucunu bozabilir.Daha sonra iyileşince tutamadığı oruçlarını kaza eder.
Orucun, hastanın sağlığı için bir tehlike teşkil edip etmediği konusunda Müslüman mütehassıs bir doktorun bilgisine başvurulmalıdır. Yine, oruç tuttuğu takdirde hasta olacağını galip zanla bilen veya Müslüman bir doktorun haberine dayanan sağlam kimse de hasta hükmündedir.
Hamilelik veya çocuk emzirme
Ramazanda hamile veya emzikli olan kadınların kendilerine veya çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları halinde oruç tutmayabilirler. Daha sonra kaza ederler.Bu durum hasta ve yolcuya kıyas olunmakla birlikte bir Hadisi Şerifte de şöyle buyrulur:’’Allah,yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır, hamile veya emzikli kadınlardan daorucu kaldırmıştır.’’(Nesai,Sıyam,50,51,62;İbniMace,Sıyam,50)
Yaşlılık
Senenin tamamında oruç tutmaktan aciz olan çok yaşlı olanların oruç tutmamaları icma ile caizdir.Bunların oruçlarını kaza etmeleri de gerekmez.Çünkü oruç tutabilecek durumda değildirler.Böyle olanların tutamadıkları her gün için bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir.Ayet-i Kerimede:’’Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir.’’(el-Bakara,184)buyrulur.İbni Abbas bu ayetin çok yaşlı ve oruç tutamayanlarla ilgili olduğunu söylemiştir. İyileşme ümidi bulunmayan hastalar da yaşlılar gibidir. Yaşlılık veya iyileşmeyen sürekli hastalık nedeniyle oruç fidyesi veren bir kimse daha sonra oruç tutmaya gücü yeterse o zaman fidyenin hükmü kalmaz, tutamadığı oruçlarını kaza etmesi gerekir. Oruç fidyesi Ramazanın başında verilebileceği gibi,sonundada verilebilir.Otuz günün fidyesi çeşitli yoksullara verilebileceği gibi bir yoksula da otuz günün fidyesi bir kerede verilebilir.
Savaş
Ramazan ayında düşmanla savaşacak olan bir İslam askeri, düşman karşısında zayıf düşeceğinden korkarsa oruç tutmayabilir.
