Jasmine dizisi edep sınırlarını zorluyor! Çarpık düzenin çarpık piyonları...
Küresel dijital platformların “sanat” ve “hikâye anlatımı” ambalajıyla topluma dayattığı ahlaksızlık zincirine bir yenisi daha eklendi. BluTV’nin HBO Max’e dönüşmesiyle vitrine sürülen Jasmine dizisi, kadın bedenini metalaştıran, aile kavramını aşındıran ve sapkınlığı normalleştirmeyi hedefleyen içerikleriyle sadece bir dizi değil; bu toprakların değerlerine karşı planlı bir kültürel operasyonun açık göstergesi olarak karşımızda duruyor. Selma Savcı, bu karanlık kuşatmayı ifşa ederek “susmanın suça ortaklık” olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
SELMA SAVCI
Jasmine dizisi edep sınırlarını zorluyor... Biri bitiyor biri baslıyor derler ya bu olay da tam üstüne üstlük böyle üzücü bir gelişme gerçekten. Üzücü diyorum çünkü, "çıplaklığı, ahlaksızlığı ve en önemlisi sapkınlığı" ülkemizin topraklarına nakşetmek için uğraşan bir güruhla mücadelemiz kıyamete kadar süreceğe benziyor.
Şimdi doğal olarak herkes şu ifadeyi kullanacaktır... Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye.. Ama diyorum ya böylesi bir edepsizliği de dile getirmezsek, düşmanımızı iyi bir şekilde tanıyıp önlememizi almasak da bu daha da tehlikeli bir hal alacaktır kanısındayım.

Bu köşemizde her daim LGBT sapkınlığı başta olmak üzere aile yapımızı zedeleyecek her kim olursa olsun karşı çıkacağımızı ve ailelerimiz için bu farkındalığı oluşturarak önlem alınması için mücadelemizi sürdüreceğimizi belirtmiştik.
Kaldı ki, bir ABD şirketinin BluTV'nin HBO Max'e dönüşmesiyle bu Jasmin denilen bir sapkınlığın hikayesini bizlere sunmak da aslında planlı bir oyunun şifreleri olsa gerek. Bu teoriyi de nereden çıkardın diye söylenebilir ama, geçtiğimiz aylarda Warner Bros. Discovery Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye Genel Müdürü Jamie Cooke, kanalın Türkiye'ye merhaba demesini ve planlarını şu sözlerle özetlemişti: "Max'in Türkiye'de yayına başlaması, Warner Bros. Discovery için önemli bir kilometre taşı ve BluTV'nin portföyümüze dahil oluşunun başarılı şekilde tamamlandığını gösteriyor.
Gelişmiş platformumuz Max sayesinde daha da geniş bir içerik kütüphanesiyle birinci sınıf bir eğlence yelpazesi sunarak bölgedeki ayak izimizi güçlendiriyoruz. İnanılmaz derecede zengin bir hikaye anlatımı mirasına sahip Türkiye'de, en kaliteli yerli yapımları Max'in küresel çapta başarıya ulaşmış yapımlarıyla bir araya getiren birinci sınıf bir içerik deneyimi sunuyoruz" demişti...
Evet bu sözleri noktası noktasına yazımıza taşıdık. Ne diyor Cooke, "Bölgedeki ayak izimizi güçlendireceğiz" ve daha da garibi "birinci sınıf bir içerik" sunacağız.
Yahu ne zamandan beri baştan aşağı bir kadının cinsel bir meta olarak kullanıldığı ve hayatın içinden denilerek ahlaksızlıklar zincirini siz bu ülkenin evlatlarına büyük bir projeymiş gibi yutturuyorsunuz.
Jasmine denilen bir karakteri bu topraklara sunarak yapmak istediğinizin altında aile yapısını dinamitlemenin ve sizin istediğiniz bir Türkiye inşa etme sürecinizi herkesin çok iyi anlaması gerektiğini görmeliyiz. Bu edepsizliklere prim vererek, tanıtımını değil bunun nasıl bir yapının parçası olduğunu idrak etmeliyiz.

Yoksa Jasmine biter Masmine başlar… Konunun ehemmiyetini anlamak ve evlatlarımızı bu sapkınlıklar yumağının içerisinden kurtarmamız şarttır. Düşünebiliyor musunuz, dizinin tanıtım yazısına başlarken bile sanatsal ifadeler ve en önemlisi bir kadının hayat mücadelesi temasını işleyerek göz boyamayı ihmal etmeyen bu züppeler, gelinen noktada nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde olacaklar takipçisi olacağız.
Jasmine, ölümcül bir kalp rahatsızlığıyla yaşam mücadelesi veren genç bir kadın olan Yasemin’in (Asena Keskinci) hikâyesini merkezine alıyor. Ancak hikâyeyi sarsıcı kılan unsur, Yasemin’in hayattaki tek dayanağı olan üvey kardeşi Tufan’ın (Burak Can Aras) ona karşı duyduğu saplantılı sevgi.

Yasemin, hayatta kalabilmek için organ nakli listesine girebilme umuduyla mücadele ederken, bu süreç onu ve Tufan’ı karanlık ilişkiler ve yasa dışı bağlantıların içine sürükler. Ahlaki sınırların giderek bulanıklaştığı bu yolculuk, iki kardeşi de geri dönüşü olmayan, yıkıcı bir sona doğru hızla sürüklüyor tarzında bir tanıtımı da yaparak olayı tamamen sanatsal bir faaliyete dönüştürme gayelerini de görüyoruz.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN>>>

