Ömer Emre Akcebe yazdı: Bugün Filistin’in işgâl altındaki topraklarında yaşayanlar da dahil olmak üzere dünya çapındaki Siyonistlerin emniyetleri tehdit altına sokulmadıkça, bizim soykırım, İsrail ise savaş dediği şey sona ermeyecektir. Kısaca, İsrail’in canının yanması gerekiyor. Hakiki bedeller ödemesi.
Ömer Emre Akcebe yazdı: Bugün Filistin’in işgâl altındaki topraklarında yaşayanlar da dahil olmak üzere dünya çapındaki Siyonistlerin emniyetleri tehdit altına sokulmadıkça, bizim soykırım, İsrail ise savaş dediği şey sona ermeyecektir. Kısaca, İsrail’in canının yanması gerekiyor. Hakiki bedeller ödemesi.
7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın gerçekleştirdiği ve dünya çapındaki bütün sahte dengeleri altüst ederek şimdiden tarihteki önemli kırılma noktalarından birini teşkil eden Aksa Tufanı isimli huruç harekâtının ikinci yıl dönümünü idrak ediyoruz.
Bir dünya düzeni olmadığı, güçlünün ne yaparsa yapsın yanına kâr kaldığı, İslâm âleminin rejimleri başındakilerin kuyrukçuluk yaptığı, haklının temsilciliğini yaptığı iddiasında olanların güçlünün karşısında nasıl eğilip büküldüğü, Amerika’nın hukuk tanımadığı, BM kararlarının İsrail’e uygulanmadığı, adil bir düzen olmadığı gibi artık konuşa konuşa normalleşen gevezelikleri alıp burada bir kez daha gevelemenin bir anlamı olduğunu zannetmiyoruz.
Bununla beraber bugüne kadar yapılan boykot, protesto gösterileri, Gazze ablukasını kırmak için düzenlenen deniz seferleri gibi her birbirinden kıymetli teşebbüslerin tamamının önünde saygıyla eğilerek selamlamakla beraber, üzülerek, aynı şeyleri tekrar etmek suretiyle bugüne kadar elde edilemeyenlerin kazanılamayacağını da görüyoruz.
45 kilometrekare içine kıstırılmış, iki senedir vahşice katledilen, sistemli bir şekilde açlığa mahkûm edilen bu kahraman milletin kurtulması noktasında samimiysek, dünya çapında bunun ıstırabını duyan kim varsa artık yeni bir safhaya geçmek zorundadır.
Biz Gazze’de yaşananları bir “soykırım” olarak tanımlıyorsak da Yahudiler bu yaşananı “savaş” olarak tanımlıyorlar. Bunu bir anlığına kabul ettiğimizi farz edelim. Peki, savaş nedir? Savaş, tarafların bir diğer tarafın iradesini kırmak ve onu teslim almak üzere giriştiği silahlı eylemdir. Peki, savaşın sınırları nedir? Hani şu zevzeklik olmasın diye değinmeye bile tenezzül etmediğimiz milletlerarası düzen var ya, ona göre: Sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tâbi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemler, yani bugün Yahudilerin Gazze’de sergiledikleri eylemlerin tamamı savaşın sınırlarını çizen savaş suçlarıdır. Peki, bugün bu suçları kim meşrulaştırmaktadır? Cürmü bizzat işleyen İsrail ile beraber, bütün bu nizamın kurucusu ve savunucu olduğunu iddia eden; fakat yaşanan tüm bu mezalime seyirci kalan ve hatta benzin döken Amerika’dır.
Dikkat ediyorsanız, yaşanan hadiseler üzerinden bir noktaya gelmeye başladık. O nokta şurası ki, bugün, sivilleri öldürmek, rehin almak, kötü muamelede bulunmak, şehirleri yakıp yıkmak bir suç teşkil etmiyor. Neden? Çünkü İsrail ve Amerika geçtiğimiz iki sene içinde bütün dünyanın gözlerinin içine baka baka bu cürümleri meşrulaştırdılar.
Şimdi tekrar savaş bahsine dönelim. Savaş nedir? Savaş, bir tarafın diğer tarafın iradesini kırmak ve onu teslim almak üzere giriştiği silahlı eylemdir. Bugünün “modern” dünyasında savaş suçları bakımından bir sınırın kalmadığını gösterdik. Haritalar üzerindeki siyasî sınır çizgileri açısından da İsrail savaşın sınırları olmadığı yine bütün dünyaya Filistin, Suriye, Lübnan, Yemen, İran ve son olarak Katar’da gerçekleştirdiği saldırılarla gösterdi.
Görüldüğü üzere bu yaşanan şeyin adı savaşsa, bunun ne hukukî ve ne de siyasî bir sınırı yok ve bu sınırları kaldıran, sınırın dışına çıkılarak yapılanları meşrulaştıranlar da başta Amerika ve İsrail.
Yine savaş bahsine dönelim. Savaştan maksat neydi? Tarafların birbirlerinin iradesine kırmak. Sınırıysa yok. O zaman, dünya çapında kalbi Gazze ile beraber çarpan herkesin bu savaşa katılması gerekiyor. Amerika başta olmak üzere, Avrupa, Asya ve Afrika’da, İsrail terör çetesinin yabancı misyon görevlilerinden başlayarak, bu mezalimi destekleyerek ortak olan tüm Siyonistlerin meşru hedef olarak tanımlanması ve İsrail “aman” diyene kadar bir bir ortadan kaldırılması gerekiyor.
Bugün Filistin’in işgâl altındaki topraklarında yaşayanlar da dahil olmak üzere dünya çapındaki Siyonistlerin emniyetleri tehdit altına sokulmadıkça, bizim soykırım, İsrail ise savaş dediği şey sona ermeyecektir. Kısaca, İsrail’in canının yanması gerekiyor. Hakiki bedeller ödemesi. Yalnız Müslüman Akıncılar değil; şövalye ruhunu yitirmemiş, Gazze’de yaşanan mezalime rıza göstermeyen vicdan sahibi herkesin bu konuda yapabileceği bir şeyler muhakkak vardır.
Mesela bugün savaş sahasında son derece etkili bir şekilde kullanılan dronların ucuz versiyonlarının, bütün kameraları aşağı bakar vaziyette konumlu bulunan şehir güvenlik sistemlerini bertaraf edip, kendisinden beklenen hedefleri sahibini gizleyerek gerçekleştirmesi işten bile değildir.
Üç aşağı beş yukarı anlaştık zannındayız. Taraflar arasındaki güç dengesi bozuk olduğunda, zayıf tarafın galip gelmesi ancak ve ancak savaşı asimetrik bir düzleme taşımakla mümkündür. Bugüne kadar izlenen yollar İsrail’in iradesini kıracak ölçüde canını yakmamıştır. Gazze’nin sesi olduğunu, elinden geleni yaptığını iddia eden Avrupalı ve Müslüman devlet adamları da hiç kusura bakmasınlar. Eğer ki gerçekten bir başarınız olmuş olsaydı, soykırım sona ererdi. Ölçü bu, çok basit!
Herkes çevresine bakmayı bıraksın artık. Kendinden zuhur diyalektiği çerçevesinde doğudan batıya, kuzeyden güneye gerçekleşecek tüm zuhurların kapsını sonuna kadar açalım! İsrail’in gerçekten canını yakacak eylemlere girişmek insanlık haysiyetini taşıyan bütün dünya milletlerinin boynunun borcudur.
Burada bahsettiğimiz şeyin adı terörle de karıştırılmasın. Bizim dediklerimiz terörse, İsrail ile Amerika bir numaralı teröristtir.
Dünya, yeni Çakal Carlos’lara gebedir ve bunca mezalimi sergileyen İsrail mutlaka ama mutlaka gebertilecektir!
BARAN HABER