Yazar Ali Karahasanoğlu, Emekli Tuğgeneral Cihangir Dumanlı'nın "direnme hakkı doğdu" şeklindeki yazısı üzerinden, anayasal düzeni hedef alan çağrılara dikkat çekti. Karahasanoğlu, Dumanlı'ya herhangi bir soruşturma açılmadığını belirtirken, kendisinin ise Danıştay emekli üyesi Abdullah Dörtlemez'in benzer şekilde "isyanı teşvik" içeren yazısını eleştirdiği için suç duyurusuyla karşılaştığını ifşa etti. Yazar, Ankara'dan gelen tezkerede yer alan "ivedi" ve Basın Kanunu'na aykırı bilgi isteme notlarını "baskı kurma" çabası olarak yorumladı. Karahasanoğlu, yazısının asıl amacının, ülkenin geleceğini tehdit eden darbe ve isyan imalı söylemleri dillendirenlerin maskesini indirmek olduğunu ve iktidarın sandıkla değişeceğini vurguladı.
ALİ KARAHASANOĞLU
Gazze ile dayanışma gösterisi yapan dindar insanlara “Alçaklar, şerefsizler” diyebilecek kadar alçaklaşan Fatih Altaylı’yı savunan ekip, “Gazeteciliğe ceza veriliyor” diyenler..
Altaylı’nın, “Cumhurbaşkanı hiç korkar mı? Mossad’dan bile korkmuyor” diye savunma yaptığı gün.
Emekli Tuğgeneral Cihangir Dumanlı’nın imzası ile, halkı isyana tahrikten geri durmadılar.
Ne yazdı Dumanlı?
Birlikte okuyalım:
“Anayasa ve hukuk dışına çıkan iktidar meşruiyetini yitirir. Meşruiyetini yitiren iktidara karşı ulusun direnme hakkı doğar. AKP iktidarı anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ile meşruluğunu yitirmiş, Türk ulusunun direnme hakkı doğmuştur.”
Anayasa ve hukuk dışına çıkmayı, emekli general olarak sen mi belirliyorsun Dumanlı..
Sen CHP aşığı, darbesever birisi olarak “çıktı” dersin. Ben de hukukçu kimliğimle, “çıkmadı” derim..
Hakem kim? Millet..
Millete de 2023 Mayıs ayında gittik.. Millet yetkiyi verdi..
Dolayısı ile, Dumanlı ve benzerlerinin iddiaları halk tarafından reddedildiğine göre, bir sonraki seçime kadar beklemeleri artık zorunlu..
Nerdeee.
“İktidar meşruiyetini kaybetti, halk dirensin” diyerek, isyanı dillendiriyorlar..
Dumanlı’nın halkı isyana tahrik eden yazısının Cumhuriyet gazetesinde yayınlandığı ve büyük ihtimalle hiçbir savcılık soruşturması açılmadığı dün..
Benim de nasibime..
Ankara’dan bir suç duyurusu düşmüş..
Hani bu arkadaşlar, düşünce özgürlüğüne çok saygılılar ya.. Sadece siyasi iktidar, muhalifleri bastırmak için, gazetecileri savcılarla muhatap ediyorlar, mahkemeye çıkartıyorlar ya..
Gazetemize ve şahsıma açılan davaları, birkaçı dışında, pek yazmayı, konu edinmeyi tercih etmesem de..
Bugünkü gibi, çelişkilerini yüzlerine vurmak gerektiğinde. Tam da “Gazeteciler susturuluyor” dedikleri gün, kendilerinin gazetecileri nasıl susturmak istediklerinin delillerini onlara da göstermek gerektiğinde.
Kendimizi öne çıkartmak için değil..
Muhataplarımızın maskelerini indirmek için, bize yapılan suç duyurularını, açılan davaları yazmak zorunda kalıyoruz.
Gazetemizin avukatı Ali Paccı dün akşam saatlerinde bildirdi..
Ankara Başsavcılığı’ndan, İstanbul’a bir tezkere gelmiş..
Şikayetçi taraf, savcılığı da baskı altına almış olmalılar ki..
“Süreli iş” notu düşülmüş. Yetinmemişler, bir de “İvedi iş” notu eklemişler..
Tamam, anladık, basın suçlarında yasal süreler var.. Bunların kaçırılmaması gerekiyor..
Siz Ankara olarak biliyorsunuz da. İstanbul’daki savcılar bilmiyor mu?
Ama maksat ne?
“Bu soruşturma çok önemli.. Bütün işinizi gücünüzü bırakın, bu soruşturma ile ilgilenin” mesajı vermek..
Yok yok, tezkerenin tepesine yerleştirilen iki nottan kaynaklı değil, tüm çekincem..
Halkı isyana tahrik edenlerin, bir de üste çıkıp, bizi sanık sandalyesine oturtmak isterken..
Savcılarımızın da, “Eser sahibinin, eser sahibi bulunmuyorsa yazı işleri müdürünün, yazı işleri müdürü tespit edilemezse genel yayın yönetmeninin açık kimlik bilgilerinin tespit edilerek” şeklindeki ifadelerle, Danıştay’dan emekli bir hakimin baskısının üzerlerinde olduğunu çok kesin şekilde hissettirecek ifadeleri, tezkeresine koyabilmesi..
Hani merak ediyorum, gazetede yayınlanan eleştirel yazının sahibi belli de..
Yazı işleri müdürünün olmaması diye bir ihtimal, 33 yıllık ulusal bir gazetede sıfır da..
Savcının yazısından hareketle soruyorum, genel yayın yönetmeninin de kimliği tespit edilemezse, ölmüş genel yayın yönetmenimiz Hasan Karakaya’yı mı mezarından çıkarıp, sanık sandalyesine oturtacaksınız?
Bir gazetede yayınlanan yazıdan dolayı, cezai sorumluluk kime düşer, eser sahibi belli değil ise, cezai sorumluluk kime aittir, genel yayın yönetmeni sorumlu olur mu, olur mu ki, genel yayın yönetmeninden ifade alınması isteniyor, daha bunu bile bilmeyen savcılarımız nasıl olabiliyor diyeceğim ama..
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN>>>




