• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

HÜDA PAR’dan Yeni Anayasa Çalıştayı!

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi:
HÜDA PAR’dan Yeni Anayasa Çalıştayı!

HÜDA PAR “Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa” başlığıyla İstanbul’da bir çalıştay düzenledi. Hukukçular, akademisyenler, kanaat önderleri ve siyasetçilerden oluşan geniş katılımlı çalıştayda; halkın taleplerini esas alan, ideolojik dayatmalardan arındırılmış, sivil ve yerli bir anayasa çağrısı yapıldı.


HÜDA PAR “Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa” başlığıyla İstanbul’da bir çalıştay düzenledi. Hukukçular, akademisyenler, kanaat önderleri ve siyasetçilerden oluşan geniş katılımlı çalıştayda; halkın taleplerini esas alan, ideolojik dayatmalardan arındırılmış, sivil ve yerli bir anayasa çağrısı yapıldı.

HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı düzenledi.

Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ve selamlama konuşmaları ile devam etti.

HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam, yaptığı konuşmada, "Hakkın ve adaletin hâkim olduğu, devletin millete hizmet aracı olarak görüldüğü, milletimizin inanç ve değerleriyle barışık bir anayasa hepimizin ortak arzusudur. Milletin iradesinden beslenen bir anayasa en tabii ve en kolay olandır." dedi.

Çalıştayda, 3 farklı panel oturumu ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapıldı.

İslam Hukukçusu Dr. Hüseyin Sudan'ın moderatörlüğünde yapılan ilk panel oturumunda; TBMM Eski Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" Prof. Dr. Abdurrahman Eren, "Türkiye'nin Anayasa Yapım Deneyimi Işığında Yeni Anayasa Yapımında Yetki ve Yöntem Sorunu", Prof. Dr. Emir Kaya, "Devlet Nedir? Ne İçindir?", Av. Ahmet Sait Öner ise "Nasıl Bir Anayasa? Manifesto Temsil Özgünlük" başlığıyla birer sunum gerçekleştirdi.

Moderatörlüğünü Gazeteci Yazar Muharrem Coşkun'un üstlendiği çalıştayın ikinci oturumunda; Prof. Dr. Saffet Köse "Aile ve Fıtratın Korunması", Av. Kaya Kartal "Etnik Kimlikler ve Anayasal Düzen: İlkeler ve Yaklaşımlar", Hamza Türkmen, "İdeoloji Dayatmayan Kuşatıcı Bir Anayasa Mümkün mü?", Prof. Dr. Abdulmuttalib Arpa ise "İnanç Temelli İktisadi Faaliyet Hakkı" başlıklı bir sunum yaptı.

Av. Sosyolog İlhami Sayan'ın moderatörlüğünde yapılacak üçüncü oturumda da; "Kültürel Haklar ve Kültürel Hakların Korunması" başlığıyla Prof. Dr. Yasin Aktay, "Eğitimin Yeniden Yapılandırılması: Süreklilik, Değişim, İhtiyaç ve Beklentiler" başlığıyla Doç. Dr. Halil İbrahim Çelik, "Kişisel Veriler ve Mahremiyetin Korunması" başlığıyla da Dr. Adnan Akalın birer sunum gerçekleştirdi.

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu: Halen biz darbe anayasası ile idare edilmeye devam ediyoruz"

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da çalıştayda selamlama konuşması gerçekleştirdi.

Yapıcıoğlu, milletin, memleketin en önemli ihtiyaçlarından biri olan yeni anayasayı konuşmak, tartışmak, fikirleri belirtmek üzere toplandıklarını söyledi.

Yapıldığı günden çok kısa süre sonra tartışmaya başlanan ama 43 yıldır yürürlükte olan bir darbe anayasası ile memleketin idare edildiğini söyleyen Yapıcıoğlu, "Hemen herkes bu darbe anayasasından şikayetçi. Hemen herkes bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu dile getiriyor. Fakat maalesef bugüne kadar irili ufaklı yapılan değişikliklere rağmen darbeci ruhun sinmiş olduğu bu anayasa halen varlığını devam ettiriyor ve halen biz darbe anayasası ile idare edilmeye devam ediyoruz. Bu darbe anayasası ki ilk defa bu darbeyi yapanlar darbe yapma suçundan yargılandılar, mahkum oldular, rütbeleri söküldü fakat yaşları dolayısıyla bazıları da hayatta olmadığı için yargılanmaları yapılmadı. Yaşlı olanlar cezaevlerine kapatılmadılar. Yani onların darbeci oldukları, yaptıkları işin suç olduğu mahkeme kararı ile tescil edildi ama onların eseri olan anayasa maalesef halen duruyor." diye konuştu.

Sadece 1982 anayasasının değil, 1921 anayasası hariç yapılan bütün anayasaların ya olağanüstü dönemlerde ya da darbeciler tarafından yapılmış anayasalar olduğunu belirten Yapıcıoğlu, bu yüzden ülkenin bir anayasa geleneğinin maalesef bu gerçeklikle yoğrulduğunu; halkın inancıyla, değerleriyle barışık bir anayasanın tam anlamıyla olmadığını söyledi.

"Anayasa toplumla ve toplumun değerleriyle çatışmamalıdır"

Yapıcıoğlu, "Eğer bir anayasa toplumsal mutabakat metni olacaksa ancak ve ancak uygulanacağı toplumun talep ve ihtiyaçlarına cevap olacak şekilde kaleme alınmalıdır. Toplumla ve toplumun değerleriyle çatışmamalıdır. Türkiye'nin en büyük sorunu da bize göre burada yatmaktadır. 1982 Anayasası başta olmak üzere darbe ürünü anayasalar; tek tipçi, dayatmacı, ötekileştirici, inkarcı ve vesayetçi hükümleri ile birçok toplumsal sorunun kaynağı olmuş, derin toplumsal travmalar oluşturmuştur. Bugün ihtiyacımız olan şey; iskeletiyle de ruhuyla da sözüyle de üslubuyla da tamamen yeni ve yerli bir anayasadır.” şeklinde konuştu.

Eski TBMM Başkanı Şentop: Türkiye'de yaşayan herkes anayasada kendisini bulmalı

Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Çalıştayın ilk panel oturumunda "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Konuşmasının başında çalıştayı düzenleyen HÜDA PAR'a teşekkür eden Şentop, anayasayı konu alan bu tür programların çok kıymetli olduğunu söyledi.

"Anayasa tartışmaları Türkiye'yi her zaman iyi bir yere taşıdı"

Anayasa tartışmalarının kendisinin bizatihi kıymetli ve faydalı olduğunu söyleyen Şentop, "Anayasa tartışmalarının Türkiye'yi hukukun üstünlüğü konusunda, özgürlükler konusunda her zaman iyi bir yere taşıdığı kanaatindeyim. Bazı sebep ve dinamikleri var. Yaklaşık 40 seneye varan bir zamandır bu konular üzerine kendi çapında konuşan, düşünen birisiyim. Allah nasip etti bazı önemli çalışmaların da içerisinde bulundum. Özellikle 2011-2013 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda bulundum. O komisyon Türkiye'de ilk defa grubu bulunan siyasi partiler tam bir anayasa teklifini meclise sundular. Ondan önceki tarihlerde kısım kısım, anayasanın bazı bölgeleri veya maddeleri ile ilgili herkesin teklifleri olmuştu ama bir bütün olarak ilk defa bir komisyon olarak tecrübesini gördük." dedi.

Türkiye'yi anayasa tartışması içerisinde tutmanın çok önemli olduğuna işaret eden Şentop, bu durumun her zaman Türkiye'yi ileriye taşıdığını söyledi.

Türkiye'de anayasa tartışmalarının geçmişi ve nedeni

Şentop, "İfade etmek istediğim ilk başlık anayasanın Türkiye'de neden tartışıldığıdır. Kabataslak baktığımızda anayasa tartışması yaşayan bazı ülkeler var ama birçok ülkede anayasa tartışılmaz. Amerika'da ya da İngiltere'de anayasa tartışması yoktur. Ama Fransa'da bir anayasa tartışması vardır. Türkiye'de de Fransa'ya benzer bir anayasa tartışması vardır. Geçtiğimiz 150 yıl içerisinde anayasa sürekli gündemde, tabiri caizse buna bir anayasa romantizmi diyebiliriz. İngiltere, Fransa ve Türkiye örnekleri üzerinde bunu biraz araştırdığımızda, tarihsel olarak baktığımızda ben temel meselenin siyasetin ve kamu hukukunun teamülleri, gelenekleri noktasında düğümlendiğini düşünüyorum."

Konuşmasının devamında İngiltere ve Fransa örneği üzerinden anayasa tartışmalarını aktaran Şentop, Türkiye'deki tarihi uygulamalar hakkında şöyle konuştu:

"Bizdeki anayasaların tarih boyunca da hazırlanma sebepleri dünyada ki diğer anayasal geleneklerden farklıdır. 1876 Kanun-i Esasi hazırlanırken daha çok uluslararası kaygılar vardı. Tanzimattan sonra devlet içerisinde padişahın dışında bir bürokrasi gelişiyor. Tabii bu bürokrasinin dayanacağı bir hukuki çerçeve yok. 1921 anayasası aslında tam bir anayasa değil. Malumunuz Kanun-ı Esasi var. Bu Kanun-ı Esasi İstanbul'da ki Meclisi Mebusana göre hazırlanmış. Ama Ankara'da 1921'de bir meclis teşekkül etmiş yani aslında İstanbul'daki meclis Ankara'ya taşınmış diyebiliriz. Ankara'daki meclisin faaliyetlerinin dayanağı olacağı anayasal metin yok. Teşkilat-ı Esasiye kanunu Ankara'daki bu yapının çalışması ve anayasal bir temel olmak üzere düşünülmüş, tasarlanmış bir metin. Cumhuriyetin ilanından sonra da 1924 Anayasası yapılıyor. Bu anayasa da yeni bir hükümetin kurulduğu, devletin şeklini kapsayan, anayasal zemin oluşturan bir metin.

1945 sonrası dünyada savaşın galipleri yeni dünyada yeni bir siyasi ortam oluşturuyorlar. Demokrasi, çok partili hayat gibi... Türkiye de bu sebeple mecburen 1945 yılında çok partili hayata geçiyor. 1945 sonrası serbest seçim olsun, partili hayat olsun deniyor ama 'bizim çocuklar' yönetsin isteniyordu. Fakat bunun serbest seçim yöntemi ile olması mümkün değildi. Bu yüzden 'serbest seçimi olsun, kim kazanırsa kazansın ama 'bizim çocuklar gibi yönetsin' formülü geliştiriliyor. Bu da Anayasa ile oluyor. Yani anayasaya siyasi bir anlam yükleniyor. Aslında siyasetin alanı olan birçok husus ve yine ekonomik, kültürel, sosyal birçok konu anayasalarda düzenlenmeye başlanıyor. Aslında bunlar normalde hükümetlerin karar vermesi konular ama bunlar anayasalarda çerçeveleniyor. Yani 'Hükümete kim gelirse gelsin belli bir sınırın dışına çıkmasın' diye bunu yapmaya başlıyorlar.

Benzer bir şey Türkiye'de de oluyor. 1950 ile 1960 yılları arası serbest bir dönem. Türkiye'yi uzun yıllar seçimli ama seçeneksiz bir demokrasi ile yöneten, artık siyasetçi ve bürokratik elitlerin bir araya geldiği bir yapı halinde olan Cumhuriyet Halk Partisi seçimi kaybediyor 1950'de. Demokrat Parti kazanıyor. 1954'te ve 1957'de Cumhuriyet Halk Partisi bir daha kaybediyor. Görünen o ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçimle bir daha iktidara gelmeye imkanı yok. Bu yüzden darbe ile iktidara geliyorlar fakat kalıcı olarak darbe ile iktidarda bulunmanız mümkün değildir. Çünkü bir süre sonra seçim yapılmak zorundadır. O yüzden seçimle iktidara gelemeyen bir anlayışı seçimi kazanmasa dahi iktidara getirecek bir formül lazım. İşte o formül anayasa... Anayasada bir çerçeve kuruluyor. Tabiri caizse Türkiye'de ikili bir iktidar alanı oluşturuluyor. Bir seçilmiş iktidar var görüntüde, bir de seçime ihtiyacı olmayan; yargı, silahlı kuvvetler, sivil bürokrasi gibi bir iktidar alanı var. Temel kararları seçime ihtiyacı olmayan iktidar veriyor.

Ben bunu şöyle bir örnekle ifade edeyim; sürücü eğitimi verilen araçlar var. Dışarıdan baktığınızda bir otomobil, diğer otomobillerden bir farkı yok. Ama içeriden bir farkı var o da şudur ki sağ tarafta sürüş eğitimini veren eğitmen oturuyor. Bu eğitmenin önünde de aracı kumanda edecek mekanizmalar var. Hani olur ya acemi şoför bir yanlış yaparsa eğitmen önündeki mekanizmalarda müdahale edebilsin. İşte sistem aynı böyle kurulmuş 61'den itibaren. Başbakan seçimi kazanıyor, elinde anahtarı alıyor, arabaya oturuyor, çalıştırıyor basıyor gaza. Bir süre gidiyor, sonra bir bakıyor gaza basmasına rağmen araç ilerlemiyor. Tam aksine yavaşlamaya başlıyor. Bir süre sonra anlıyor ki yan tarafta birisi var o da aracına müdahale ediyor. Ne yapacak? Ya onu indirecek, gücü yetiyorsa kavga edecek. Gücü yetmiyorsa sesini çıkartmayacak. Türkiye'de seçilmiş siyasetçiler bunu benimsemişler.

"Türkiye'de yaşayan herkesin anayasada kendisini bulmalı"

Şentop, "Yeni hükümet sistemi ile ben mekanizmanın söküldüğü kanaatindeyim. Artık sağ tarafta kim oturursa otursun arkada oturanlardan bir farkı yok." ifadesine dikkat çekti.

Hukukun, insanların dünya görüşü içerisinde bütünleşmiş halde olduğu takdirde etkili bir sonuç üretebileceğini vurgulayan Şentop, "Onun için ben Türkiye'de anayasa tartışmalarını önemsiyorum. Faydası olduğu kanaatindeyim. Türkiye'de halen anayasanın tartışılıyor olmasının bazı temel sebepleri vardır. Siyasi ve kamu gelenekleri çok önemlidir. Bunları yok ettiğinizde yeni bir şey kurmanız çok zordur. Ama esas sorunumuz anayasada değil; onun ötesinde bizim hukukla ilgili hukukun üstünlüğü ile ilgili hukuk kültürü ile ilgili çok daha temel bir sorunumuz var. Bunun için kuralları değiştirmek, yeni kanunlar-anayasalar yapmak tam manada bizim sorunlarımızı çözmeyecektir. Şüphesiz ki bir adım olarak yeni anayasa tartışmasının kıymetli olduğu kanaatindeyim. Anayasada kuşatıcılık önemlidir. Türkiye'de yaşayan herkesin anayasada kendisini bulması, anayasanın kendine hitap ettiğini düşünüp, buna gönülden inanabilmesi lazımdır. Buda bir süreçtir. Anayasa tartışmalar bizi oraya götürecektir diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.

Mehmet Göktaş Hoca: Anayasada Kürt ismine yer verilmeli

Peygamber Sevdalıları Onursal Başkanı Mehmet Göktaş Hoca çalıştayda yaptığı selamlama konuşmasında yeni Anayasanın kapsayıcı olması gerektiğine vurgu yaptı.

Göktaş, "İslam'ın serüvenini okurken mutlaka ve mutlaka Allah resulünün veya daha sonra sahabenin daha sonra bütün Müslümanların Yahudi veya Hıristiyan bir komşusundan söz edilir. Bu topraklarda İslam anlatılırken mutlaka 'benim Ermeni bir ustam, alışveriş yaptığım Yahudi bir tüccar vardı.' denir. Yani mutlaka ve mutlaka beraber olmuşuzdur. İlk İslam hiçbir zaman Mekke ve Medine dahil homojen, sadece yüzde 100 Müslümanlardan oluşmamıştır. Mutlaka birileri bulunmuştur ve Rabbimiz böyle takdir etmiştir. Biz böylece bir arada yaşamayı hep öğrenmişizdir. Bu en güzel yaşam şeklidir. Hatta mecusilerden ve müşriklerden de bahsedilir. Allah resulü vefat ettiğinde zırhını bir Yahudi tüccarda rehin olduğuna dair rivayetler vardır. Biz böyleydik. Ama öyle bir dönem geldi ki bunlar yok oldu. Bunları kaybettik." dedi.

Bu değerler kaybedildikten sonra Şeyh Said, Seyyid Rıza, Muhammed Erbili, İskilipli Atıf Hoca gibi şahsiyetlerin de hain ilan edildiğini belirten Göktaş, "Sonra öyle bir an geldi ki bu ülkenin bütün partileri CHP genel başkanı Mustafa Kemal'in ilkelerine yemin ederek göreve başladılar. Çocukluktan itibaren daha doğar doğmaz yani en ufak bir şey de eline herhangi bir kitabı alan biri bir dayatmayla karşı karşıya geldi. Sonra bir baktık anayasa... Anayasa değişikliği son günlerde gündeme geldi. Ondan önce toplumsal çözüm, terörsüz Türkiye... Bütün bunları biz iyi niyetle karşılıyoruz. Ama ameller niyetlere göredir. Bunu şunun için söylüyorum, çünkü tereddüt edenler var. Tereddüt edebilirler de haklılar. 'acaba bugünkü iktidar partisi yeni oy tabanı mı arıyor?' gibi niyetle de olabilir. Ve etrafımızı saran büyük tehlikeden dolayı Kürtleri ve Arapları da içimize almalıyız gibi niyet de olabilir. Hangi niyet olursa olsun inşallah iyi neticeye varır." diye konuştu.

Anayasa Kürtlerin de yer almasına gerektiğine dikkat çeken Göktaş, şöyle konuştu:

"Ama unutmayalım ki anayasalarda eğer özellikle Kürtler yer almayacaksa ki Kürtler, tarih boyunca Anadolu Müslümanlarını emziren Kürt ulemadır. Tarih boyunca bu ülkenin sadece doğusunda değil batısında da tüm tarikat ve tasavvufi yapıların kökü Kürt ulemalara dayanır. Sadece tasavvufi ulema değil medrese uleması da Kürt ulemalara dayanır. Yani ümmeti emziren özellikle Anadolu'daki Müslümanları emzirenler hep Kürt alimler, seydalar olmuşlar. Ve onlar canlarını vermişlerdir. Gerçekten esas bedeli onlar ödemişlerdir. Onun için anayasada eğer Kürtler yer almayacaksa, bir Kürt ismine yer verilmeyecekse kendi kendimizi bir daha aldatmış gibi bir durum olacak. Ben bu anlamda anayasa çalışması yapanlara da

DOĞRU HABER

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Yakup

Ülkemiz insanının refah ve huzuru için yapılan her şeyi destekliyoruz.

İntifada

Şeriat kanunlarını içeren bir anayasa istiyoruz
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23