EY MÜSLÜMAN TERÖRE ALET OLMA!
Peygamber Efendimiz (s.a.v), İslam ümmetinin en önemli kutsallarından biridir ve ona saldırı, İslam’ın ve Müslümanların varlığına saldırı olduğu için bir savaş sebebi sayılmıştır. Bunda farklı düşünen yok. Ama bireylerin ve grupların savaş ilan edemeyeceği de kesin. Devletin bir fonksiyonunu bireyler ya da gruplar yapmaya kalkışırsa bu, savaş değil terör olur
Terörün bir savunma aracı olarak kullanılmamasının iki önemli sebebi vardır: Bir, terör sadece hak edenleri değil, hatta çoğunlukla hak etmeyenleri cezalandırır. İki, özellikle günümüzde terör daha çok yapana zarar verir, kimin yaptığını kimin yaptırdığını bilemezsiniz. Oysa savaş zarar vermek için değil, zararı def etmek için meşrudur. Kaldı ki, bugün terörün ne olduğuna da yine güçlüler karar veriyor.
TERÖRÜN NE OLDUĞUNA GÜÇLÜLER KARAR VERİYOR
Canını, malını, ırzını korumak için sapanla taş atan Filistinli terörist olurken, onlara kendi topraklarında, çoluk çocuk ayrımı yapmadan misket bombaları yağdıran İsrail doğal hakkını kullanmış oluyor. Bu sebepledir ki Allah; “düşmanlarınıza karşı yapabildiğiniz kadar güç biriktirin” buyurur.
Terörü, güçlü ülkeler, güçlenmesini istemedikleri ülke gençlerine yaptırırlar. Çünkü terör, yapanlar için bir güç kaybıdır. Peygamberimizin siyerini ve sünnetini, yani İslam’ı uygulama tarzını ve siyasetini bir bütün olarak ele alıp değerlendirmezseniz, orada herkes kendi ideolojisine destek olacak parçacıklar bulabilir. Ama parçacıklar bütünü temsil edemez.
KİM KÂRLI ÇIKIYORSA TERÖRİST ODUR
Uzmanlar derler ki, bir terör olayını kimin yaptırdığını anlamanın en kestirme yolu, bu olaydan kimin kârlı çıktığına bakmaktır. Çünkü hiçbir terör olayında operasyonu yapanlar, bunu neden yaptıklarını ve üst halkaların kimler olduğunu bilemezler. O halde en azından dört işlemle toplama çıkarma yapıp sonucu görebiliriz.
İslam dünyasının son uyanış döneminde en ölçülü, bireyi cemaate feda etmeyen, bireyin yetişmesine de cemaat kadar önem veren en kaliteli hareketi olan İhvan hareketi, Suriye’de silaha başvurma hatası işlediği için Mısır’ı da kaybetti. O halde Peygamber’e ya da diğer kutsallara yapılacak menfur saldırılara ihkak-ı hak yoluyla karşılık vermek, Müslümanlara her zaman zarar verecektir. İslam dünyası bu tür hareketlerden artık bitap düştü. İhkak-ı hak, kişinin hakkı olduğunu düşündüğü bir şeyi kendi yöntemleriyle elde etmeye çalışmasıdır.
KAYBETMEK YERİNE KAZANMANIN YOLU ARANMALI
Gerçek anlamda, yani hem ilmi, hem de meşru yönetimi birlikte elinde tutanlar anlamında ulü’l-emrin bulunmadığı zamanlar ulu’l-emr ulemadır. ‘Ulû’ kelimesi çoğuldur ve tek bir âlimin de bu işi üstlenemeyeceğini gösterir. O halde ulemanın onayı olmayan hareketler İslamî de olamazlar. Kur’an-ı Kerim’de, ‘Allah’a, Peygamber’e ve sizden olan ulü’l-emre itaat edin’ açık emri var.
Müslümanlar bu türden her çirkin olay karşısında yüzlerce binlerce gencini kaybetme yerine, ilave binlercesini kazanmanın yollarını bulmalıdır artık. Cehaletten kurtulma bu yolların başında gelir. Bu da yine ulemaya bağlıdır.